Özkan YAMAN
Bırakın sorunu bölgenin en büyük âlimi çözsün
İlmiyle amil gerçek İslam âlimleri Müslüman halklar için yol gösterici rehberlerdir. Hele böyle karanlık gece parçaları gibi fitnelerle dünyaya musallat olan süper güçlü modern firavunların kendini gezegenin sahibi gördüğü bir zamanda hakiki âlimlerin kılavuzluğu zorunludur. Âlim derken tabi ki, Kur'an ve Sünnetin maruf çizgisinde şahsi menfaat gayesiyle değil sırf Hakk'ın rızası için çalışan, zulmün, isyanın, ifsadın her türlüsüne karşı direnen, İslam için ciddi eserler üreten veya hizmette bulunan ya da talebe yetiştiren, İslam'ın yayılması için her türlü sa'y, cehd ve gayreti gösteren, Müslümanların birliği ve dünya ahiret kurtuluşları için çırpınan seçkin şahsiyetlerden bahsediyoruz.
Halkın özgürlüğü için ölüyoruz deyip bununla beraber kadının namusunu yok sayanların ve sapık fikirleri yayarak her fırsatta İslam'ın şiarlarına hakaret edenlerin bu tavırlarının sorulacağı merci de yukarda bahsettiğimiz âlimlerdir. İşte o âlimlerden birisi de Bediüzzaman Said Nursi'dir. Bediüzzaman hakkında geniş bir hüsn-ü kabul vardır. Öyle ki bugün aklı başında hiçbir Türk, Kürt, Arap vs. Üstad'ın ilmine, şecaatine, sabır ve sebatına, cihad ve gayretine, ihlas ve istikametine azim ve çilesine, hakkaniyet ve Rabbaniliğine, zühd ve takvasına itiraz edemez.
Hem bu ülkenin ve İslam âleminin son birkaç asırdır kangren haline gelmiş hiçbir sorunu yoktur ki, Üstad'ın o konuda yapıcı, somut, açık ve uygulanabilir bir çözüm önerisi olmasın. Dolayısıyla bugün Üstad gibi bir âlime kulak vermeyen siyasetçi, yönetici, sanatçı, esnaf ve hakeza herkes çok önemli bir yol haritasından mahrum demektir.
Bir asır önce Üstadın Medreset-ü Zehra fikri hayat bulsaydı, bugün çok farklı bir coğrafyadan bahsetmiş olacaktık. Yüz beş yıl önce Şam Emevi Camiindeki Hutbe-i Şamiye'de dikkat çektiği konularda adım atılsaydı, ne Suriye, ne Irak, ne Filistin bu halde olacaktı. Yüz yıl önce Muhakemat risalesinde işlediği konular gereği gibi okunsaydı bugün grup, mezhep ve meşrebin taassubunda kıvranan İslam âlemi bu durumda olmayacaktı. Seksen doksan yıl önce İhlas ve Uhuvvet Risalelerinde bahsettiği düsturlara hakkıyla önem verilseydi, bugün, kardeşiz diyenler birbirlerine bu kadar sırt çevirmeyecekti. Ve doğrudan doğruya ilhamını Kur'an'dan alarak asrın idrâkine söylediği iman hakikatleri, çocuğundan gencine, hava ve su gibi gıda niyetine verilseydi, bugün, uyuşturucu kullanımı ve fuhşiyatın artmasından bu kadar bahsetmemiş olacaktık.
Evet bugün Diyanet'in, Risale-i Nur'ları neşredip devlet kurumlarına göndermesi çok çok geç kalmış da olsa iyi bir adımdır. Ancak manevi çöküntü, aşırı hızla seyrederken adeta karınca hızıyla hareket etmek doğru mudur? Hâlbuki en azından son beş yıl içinde, Risale-i Nur'lar, okullarda eğitim müfredatı içine serpiştirilebilirdi. Üstadın, sosyal meselelere getirdiği çözümlerle ilgili yasal bir takım mevzuatlar düzenlenebilirdi.
Gerçekten Müslüman bir halkın çocukları öldürülerek değil imanla diriltilerek kurtarılabilir. Dediğimiz gibi ülkenin kahir ekseriyetinin Üstad'la problemi de yoktur. O halde bu korku ve ihmalin sebebi nedir?
Bakın Üstad,1952 yılında, yetmiş yaşını aşmışken ve hasta haldeyken adeta zorla getirildiği İstanbul Mahkemesinde ne diyor: “Hakikî bir Müslüman, samimî bir mü'min, hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle men'ettiği şey, fitne ve anarşidir. Çünki anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini(özelliklerini) ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun âhir zamanda “Ye'cüc ve Me'cüc” komitesi olduğuna Kur'an-ı Hakîm işaret buyurmaktadır.”
Peki bu sözlerde vurgulanan konu ile bugün yaşanılanların alakası yoktur, diyebilecek kimse var mıdır? Ama gelin görün ki, şu anda hükümet edenlerin dahi, Üstad'a ve diğer büyük âlimlere bakışı, hâlâ laik Kemalist rejimin çizdiği sınırları aşacak nitelikte değil.
Yine Afyon Mahkemesinde söylediği şu tarihi sözü Allah için kim kaale almaktadır: “Bu vatanın ve bu milletin hayat-ı içtimaiyesi bu acib zamanda anarşilikten kurtulmak için beş esas lâzım ve zarurîdir: Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmektir.”
Hükümet için şimdi yeni bir fırsat vardır. Bırakın bölgenin ve ülkenin sorunlarını; bölgenin en büyük âlimi çözsün. En başta ve acilen hızlı bir şekilde O'nu muhatap alın. O'nu öne çıkarın. Birleştirmiş olursunuz, duasına nail olursunuz.
Deneyin kesinlikle kaybetmezsiniz.
Risale-i Nur'un büyük hizmetkârlarından Mehmed Kırkıncı HocaEfendi'ye Allah'tan rahmet diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.