Abdullah ASLAN
Biraz utanın!
Her zaman basın yayının öneminden söz ediyoruz; namus ve ardan bihaber olanların istifade ettikleri kadar namusluların da bu alanın hakkını vermesi gerektiğiyle alakalı olarak aramızda düşünmeyen yok herhalde.
İnsan bu dezenformasyonları görünce, Türkiye'de seçimler, oy oranları, şu dernek çalışması, bu dernek faaliyeti, mahalle baskısı dedikleri şeylerin aslında hepsinin hikâye olduğunu düşünüyor.
Hala namus, ar, izan, akıl ve vicdan neredeyse mahkûm; yüzde 99'u Müslüman olan bu ülkede sokaklar ve caddeler batı kültür ve ahlak sergileriyle geçilmez durumda.
Genel ahlak ve manevi değerler, sadece bir söylentiden ibaret. İsteyen istediği ahlakın canına okuyabilir. Ancak birileri tepki gösterince de onun dokuz köyden kovulması şöyle dursun neredeyse ülkeden kovulmakla karşı karşıya kalması işten bile değil.
Bunu anlatırken son günlerde gündemde olan olayla alakalı malum vatandaşın kullandığı yöntemi savunduğum aklınıza gelmesin. O yöntemin kullanılması için ‘iyi hoş oldu' diyenimiz yok. Fakat bu olay üzerinden neredeyse manevi değerlerle alakalı bütün ahaliyi mahkûm edecek yayın ve programların icra edilmesi Müslümanların akidesine ve ahlakına dokunuyor.
Burada başka bir sinsi plan daha var. Gayri ahlaki davranış ve giyimlerin dokunulmazlığı hepimize ısrarla kabul ettirilmek ve dayatılmak isteniyor. Ve bu şekilde aslında karşı taraftan yoğun bir psikolojik saldırı var...
Bir kişinin kendi anlayış ve gayret refleksi sonucu ortaya koyduğu tavrın şeklini, bütün herkese mal ederek insanların manevi değerleriyle ilgili hassasiyetlerini saldırganlık olarak lanse etmeye çalışmak tam bir hokkabazlıktır.
Bu milletin manevi değerlerine ve inancına saygı göstermeyenlerin hiç mi suçları yok? Özellikle büyük şehirlerde toplu taşıma araçlarındaki çirkeflikler hiç mi dikkatinizi çekmedi? Neslimizi içten içe kemirip, kendi değerlerine yabancılaştıran ahlak dışı davranış ve cilveler niye kimseyi gece yarıları kanun taslaklarını hazırlamaya mecbur bırakmıyor; meclis-bakanlıklar niye ivedilikle devreye girmiyor.
‘Haya etmedikten sonra istediğini yap' buyruğu çerçevesinde hayanın bir toplumun olmazsa olmazı olduğu niye deklare edilmiyor.
Fransa gibi gavur memleketlerde bile İslami cilbaba yönelik saldırı ve şiddet, Müslüman ülkemin medyasında niye ısrarla mahkum edilmiyor, ama söz konusu genel ahlaka aykırı davranışa tepki meselesi olunca, konu durumun failiyle sınırlı tutulmayarak bütün dindar halkın bu işte bir dahli olduğu izlenimi oluşturulmaya çalışılıyor.
Gezi olaylarında bir kadına dönük yapıldığı ifade edilen saldırı bir türlü mahkûm edilmedi. Olay üzerine gidilmesin diye de meseleye hep şüpheyle bakıldı ve bu çerçevede yayınlar yapıldı.
Mesele saldırıysa şayet, elbette ki bir insana saldırıyı tasvip etmek mümkün değil ancak saldırı üzerinden mukaddesata hoyratça darbe vurmaya çalışanlara da eyvallah demek mümkün değildir.
Hiç kimseyi kin ve nefrete davet ettiğimiz yok. Kin, nefret, adavetle mücadele barış isimli dinimiz İslam'ın bir gereği.
Herkes bilsin ki ‘haya imandandır ve iman da insanları güzelliğe ve cennete götürecektir.'
Onun için diyoruz ki, gerek Müslümanların hassasiyetiyle alakalı yapacağınız yayınlarda, gerekse de Müslüman mahallesi sokak ve caddelerinde hal ve hareket ile giyim kuşamınız konusunda artık biraz haya edin ve biraz da utanın!
Selam ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.