Şehzade DEMİR
Birecik halkının çetelerle imtihanı
Şanlıurfa'nın Birecik ilçesine objektifleri tutmak istiyorum bu hafta. Orada yaşanan olaylar hem çok önemli, hem çok tedirgin edici, hem tüm Türkiye'nin geldiği noktayı yansıtması itibarıyla da bir numune-i imtisaldir. Bu açıdan çok önemsedim.
Birecik'te organize ve sektörel bir vasıf kazanan uyuşturucu bağımlılığı ve hırsızlık vakaları hayatı felç etmiş durumdadır. Can, mal ve nesil emniyeti bir el tarafından korunup kollanan, yol verilen illegal çetelere emanet. Gençliğimizin, dolayısıyla da geleceğimizin etrafını ateş sarmış, heba edilmek istenmektedir.
Bu hususta ciddi bir araştırma yapan Urfa il başkanımız Lokman Bey'in bir araştırmasını okudum. Kendisi teşkilatı ile beraber bu sorunların üzerine gidip ciddi mesai vererek bu sorunları gündeme taşımaya çalışmaktadır. Bu gayretlerinin sonuç vermesini temenni ediyorum.
Birecik'te uyuşturucu, ekmek peynir gibi her yerde satılmaktadır. Bir gencin uyuşturucuya ulaşması en fazla 15 dakikasını almaktadır. Bakkallarda, çaycılarda, okul önlerinde istemediğiniz kadar uyuşturucu bulabilirsiniz. Kaymakam Bey'in beyanına göre tespit edilmiş, kliniksel olarak müdahale edilmiş 600 ağır uyuşturucu müptelası vaka vardır. Ancak teşkilatımızın araştırmalarına göre bu rakam on binin üzerindedir. Şehir merkezinin 50 bin nüfuslu olduğunu hesaba kattığımızda ilçedeki tüm gençlerin bu cendere ile yüz yüze olduğunu görmekteyiz.
Vakayı izah açısından önemli bir olay; gençlerden biri, mobese kamerasının altında seyyar satıcının tartısında izin bile almadan uyuşturucu tartmış. Seyyar satıcının; sen ne yapıyorsun, kameraların altında nasıl bunu yapıyorsun, beni yakacaksın, şeklinde tepki göstermesi mukabilinde genç; korkmana gerek yok amca, mobese de bizdendir, diye cevap vermiştir. Güler misin ağlar mısın bilemiyorsun gerçekten.
Hırsızlık vakaları da vatandaşların uykularını kaçırmaktadır. Bir gecede 8-10 iş yerinin soyulduğu günler olmuştur. Evlere, iş yerlerine çok rahat girebilen hırsızlar, vatandaşların varlarını yoklarını alıp götürüyorlar. Ahırlara dadanarak büyükbaş küçükbaş hayvan ne bulurlarsa yağmalıyorlar. Motosiklet hırsızlığı, büyük bir ranta dönüşmüştür. Hırsız, motoru alıp götürmekte, hemen sonra da aracısı gelip motor sahibine; ben motorunu getirebilirim. Ancak 1500 TL para vermen gerekir, deyip meseleyi tatlıya bağlamaktadır.
Vakalar emniyete intikal ettiği, haberlere konu olduğu halde bir gelişme yaşanmamaktadır. Kuş taşa çarpar ve hırsız yakalanırsa da bir arka çıkanı gelir, bıraktırır ve tekrar sokağa salınır.
Yine numune bir vaka: Bir vatandaşın evine giren hırsız parasını, saatini, telefonunu ve ruhsatlı silahını alıp gider. Tüm şikâyet ve baskılara rağmen sonuç alınmaz. Mesele üst mercilere ve basına intikal edince polis memuru; ya siz olayı niye bu kadar büyütüyorsunuz, ne olmuş yani, bizim de silahlarımız çalınabiliyor, diyerek alay bile edebilmiş ve görüntülere rağmen bir sonuç alınmamıştır. Aynı şekilde olayın abartıldığını ifade eden ilçe emniyet müdürü, hırsızın evin içinden olduğunu iddia ederek hakaret bile etmiştir. Bu olay ile alakalı olarak emniyet müdürü, evin yakınındaki mobeselerin çalışmadığını iddia etmiş, ancak kaymakam bey onu yalanlamıştır.
Hırsızlık vakasını emniyete bildirenlerden bazılarının işyerleri ikinci kez soyulmaktadır. Hırsızların profesyonel olmaları, hata yapmamaları, güvenlik sistemlerini çökertip görüntü merkezlerini imha etmeleri ve yakalanmamaları, bunların teknik ve istihbari destek aldıkları yönünde ciddi kanaat oluşturmaktadır.
Birecik, bir örnektir. Sosyal araştırmalar (MAK araştırma şirketinin son çalışmasına bakılabilir) ve bizim gözlemlerimize göre son yıllarda özellikle doğu illerinde hırsızlık, uyuşturucu ve ahlaksızlık gizli eller tarafından, özel gayretlerle ve profesyonelce yaygınlaştırılmaktadır. Bu toplumsal hastalıklarla yapıldığı iddia edilen mücadele ise; sebeplerden çok, sonuçlara yöneldiği için başarılı olması mümkün değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.