Hasan SABAZ
Birinci Meclisin yüzüncü yılı
Koronavirüsle mücadele kapsamında atılan adımlar, “evdekal” tavsiyeleri, sosyal mesafe uyarıları ile devam ediyor. Salgının yayılma hızının 10 gün kadar daha devam edeceğini söylüyor uzmanlar.
TBMM başkanı Mustafa Şentop bu kapsamda 23 Nisan’da Mecliste yapılacak “özel oturum”a Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılmayacağını belirterek, parti genel başkanlarının da katılmamasını tavsiye etti.
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanına tepki gösterdi: “23 Nisan töreni meclisin tarihine yakışır şekilde olmalı ve tüm liderler de o gün o çatı altında bulunmalı. Ben o gün Gazi Meclis’te olacağım ve diğer liderlerin de o gün Meclis’te olmaları için çağrıda bulunuyorum.”
Ve çok ilginçtir ki, Kılıçdaroğlu’nun çağrısına tek olumlu yanıt HDP’den gelmiş. Mithat Sancar, 23 Nisan’da meclis özel oturumunda bir konuşma yapacak.
Namazla hiç alakası olmayan tiplerin, “Cuma Namazı” üzerinden manipülasyon yapan tiplerin Kılıçdaroğlu ve gayri resmi siyasi ortağı HDP’ye tepki gösterdiğine ve “virüsün yayılmasına zemin hazırlayacaksınız” dediğine şahit olmadım.
Aslında dikkat çekmek istediğim konu bu değil.
Yüzüncü yılına girilen “1. Meclis”ten ve üç yıl sonra tasfiye edilmesinden söz etmek istiyorum.
Kemalistlerin pek sevmediği Dr. Rıza Nur, birinci meclis hakkında şunları söylemektedir:
“Birinci Meclis hakikaten büyüktür. Bütün safhasıyla bir parlâmento idi. Bu Meclisi ihtilâl ve huruç yapıp yeni bir devlet teşkil etmiş, yeni bir Türkiye vücuda getirmiştir. Devleti tesisinden sonra İstiklâl harplerini yapıp kazanmış, devleti, milleti kurtarmış Lozan sulhüne hey’et göndermiş, müzakerenin ilk safhası onun zamanında cereyan etmiştir. Vakıa sulh bunun zamanında yapılmamış ise de bu şeref de şüphesiz onundur. Bu Meclise “İhtilâl, Harp ve Sulh Meclisi” denmesi lâzımdır. Mustafa Kemal mebus Ali Şükrü’yü Topal Osman’a öldürtmüş, cinayet meydana çıkarılınca Mustafa Kemal yakalanıp tevkif edilmek ve hattâ yalnız böyle bir teşebbüsün vücuda gelmesi korkusuyla Meclisi tehdit ile feshetmiştir.”
Birinci Meclisin açılış süreci son derece dikkat çekicidir.
11 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan vekillerle yapılan istişare sonucunda meclisin 22 Nisan Perşembe günü açılması kararlaştırılır. Ama Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliye sıfatıyla belediye ve vilayetlere bir yazı gönderir. Yazıda “Cuma gününün kutsallığından yararlanmak” gerekçesiyle açılışın 23 Nisan Cuma gününe ertelendiği bildirilir.
23 Nisan Cuma günü, önce Hacı Bayram Veli camiinde Cuma namazı kılınır, namazdan sonra “sakal-ı şerif” ve “sancak-ı şerif” alınarak meclisin açılacağı yere gidilir. Kurbanlar kesilir.
24 Nisan günü yapılan meclis başkanlığı seçimi için iki aday yarışır. Celaleddin Arif Efendi 109 oy alır ve 110 oy alan Mustafa Kemal meclis başkanı seçilir.
Birinci meclis “Kurtuluş savaşı”nı verir, mütareke ve anlaşmalar için masaya oturur. Bu dönemde “Saltanat” kaldırıldığında güçlü bir şekilde “Hilafete bağlılık” tutumu sergilenir.
Savaş sonrası askeri açıdan eli güçlenen Mustafa Kemal, muhalifleri tasfiye eder ve İkinci meclis sürecini başlatır. İkinci meclisin ilk toplantısı 11 Ağustostadır ve ilk iş olarak 23 Ağustos 1923’te Lozan anlaşmasını onaylar.
Cumhuriyet ilan edilir, hilafet kaldırılır ve istiklal mahkemelerinin kıyım süreci başlar.
Bundan sonraki süreçte artık “tek adam”ın sözü geçer.
Devrimler, isyanlar, zorunlu iskânlar, ıslahat planı adı altında yapılan tahribatlar…
Evet, 23 Nisan, “Birinci meclis”in yüzüncü yıldönümüdür.
Halkın inanç ve kültür değerleriyle uyumlu, işgal ve imhaya direnen bir meclis…
Sonrası mı?
İnanç değerlerinin baskılanması, etnik kimliklerin yok sayılması, sürgünler, Dersim, Zilan ve diğerleri…
Ve en garip olanı da ne biliyor musunuz?
İkinci meclisin değer yargılarına sahip iki partinin başkanları “Birinci meclisin yıldönümünde” konuşacaklar.
İlginç olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.