Sadullah AYDIN
Birlik zamanı
Devletle PKK arasındaki kirli savaş ne yazık ki Türkiye Kürdistan'ını Suriye'ye çevirdi. Kaos her geçen gün büyüyor ve olan mazlum Kürt halkına oluyor. Kürt halkı için mücadele ettiğini iddia eden PKK'nin saldırıları son yıllarda ciddi bir kalkınmanın içine giren Türkiye Kürdistan'ını tekrar karanlık günlere mahkûm etti. Kürt halkının dostu olduğunu iddia eden PKK, Kürdistan'ı Suriye'ye çevirdi.
Çatışmayı sivil yerleşim merkezlerine taşıyan PKK adeta bir cinnet hali yaşıyor. Devletten darbe yedikçe daha da saldırganlaşıyor. Suçlu suçsuz demeden herkese zarar veriyor. Köprüleri, işlek yolları havaya uçuruyor. Bomba yüklü araçları şehir merkezlerine sokarak toplu katliamlara davetiye çıkarıyor. Çocuk öldürüyor, doktor öldürüyor, sivilleri kalkan yapıyor.
Silvan'da ekmek almaya giderken PKK'nin patlattığı mayınla paramparça olan 13 yaşındaki çocuğun suçu neydi? Veya yolu kesen PKK'lıları görünce panikleyip kaçmaya çalışan dindar doktor ne gibi bir cürüm işlemişti ki vahşice katledildi. Ya da Nusaybinlilerin, Cizrelilerin, Yüksekovalıların ne gibi bir suçu var ki PKK'lılar tarafından canlı kalkan olarak kullanılıyorlar.
Biz hiçbir çatışmayı tasvip etmiyoruz. Silahların derhal susması ve adil bir şekilde soruna çözüm bulunmasını istiyoruz. Çatışmayla, terörle, baskıyla hiçbir yere varılamayacağını söylüyoruz. Terör ve şiddet PKK'den de devletten de gelirse onu mahkûm ediyoruz. Ama farz edelim ki PKK savaşında haklı. Devlet çatışma dilinden başka bir dilden anlamıyor. Öyle değil ama öyle varsayalım. Peki, mazlum Kürt halkının ne suçu var ki PKK onların köprülerini, caddelerini bombalıyor. Kadın ve çocuklarını öldürüyor. Kendine canlı kalkan yapıyor. Kürt halkının seyahat özgürlüğünü tehdit edip evlerinden çıkamaz hale getiriyor. Her tür yatırımı sabote edip bölge ekonomisini felce uğratıyor. Esnafı iflasa sürüklüyor. Şehirlere bomba yüklü arabalar sokarak zavallı halkı çarşı ve sokaklarda yürürken sürekli ölüm korkusuyla terletiyor.
Ey PKK! Bu halk daha birkaç ay önce sana yüzde yetmişlere varan oylarıyla destek vermedi mi? Onların desteğinin karşılığı bu mu? Senin bu halka dostluğun bu mu? Sana verilen desteğin karşılığı Kürdistan'ı Suriye'ye çevirmek mi olacaktı? Sana verilen desteğin karşılığı onların can ve mal güvenliğini hiçe sayıp yoksulluk ve kaosa mahkûm etmek mi olacaktı?
Evet, bu mazlum halk bu günlerin korkusuyla sana destek verdi. Belki ıslah olur, şiddetten uzak durursun diye seni destekledi. Ama ne yazık ki yanıldı. Senin güçlendikçe daha da saldırganlaşacağını söyleyen mü'min evlatlarının sesine kulaklarını tıkadı. İnşaAllah olanlardan ders almıştır. Senin onlara zulüm, kaos, baskı, şiddet, inançsızlık ve yoksulluktan başka bir şey getirmeyeceğini anlamıştır.
Müslüman Kürt halkı devletten de darbe yiyecek gibi görünüyor. Kürt halkına verdiği sözleri tutmayıp onları PKK'nin kucağına iten hükümet yaşadığı hayal kırıklığıyla beraber milliyetçi söyleme yöneliyor. Kürt şehirlerinden kalkan asker ve polis cenazelerinin çoğalması hükümeti bütün Kürtleri potansiyel suçlu görme duygusuna itiyor. Hükümetin asker ve polisi mazlum Kürt halkına karşı giderek sertleşiyor. Zavallı Kürt halkı giderek iki ateş arasında kalıyor.
Burada görev başta bölgedeki İslami gruplar olmak üzere ülkedeki tüm dindarlara düşüyor. Artık birlik olma zamanı. Tüm İslami kesimlerin bir araya gelip mazlum halk için çözüm üretme zamanı. Özellikle de bölgedeki İslami kesimler iş işten geçmeden bir araya gelmeli. Savrulmayı bırakmalılar artık. Korkuyu, grup çıkarını ön planda tutma hastalığını bırakmalılar.
Tek çarenin İslami çözüm olduğu anlaşılmıştır artık. Ne PKK ne de hükümet bu halk için çare değil. Olup bitenler bunu gösteriyor. Bölge Müslümanları aralarındaki yapmacık sorunları bir kenara bırakmalı, birbirlerinin ayıplarını örtmeli ve güçlü bir ittifak kurarak Müslüman Kürt halkına tek kurtuluş adreslerinin kendileri olduğunu ilan etmeliler.
Ey Kürdistan'ın dindarlaşma davasını omuzlamaya çalışan Müslümanlar. Bu halk sahipsiz, korumasız ve sığınacak bir liman arıyor. Onları koruyacak, onlara şefkat ve merhamet gösterecek, zalimlere karşı dedeleri şeyh Said ve Bediüzzaman gibi hakkı ayakta tutacak bir hareket istiyor. Çabuk birleşin! Bir an önce bu rabbani vahdeti gerçekleştirin. İslam diye bir dertleri olmayan, halka acımadıkları son olaylarla daha da ortaya çıkan, çıkar ve iktidarlarından başka hiçbir şeyi umursamayan örgütlerin, otoritelerin peşinden sürüklenmekten, onların kuyruklarına takılmaktan vazgeçin.
Vallahi birleşip aranızdaki ahmakça kin, bağnazlık ve taassuptan vazgeçerseniz bu çaresiz halk size yönelecek ve bir daha bu kurak topraklar aziz İslam'ın diriltici nefesiyle uyanışa geçecek. Zalimler izzetli Müslümanların vahdet ve direnişi karşısında ümitsizliğe kapılıp bu mazlum coğrafyadan kirli ellerini çekecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.