"Biz yapmadık, onlar yaptı!" [Özel Dosya-4]
PKK, süregelen vahşetlerinin ardından bir tepkiyle karşılaşınca, "Biz yapmadık, onlar yaptı!" şeklinde yalan silahını kullanmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır.
"Şeytanların kimlerle inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'Gerçeği ters yüz eden', günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler."1
Tarih boyunca gerçekleştirdiği yüzlerce, binlerce katliam, yıkım ve yağma… Tüm vahşetin ardından gelen tek cümle: "Biz yapmadık, onlar yaptı..!" işte PKK'nin eylem ve propaganda mantığı.. .Bu mantık, salt PKK düzeyinde incelemeye çalışılır da PKK'nin beslendiği asıl kaynak göz ardı edilirse yeteri kadar anlaşılamaz. Çünkü PKK, yalan silahını son derece bilinçli olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla bu mantığın anlaşılabilmesi için, dayandığı ideolojiye bakmak gerekir.
Marksist-Leninist ideoloji temelinde Kobane provokasyonu [Özel Dosya-1]
PKK’nin İslamsız Kürdistan hayali [Özel Dosya-2]
Çözüm süreci ile gelen Kobanê Provası [Özel Dosya-3]
Amaçladıkları hedefe ulaşma yolunda hiçbir ilke tanımayan ideolojilerin en büyük propaganda aracı 'yalan silahı' olmuştur. Ancak özellikle 20. yüzyılda gelişen ve on milyonlarca insanın katledilmesine sebep olan ideolojiler, bu 'yalan silahını' öyle etkili bir şekilde kullanmışlardır ki kitleleri dahi bu silahla imha etmişlerdir. Evet, tam olarak Marksist-Leninist ideolojiden bahsedilmektedir. Yani PKK'nin beslendiği kaynaktan… Bu kaynağın uygulayıcıları bir yandan kitleleri en vahşi yöntemlerle katlederken, öte taraftan 'Yalan silahı' ile psikolojik savaş yürütmüşlerdir. Lenin ve Stalin dönemlerinde insan eliyle çıkarılan kıtlıkları hatırlayın. Kaynaklarda, kıtlık politikasının sonucu şöyle anlatılmaktadır:
"Bir Kharkov mahkemesinde bir ayda 150 ölüm kararı verildi; bir kadına kocasının açlıktan ölmesinden sonra kendi arsasından 100 mısır başağı kesti diye on yıl hapis cezası verildi.
Kalan tavuklar ve domuzlar da 1932 kışının başlarında yendi. Sonra köpekler ve kediler bitti. Vasily Grossman "Onları yakalamak zordu. Hayvanlar artık insanlardan korkuyorlardı ve gözleri kocaman açılmıştı. İnsanlar onları kaynatıyorlardı" diye yazıyordu...
1933'te karlar eridiğinde toplu açlıklar başladı. İnsanlar fare, karınca ve solucanları yiyorlardı. Kara hindi bağı ve ısırgan otundan çorba yapıyorlardı. The New York Evening Journal, Kiev'den 20 mil uzaktaki bir köyü ziyaret etti. "Kulübelerin birinde pislik gibi bir şey pişiriyorlardı. Tencerede kemikler, deri ve çizmeye benzer bir şey vardı. İnsanlar köylerini terk ediyorlardı. Tren yolunun kenarında diz üstü çökmüş, arabaların pencerelerinden ekmek dileniyorlardı. Kiev'de arabalar geceleyin ölenlerin cesetlerini toplayarak dolaşıyordu. Çocuklar ölü kuşa benzeyen ince uzun yüzlere sahiptiler."
Görevliler hala tahıl araştırıyorlardı; kazanlarında patates buldukları anneleri vuruyorlardı. Şişmiş bir vücutla açlık çektiğini göstermeyen kişileri besin kaynaklarını göstermeleri için vuruyorlardı. "Tarihsel bir zorunluluğu ortaya çıkarıyoruz. Devrimsel görevimizi yerine getiriyoruz. Sosyalist ülkemiz için tahıl elde ediyoruz" diyorlardı. "Göbekleri şişmiş, gözleri ölü gibi maviye dönüşmüş kadınlar çocuklar gördüm. Ve cesetler... Köylülerin kulübelerinde, eski Volga'nın eriyen karlarında, Kharlov köprüsünün altında cesetler gördüm" diye yazıyordu görevlilerden Lev Kopolev..."2
Kollektivizasyon sonucunda, Ukrayna köylüleri en az 4 milyon ölüyle en ağır kaybı verdi. Kazakistan'da yine aynı uygulama sonucunda bir milyon insan öldü. Kuzey Kafkasya'da ve Kara Topraklar'da da ölü sayısı bir milyondu. Stalin, tek bir emirle 6 milyon insanı ölüme göndermişti.
İşin konumuzla ilgili olan daha vahşi boyutu ise çıkarılan bu kıtlığın inkâr edilmesidir. Tarihçi Dana Dalrymple, Soviet Studies adlı yayında bu konu ile ilgili şöyle demektedir:
"Sovyetler Birliği resmi olarak hiçbir zaman kıtlığın olduğunu kabul etmemiştir. Sovyetler Birliği üzerindeki Amerikan ve İngiliz çalışmaları ara sıra Ukrayna'da bir kıtlıktan bahseder, ama genellikle bir iki detaydan başka bir şey söylemez. Oysa Sovyetler Birliğinde daha önce olan kıtlıklar hükümet tarafından bilinmektedir ve her tarafta çok iyi kayıtlara sahiptir. Fark nedir? Cevap: 1932-34 kıtlığı, geçmiştekilerden farklı olarak insan eliyle yapılan bir felaket olarak gözüküyor."3
Evet, hakikaten inanılması güç ama bu ideoloji kirli hesapları uğruna kendi halkından olan milyonlarca insanı tereddüt dahi etmeden katletmiş ve gerçekleştirdiği bu katliamı ise asla kabul etmemiştir. Üstelik tamamen yalan üzerine kurulu politikalarla bütün bu katliamlar dış dünyadan gizlenmiş ve hatta dış dünyaya tam tersi tablolar servis edilmiştir. Nitekim yüzbinlerce çocuk vahşice katledilmişken; propaganda posterlerinde, Stalin kendisini bakımlı ve mutlu çocuklar tarafından çiçekler hediye edilen müşfik bir yönetici olarak göstermiştir.
Marksist düşüncenin uygulayıcıları yalan üzerine kurulu politikalarını sadece yapay kıtlıklarda değil, her alanda kullanmışlardır. Nitekim Stalin; muhaliflerini susturmak için yalan, hakaret, iftira ve karalama adına akla gelebilecek bütün alçakça saldırıları kullanmaktan asla geri durmamıştır.
Bu silah, yani 'yalan silahı' Hitler tarafından da en etkili şekilde kullanmıştır. Hatta Hitler bu işi öylesine ileriye götürmüştür ki; psikologlardan, bilim adamlarından ve uzmanlardan oluşan psikolojik savaş birimi kurmuştur. Bu birim, kendilerine muhalif olan kişilere yönelik olarak her türlü yalan ve iftira kampanyası başlatmışlardır. Radyolar, el ilanları ve fısıltı gazetesi şeklinde bu yalanları yayarak karşı tarafı etkisiz hale getirmeye çalışmışlardır.
Pınarcık katliamı ve PKK yalanları
İşte teoride Marksist-Leninist pratikte Faşist olan PKK'nin 'biz yapmadık, onlar yaptı' ifadesinin ideolojik arka planı, budur. Ve bu taktiği kendi tarihi boyunca kullanmıştır... Dönelim PKK tarihine...
20 Haziran 1987... Mardin'in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık köyü... PKK, köye kanlı bir baskın düzenledi ve 16'sı çocuk, 8'i kadın toplam 30 kişiyi hunharca katletti. Öcalan, bu katliamın ardından "Öldürelim, otorite olalım" açıklamasını yaptı. 4
Bu olaydan sonra PKK'ye "bebek katili" imajı verildi.
PKK mi? Elbette yıllarca bunu inkâr etti. Hatta Özgür-Gündem gazetesinde 2011 yılında bir yazı dizisi şeklinde bu konu işlendi. Gazetede şu ifadelere yer veriliyordu:
"20 Haziran 1987'de Mardin Ömerli'ye bağlı Pınarcık Köyünde 16'sı çocuk 30 kişi öldürüldü. ...Bu olay da yıllarca PKK tarafından yapılan bir olay olarak medyada işlendi ve hatta çocukların bol bol katledildiği bütün bu olaylar PKK aleyhine yıllarca işlenecek olan "bebek katilleri" imajının oluşturulması açısından "psikolojik harekâtın" propaganda unsuru olarak kullanıldı." 5
Yani Pınarcık katliamı aslında PKK'nin işi değilmiş ama sırf PKK'nin üzerine yıkılmış! PKK, yıllarca bu olayı işte böylece çarpıttı, hatta kendisine propaganda aracı olarak kullandı. Ancak PKK'nin resmi yayın organı olan Serxwebûn dergisinin6 arşivi sanal ortamda paylaşıma açılınca7 PKK'nın inkâr ettiği, 'devlet yaptı' dediği birçok katliamı zamanında bizzat üstlendiği hatta bu katliamlarla övündüğü ortaya çıktı. Pınarcık katliamı ile ilgili olarak da 'soylu eylem' ifadesini kullanan PKK, Serxwebûn dergisinin 1987 Haziran sayısında şu ifadeleri kullanmaktadır:
"Pınarcık eylemi; kimsenin çarpıtamayacağı gerçekleri ortaya sermiştir. Seksen kişiden oluşan donanımlı bir ARGK birliği (PKK'nın silahlı birliği, şimdiki HPG) Ömerli'nin birkaç km yakınında çetelerin bulunduğu köyü sarmış ve çeteleri imha etmişlerdir. ARGK savaşçıları büyük bir taktik manevra ve saldırı ruhunu sergileyerek, direnen düşmana karşı inisiyatifi ele geçirmiş, onları etkisizleştirmiş, hedefi imha etmiş..."8
Evet... Katledilen 16 çocuk, 8 kadın, toplam 30 kişi... Olan bitenden habersiz mazlum köylüleri 'çete' diye damgalamak ve katletmek. Üstelik 'büyük bir taktik manevra ve saldırı ruhu' ile. Hem de 'direnen düşmana' karşı. Hakikaten 'soylu' bir eylem...!
Pınarcık katliamı yıllar sonra PKK'nin en üst ismi olan Murat Karayılan tarafından da "Bir Savaşın Anatomisi" adlı kitabında şu satırlarla itiraf edilecekti: "Çetelere yönelim adı altında Pınarlı vb. yerlerde sivil, kadın ve çocuk yaştaki insanların ölümüne yol açan eylemler yapmışlardı. Açık ki hedefte ciddi bir sapma durumu vardı."
Katliam ve yalanın pratiği: PKK
Kendi elinle vahşice bir katliam yapacaksın; bebek, çocuk, kadın demeden katledeceksin... Yıllar yılı bunu inkâr edeceksin, hatta kendi lehine propagandasını yapacaksın ardından "hedefte sapma" diyeceksin... Katliam ve yalanın pratiği: işte PKK...
Yalan üzerine kurulu politikalarının en son örneği ise ibretlik bir şekilde Van'da tekerrür etti. 9 Ekim günü PKK'li saldırganlar 'Bediüzzaman Külliyesi' inşaatına saldırmış, olaya tepki gösteren bir bayan ve çocukları yine bu çeteler tarafından linç edilmek istenmişti. Linç edilmek istenen bayanın kendi akrabası olduğunu gören Van Belediyesi çalışanlarından H. Caner (55), amcasının gelini olan bayanı ve çocuklarını saldırgan PKK'li çetelerin elinden kurtarmaya çalışırken, saldırganların kendisine sıktığı bir kurşunla katledilmişti.9
Gelelim işin ibretlik kısmına... Kendi elleriyle katlettikleri Hamit Caner'i, daha sonra 'parti şehidi' ilan ettiler. Aslında PKK'nin bu taktiği yeni değil. Zira geçmişte de Mahsum Korkmaz'ı bizzat kendi elleriyle öldürmüşler, Lice'de heykelini dikmişlerdi.
Hain bir yapıdan doğruluk beklemek mü'min ferasetine yakışmaz
Son söz...
Tarihi vahşet, katliam ve yalanlar ile dolu olan böylesi bir örgütün Kobane provokasyonu sırasında da farklı bir tavır sergilemesi beklenemezdi. Nitekim gencecik fidanları en vahşi ve barbarca yöntemlerle katleden PKK'li çetelerin en üst düzeyden iftira ve yalan politikalarına devam etmeleri, kendilerinin sütten çıkmış ak kaşık(!) olduklarını ifade etmeleri ve dahası İslami camiaları kendilerine saldırmakla suçlamaları hayretle karşılanmamalıdır. Zira tarihi ve zihniyeti yalan üzere kurulu olan hain bir yapıdan doğruluk beklemek mü'min ferasetine yakışmaz...
Dipnotlar:
Şuara/221-223The Russian Century: A History of the Last Hundred Years (Pimlico - Random House)Dana Dalrymple, Ukrayna'daki Büyük Kıtlık 1932-33, Soviet Studies, Ocak 1964Doç. Dr. İhsan Bal ve Emre Özkan, "PKK Terör Örgütü Kronolojisi" (1976-2006)Özgür Gündem Gazetesi, "Katliam Silsilesi ve 'Bebek Katilleri'"Derginin ilk genel yayın yönetmeni PKK'nin sembol isimlerinden olan ve öldükten sonra adı PKK'nin eğitim kampına verilen Mazlum Doğan'dır.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.