Abdullah ASLAN
Bu ateşkes bir vahşet sonrası mola olmasın?
Yine kan yine gözyaşı ve yine her zamanki gibi görüşmeler, yemek yemeler, şatafatlı yerlerde toplantılar, konferanslar ve sözden öteye gitmeyen kınamalar, tepkiler…
Şuan görünürde ateşkesin yapılması yukarıdaki girizgâhla yazıya ibtida etmeme engel teşkil etmez. Çünkü gerçekten yine birçok can yandı ve ateş düştüğü yeri yaktı bir kere.
Her ne kadar Gazze eski Gazze değil, mevcut şartlar da eski şartlar değilse de, yine saldırganlar aynı saldırganlar, saldırılar aynı saldırılar ve canı yananlar da aynı insanlar, aynı mustazaflar...
Yine Gazze’ye bombalar yağdırıldı. Bir günde elliden fazla yerin bombalandığı ifade edildi. Bütün bu sortiler, sivil yerleşim yerlerine yapıldı. Aynı aileden bir düzine insan katledildi... Kardeşi ve diğer kimi aile efradı daha önce katledilen komutan Ahmet el-Ca’beri de şehid edildi.
İki yaşındaki Abdurrahman Naimi... Babası doktordu. Sekiz günden beri babası yaralı bakmaktan yüzünü görememişti, çünkü evine gidememişti. En son doktor, çocuğunun cansız bedenini hastanede sedyede görebilmişti. Evet, daha bunların hesabı sorulmadan ateşkes yapıldı…
Ateşkes iyi oldu, ancak bu ateşkes özgür bir Kudüs, özgür bir Filistin’le taçlandırılmalıdır ki şehit ve maktuların ruhu şad olsun.
1948’den bu yana israil’in saldırıları sürüyor. israil; cami, cadde, pazar, konut farkı gözetmeksizin vurdu; yaşlı-genç, çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden hep öldürdü, katletti.
Her saldırıda 20,30,40, 50… 1300,1500’e varan insan yaşamını yitirdi. Bugün de aynı saldırılardan biri yaşandı. Ama nihayet bir ateşkes daha yapıldı. İşgal ve ambargonun altında yapılan söz konusu ateşkesin ne kadar süreceği müphem.
Bu ateşkesin bir anlaşmayla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı hususu, Müslüman ülkelerin ve toplulukların tavırlarına bağlıdır. Eğer söz konusu Arap ve İslam ülkeleri israil’e karşı sözlü kınamalardan öteye giderlerse, irsalle ilişkilerini gözden geçirme zahmetinde bulunurlarsa o zaman somut bir neticenin olasılığı mümkündür.
Yoksa halkın önünde hamasi açıklamalar; perde arkası ve gerçek vakıada ise “ilişki” ve “anlaşmalar”ın müspet bir sonuç getireceğini sanmıyorum.
Bir de ambargo ve işgalin sürdüğü bir ortamda ateşkesin ne kadar hayat bulacağı da meçhul. İsrail’in, faili meçhul atılan bir kurşunu bahane edip bir saat sonra dün yaptığının birkaç katı vahşet yapmayacağının teminatını kim verebilir? Zalimlerin vurmak için bahaneleri hiç bitmedi, bitmeyecek…
Hatta bırakın israili, içimizdeki, Siyonist muhipleri bile Gazze halkının haklı savunmasını mahkûm etmediler mi? Hamas niye füze fırlatıyor, demediler mi?
Evet, israil’in suikast ve günlerce sivil katliamlarını neredeyse meşrulaştıracak kadar ileri gidip “şu roket ve füzelerle israil’in sivil vatandaşlarının ölümü, Filistinlilerin ölümlerine sebep oluyor” diyecek kadar şu Muharrem ayında Yezidileşenleri görmedik mi?
Açık ve net yaşanan vahşete karşın tepkilerini dile getirenlere mukabil kimi sözüm ona ülkenin âli menfaatini savunan zatlar “Retoriğe dikkat etmek gerek, yoksa Hamas’tan bir farkımız kalmaz” diyerek sanki Filistin ve Gazze halkına yapılan bu saldırıları kınamak ve karşı çıkmak sadece Hamas’ın göreviymiş gibi bir tavır içerisine girdiler. Sanki bütün bunlar biz bütün insanlığa karşı yapılan insanlık suçları değilmiş gibi.
Kudüs’ü koruma ve kollamada Hamas, sadece ön cephede ümmeti temsilen bir mücadele veriyor. Hamas kendini savunmuyor; Hamas, İslam ümmeti adına ve İslam ümmeti yerine Mescid-i Aksayı ve Müslümanların işgale uğramış topraklarını savunuyor.
Her birimiz Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda en az Hamas kadar sorumluluk sahibiyiz, bu böyle bilinmelidir.
Sonuç olarak, ateşkesi önemsemek lazım; ancak bunun, ambargonun kaldırılması ve işgalin son bulmasına götüren bir süreç olması gerek; yoksa bu ateşkes, vahşet arası verilen bir mola’dan öteye geçemeyecektir. Netanyahu’nun, ateşkesi bile tehdit ederek açıklamasını ayrıca not edelim.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.