Mehmet Ali GÖNÜL

Mehmet Ali GÖNÜL

Bu Bayram Yüreğım Karadeniz...

Bu bayram yüreğim Karadeniz…

Azgın ve hırçın, adeta öfkenin alaborasında,

Zulmü ve zalimi yutma sevdasında…

Bu bayram yüreğim Karadeniz…

Sürgünlerle çocukların gözlerinde birbirine karışmış bir hüzün ve acı bir tebessüm, limoni bir bakış…

Izdırap kokuyor bu gözler.

Sahi, çocuklar babalarının yolunu böyle mi gözler?..

 

Ya anneler…

Hep yollara kilitlenen bakışlar, şimdi semanın maviliğine odaklanıp bir evladın hasretine adanmış…

Evlat sevgisi adına açık giden o gözler, Karadeniz’in yeşiline vurgun değillerdi elbette.

Karadeniz, yuttun evlatlarını Hizbullahi annelerin.

Karadeniz, çocukların sevincini bayram bayram hüzne çalıverdin.

Karadeniz, hırçın ve yaramaz, oyunbozan bir çocuk oluverdin.

Sen, bu zulme şahit olmazdın biliyorum.

Musalar senden geçince elbette, Firavunlar boğulacaklar denizinde.

Tek farkla ki; Kızıldeniz, kanı simgelese de sen Karadeniz; nefret ve öfkenin simgesi oldun bir anda…

 

Ve şimdi bayram!

Şimdi adına sevinç dedikleri günler olsa da

Bir çocuğun masumiyetinden alınan tebessümü kadar buruk ve kırık.

        Bir annenin yüreğine düşen yaz cemresi kadar, sıcak ve ılık.

        Bir babanın ağlamayan gözlerindeki hüzün kadar, durgun. 

        Cefakâr çilekeşlerin dudakları kadar, solgun bir bayram.

       

        Söyle şimdi Ey Karadeniz!

        Hangi bayramın gönlüme verdiği ruhun şadlığını seninle coşturayım.

        Hangi sevinci seninle paylaşayım.

        Hangi cefayı seninle göğüsleyip durayım.

        Sen vefasız,  sen geçit vermez dağların kadar sarp yürekli,

        Sen yol vermez azgınsın.

        Bağrında Tokat, bağrında Gümüşhane, bağrında Ordu, bağrında Trabzon oldun Yusufilere sürgün sürgün… bilesin.

        

         Karadeniz!

         Dur ve sakin ol, ey hırçın çocuk!

         Bağrında şehitlere özdeş mahpusların var.

         Bağrında ağırlanan nurlu konukların, nazik ve nazenin güllerin var.

         Dur ve dinle enginlerden gelen Davudi bülbülleri.

         Duvarların duymadı belki de bugüne kadar vahyin gür sesini, kim bilir?  

         Yoksa ‘İskilipli ‘ darağacına giderken sana evlatlarını mı miras bıraktı?

 

         Bağrın ipekten yumuşak, dağların yeşilden cennet

         Göklerin gözyaşlarıyla dolmuşsa ey sarp geçitli, katı yürekli…

         Heyecan seni de sarmış demektir.

         Baharlara gebe tohumların bağrından bir gün filizlenecektir. 

         Her kışın bir baharı, her cefanın bir sefası vardır.

         Tohumlar yeşerdiği gün, açacak tüm karanlığın ortasında simsiyah bir lale.    

         Adı hüzün, adı hasret

         Adı karalar giyinmiş bir annenin gözlerindeki merhamet…

 

         Sana adıyorum ey yusuf, tüm sözlerin menbaı olan yüreğimi!

         Sana adıyorum nidaların en güzelini.

         Sana adıyorum bir bayram hicranıyla açılan ellerimi.

         Ve semaya haykırarak vuslata gebe olan hasretimi:

         “YA MUTLİKAL USARA!...

 Bu bayram yüreğim Karadeniz… “

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.