Mehmet EŞİN
Bu mu Başbakan’ın B ve C planı?
Yaklaşık bir buçuk yıldan beridir devlet ile Pkk arasında sözde çatışmasızlık ve barış süreci müzakereleri devam etmektedir. İstenilen düzeyde olmasa da silahların susması, fikirlerin konuşulmasıyla güzellikler ortaya çıkmaya başladı. Türkiye Kürdistan’ında yaşam normale dönmeye, halk normalleşmenin ne olduğunu anlamaya, bir nebze de özgürlüğün tadı alınmaya başlandı. Özgürlükle beraber korku imparatorlukları yıkılmaya, sorgulanamayan olaylar, şahsiyetler ve değerler tartışılmaya ve sorgulanmaya başlandı.
HÜDA PAR’ın kurulması ve ortamdan cesaret alan anneler, zorla veya bir şekilde kandırılarak dağa kaçırılan çocuklarını istemeye ve bunun için oturma eylemleri yapılmaya başlandı. Bu gelişmeler kan ve kaos ortamından beslenenleri -ki bunun başında pkk gelmektedir- oldukça rahatsız etti. Bu ortamın kendilerine zarar verdiğini ve kar misali erimeye başladıklarını fark etmeleri geç olmadı. Asker ve polisle çatışmasızlık devam ederken, namlular Müslüman halka çevrildi. İslami kimlikleriyle bilinen dernek, parti ve şahsiyetler hedefe konuldu. Ofis ve binaları kurşunlandı, içindekilerle yakılmaya çalışıldı. Bunların başında HÜDA PAR ve Mustazaflar Cemiyeti gelmektedir. Gündüz ortasında Yüksekova Mustazaf Der Şube Başkan yardımcısı Ubeydullah Durna, atılan molotoflarla yakılan dernek çatısını söndürmek isterken kurşunlarla katledildi. Değişik yer ve zamanlarda onlarca saldırı yapıldı. Seçim döneminde her türlü baskı, tehdit ve şantaj yapıldı. Lice’de HÜDA PAR belediye meclis üyesi adayı Mikail Ayık’ı kaçırmak isterken başarılı olamayan Pkk’liler kadın ve çocukların üzerine ateş ederek üçünü yaraladı. Maalesef saldırgan faillerden hiçbiri bulunmadı, bulunmak istenmedi.
Ve 28 Mayıs Çarşamba günü Mardin Dargeçit’te, Gêra Cafer köyü eski muhtarı Mehmet Uğurtay, arabasında telefonla konuşurken Pkk’lı olduğu iddia edilen iki saldırgan tarafından katledildi. Bu olaydan birkaç saat sonra HÜDA PAR Dicle ilçe başkanı Ercan Alpaslan’ın silahlı kişilerce kaçırıldığı belirtildi.
Mehmet Uğurtay, Müslüman şahsiyetiyle, İslami çalışma ve hizmet içinde bulunduğu ve bundan dolayı öldürüldüğü belirtilmektedir. İnşaallah şehitlik mertebesine yükselmiştir. An itibariyle olayın failleri ortaya çıkarılmadı ve olayı direk üstlenen de olmadı. Ama olayın gelişimi ve tüm ipuçları pkk’yı göstermektedir.
Yıllar geçse, dünya değişse de Pkk, tanıdığımız, bildiğimiz Pkk’dır. Sözüne güvenilmeyen, ilkesiz, kendisi dışında hiçbir düşünce ve gücü kabul etmeyen, hem vuran hem de mağdur rolüne bürünerek feryat eden, ‘ya bendensin ya da düşmansın’ zihniyetinin pratik halidir. HÜDA PAR ve Mustazaflar camiasının her saldırıdan sonra yaptığı ‘sağduyu ve itidal’ çağrılarını zayıflık ve korkaklık kabul etmiş olmalı ki ha bire saldırılarına devam ediyor. Pkk, eğer devlet ile olan müzakereleri bitirmek istiyorsa bunun yolu HÜDA PAR camiasına saldırmak değil, süreçten çekildiklerini dünya aleme duyurmakla olur.
Devlet, bilhassa hükümet müzakere sürecinin ne anlama geldiğini çıkıp açıklamak, saldırıları durdurmak, insanların can ve mal güvenliğini sağlamak zorundadır. İnsanlar kendi can ve mal güvenliklerini sağlamak zorunda bırakılmamalıdır. Başbakan, B ve C planlarının ne olduğunu belirtmek zorundadır. Süreç, MİT aracılığıyla ve Başbakanın insiyatif ve bilgisi dâhilînde devam etmektedir. B ve C planları bölgeyi Pkk’nın vicdanına teslim etmek, HÜDA PAR camiasını Pkk-MİT ortaklığıyla sindirmek midir? ‘Bana dokunmaya yılan bin yıl yaşasın’ denilerek palazlandırılan ‘paralel yapı’ misali Pkk de yarın Başbakana ölümcül darbeler indirmekten çekinmeyeceğini ilk önce Başbakan bilmelidir.
Bölgede bütün bu gelişmeler yaşanırken basın bu gelişmeleri görmüyor, kör ve sağırları oynuyor. Bir aydır annelerin feryadını Başbakanın konuşmasından sonra görmeye başlıyor. Kartel medyasından fazla bir beklentimiz yok ama İslami geçinen basında da bir iki istisna dışında tık yok.
Bundan sonra ne olacak?
Bir STK yetkilisi, bir gazeteci ve bölgenin şartlarını ve gerçeklerini birebir yaşamış biri olarak diyorum ki; savaş, çatışma ve kaos ortamı ne Pkk’ye, ne Ak Parti’ye, ne HÜDA PAR’a, ne Kürt ne de Türk halkına fayda getirmeyecektir. Çatışma; ölüm, acı ve ızdırap, anaların ağlaması, çocukların yetim kalması demektir. Türküyle, Kürdüyle tüm taraflar, çatışma ortamının olmaması için tüm imkânları seferber etmeli, hali hazırda elinde silah olan, yolları kesen, insanları kaçıran, öldüren Pkk’yı durdurmalıdır.
Ellerini kollarını sallayarak gezen hiçbir siyasetçi –buna Bdp ve türevleri dâhildir- yazar, kanaat önderi kendini güvende hissedemeyecek, meydanlara çıkıp ta ahkâm kesemeyeceklerdir. Allah muhafaza çıkacak bir çatışma; iki tarafla ve bölgeyle sınırlı kalmaz, yaş ve kuruyu beraberinde götürecektir. ‘…Hoşlanmayacağınız bir şey olur ki sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerrdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’ (Bakara: 216)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.