Sait ŞAHİN
Bu nasıl devlet, bu nasıl hukuk!
Tuhaf bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye nomalleşiyor deniliyor ama başka bir açıdan baktığımızda da Türkiye hızlı bir şekilde anormalleşiyor. Hukukun adamına göre uygulandığı bir ülkeye dönüyoruz.
Güçlüysen, büyük suçlar işlemişsen, darbeciysen, eline silah alıp onbinleri öldürmüşsen, devletin üst kademelerinde ve alt birimlerinde görev alıp devlet içi Jitem, Ergenekon gibi örgütlenmelere gitmişsen, insanları asit kuyularına gömmüş ve onbinlercesini katletmişsen, devlet babanın dağıttı haklardan ilk faydalanacak imtiyazlı sınıfsındır. Ergenekon sanıkları, Balyoz sanıkları gibi ve de çözüm süreci adına devletin PKK tavrı gibi...
Ama inancını yaşama mücadelesi vermişsen, canarvarlaşan devletin ve devletin doğurduğu gayr-ı meşru örgütün karşısında hayatta kalmanın meşru müdafaasında bulunmuşsan, sokaklara dökülüp hak aramışsan, yazmışsan, konuşmuşsan, insanları bilinçlendirme gibi suçlar işleyip sabıkalı devletin hışmına, gadrine uğramışsan gel ki akla gelesin, hatırlanasın. Var mısın, yok musun türünden bir varlıksındır devlet için. İkinci sınıf bir insan bile değilsindir devlet babanın nezdinde.
Tıpkı Cihan Yıldız gibi.
Cihan Yıldız 15 Ağustos 2007 yılında Avusturya’da yakalandı. Bir yıl cezaevinde kaldı ve Türkiye’nin talebi üzerine iade edildi. Yakalandığı tarihten itibaren yaklaşık 7 yıldır cezaevinde ve yargılaması devam ediyor.
2013 ortalarında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi kendisi hakkında karar verdi ve dosyasını Yargıtay’a gönderdi. Dosyası Yargıtay’da olan Cihan Yıldız’ın normal şartlarda tahliye edilmesi ve şu anda dışarıda olması gerekirdi.
Son süreçte Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılması ile birlikte “tutukluluk süresini azami olarak iki katına çıkaran” kanun maddesinin yürürlükten düşmesiyle, tutukluluk süresi 5 yılı aşanlar tahliye edildi. Ergenekon sanıkları bu kapsamda tahliye oldular.
İlker Başbuğ’un 2 yıl 6 ay olan tutukluluk süresi tahliyesine yetmediği halde onu da kitabına uydurup tahliye ettiler. Niyetlerinde tahliye etmek olan kişileri bir şekilde çıkardılar. İlker Başbuğ’un tahliye gerekçesi ise, gerekçeli kararının normal sürede yazılmaması olarak gösterildi. AYM bunu hak ihlali saydı ve İlker Başbuğ’u tahliye etti.
Cihan Yıldız hakkında 2013 ortalarında yerel mahkeme karar verdi. Ancak gerekçeli kararı Aralık ayının sonlarında yazıldı. Yani gerekçeli kararı yaklaşık olarak 6 ay sonra yazıldı. Halbuki gerekçeli kararın normal yazılma süresi 15 gündür.
İlker Başbuğ’un pozisyonu ile kıyaslayınca, Cihan Yıldız daha büyük hak ihlaline uğramış olmasına rağmen hala içeride tutuluyor. Kaldı ki Cihan Yıldız’ın uğradığı hak ihlalleri bununla da sınırlı değil. Adil yargılanma açısından da hak ihlallerine uğramış. Avukatlarının tüm ısrarlarına rağmen, ifadelerinde Cihan Yıldız’ın suç işlediğine yer verenlerle yüzleştirilmemiş, mağdurlarla yüzleştirildiği halde mağdurlar budur deyip, kendisini teşhis etmemiş vs vs... Yani delilsiz suçlamalar ve öylesine haybeden ceza...
Ergenekon sanıkları ile de kıyaslandığında yine Cihan Yıldız’ın çoktan dışarıda olması lazım. Çünkü tutuklu kaldığı süre onlarınkinden çok daha fazla ve pozisyonları aynı. Onlar hakkında da yerel mahkeme karar vermişti ve dosyaları Yargıtay’da idi.
Hatırlayın Ergenekon sanıklarının tahliye süreçlerini, hukuk tamamen ayaklar altına alındı, seçkinlerin helvadan putu gibi ham yapıldı. Tutukluluk süresinin 5 yıla düşmesi ile Ergenekon sanık avukatları, haklarında ceza kararı veren 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdular. Mahkeme, hakkında karar verip Yargıtay’a gönderdiğim dosya ile ilgili karar verme yetkim yok dedi ve başvuruyu redetti. Bunun üzerine sanık avukatları nöbetçi mahkemeye baş vurdular ve nöbetçi mahkeme yetkisi olmadığı halde hukuku ayaklar altına alarak tahliye kararı verdi. Kimse ne yapıyorsunuz diye itirazda bulunmadı, çünkü egemenler çıkmalarını istemişlerdi.
Hukuk, imtiyazlı sınıfa egemenler eliyle uyarlandı.
Cihan Yıldız’ın avukatları ise çaldımadık kapı, vermedik dilekçe bırakmadılar.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, nöbetçi mahkemeye, Yargıtay’a dilekçe ile baş vurdular, yerel mahkemelerden red cevabı almışlar, Yargıtay ise cevap vermemiş. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baş vuruda bulunmuşlar ama AYM sıraya aldığını söylemiş. Halbuki İlker Başbuğ’un bireysel başvurusunu ise sıradan çıkarıp öne almışlar ve karar vermişlerdi. Şu anda da Yargıtay’da bile cezaları kesinleşmiş olan Balyoz Davası hakkındaki baş vuruyu öne alıp görüşeceklerini bizzat AYM yetkilileri söylüyor.
Bu nasıl bir hukuk, bu nasıl bir devlet!
Son olarak Cihan Yıldız’ın avukatları Adalet Bakanlığı’na da baş vurmuş ama...
Dedim ya devlet babanın dağıttığı haklardan payına bir şey düşmesi veya payına düşeni alman için kelli felli olman lazım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.