Nurullah AY
Bu yazıyı hayırsızlar okumasın?
Belki en sondan başladım böyle bir başlık atarak.
Kimlerin okuması gerektiğini yazmak çok daha kolay olurdu belki de.
Neyse okumamaları gerekenleri eledikten sonra okuyucularımla hasbıhal etmekte bir beis yok sanırım.
*****
Adamın biri yolda yürürken yerde bir yumurta görür. Bu yumurtanın ne yumurtası olduğunu anlamaz. Güvercin desen değil, tavuk desen hiç benzemez. Merak ve endişeyle bu yumurtayı kuluçkaya yatan tavuğunun altına koyar. Aradan zaman geçer ve bu yumurta biraz gecikmeli de olsa çatlar. İçinden garip bir yavru çıkar. Ana tavuk bu yavruyu diğer yavrularından ayırmadan onun her türlü ihtiyacını karşılar. Bu garip yavru evini ve ailesini çok sever ama büyüdükçe bir şeylerin eksikliğini hissetmeye başlar. Bir gün çiftlikte oyun oynarken, gökyüzüne bakar ve yükseklerde azametle uçan kartalları görünce "Ahh, şu havadaki kuşlar gibi yükseklerde uçabilmeyi ne kadar isterdim" der. Onun bu sözüne kızan ana tavuk “çabuk sipere yatın, bir kayanın arkasına sinin, bu uçan kuşu gördüğünüz yerde saklanın. Öyle bir süzülüşü var ki sadece sizi değil beni bile kapıp götürür” der. Sonra “Sen o kuşlar gibi uçamazsın. Sen bir tavuksun ve tavuklar uçmaz" diye kestirip atar.
Eko yapar bu ses yavru kartalın kulaklarında. “Sen bir tavuksun ve tavuklar uçmaz!”
“Tavuksun, tavuklar uçmaz!”
“Tavuklar uçmaz!”
“Uçmaz!”
“mazzz!”
Ancak yavru kartal gökyüzüne imrenerek bakmaya devam eder ve hep onlar gibi uçmayı hayal eder. Ama bu hayallerini ne zaman çevresindekilere anlatmaya kalksa hep aynı cevabı alınca bunun mümkün olmadığına kanaat getirip hayal kurmaktan vazgeçer. Ömrünün geri kalan kısmını bir tavuk olarak yaşar ve sonunda da uzun ömürlü garip bir tavuk olarak ölür...
*****
Yani anlayacağın sen kartal gibi uçmayı kafana koymuşsan tavukların seni geri çekmesine fırsat vermeyeceksin.
Batı'nın en büyük tuzaklarından birinin hayallerimizin önüne kapkara setler çekmek olduğunu unutmayacaksın.
Kimi zaman da bir ülkenin geleceğini karatmak için “zeki(!)”leri tespit eden oluşumlar oluşturulur, bu oluşumların devşireceği elemanların boynuna tasma geçirilir ve tasmasından haz almaya başladığı dönemde asıl sahibinin üzerine salınır.
Ana tavuk yavru kartalı anne ve babasına saldırtsaydı anlatılan öykücüğün kahramanının simgesel bir tavuk değil bilindik bir lavuk olduğunu anlardınız.
Öyleyse kartal olmayı hayal ediyorsanız, hayallerinizin peşinden gitmelisiniz, tavukların sözlerinin peşinde değil...
Gemileri yakan Tarık, tımarhaneye yatırılması gereken bir meczuptur algısı organlarıyla sınırlı olan güruha göre. Ancak yanan geminin kıvılcımları, Endülüs fethinin muştusu olur.
İmanın “ateş topu” olduğunun idrakinden mahrum olana “dünyanın mümin için zindan” olduğunu anlatamazsınız.
Bu yüzden bu yazıda algısı beş duyu organıyla düşünenlere bir mesaj vermek değil muradım.
Çiftlikte yetişmiş GDO'lu civcive bir şey anlatmak gibi bir derdim yok.
Derdim, yavru kartala kartal olduğunu hatırlatmaktır.
Peygamberimiz ölüm döşeğindeyken yeryüzünün en büyük askeri gücü Bizans ordusuyla savaşmak için gönderilen ordunun başında on sekiz yaşındaki Usame vardı, dediğinizde Usame Bin Zeyd'i, Usame Bin Ladin sanan ve “Sen El Kaideci misin” diye soran bir beyinle ‘on sekiz yaşında milletvekili olur mu olmaz mı' tartışmasına ne diye gireyim?
Sonra II. Murad'ın on dört yaşındaki Fatih'i padişah olarak atayıp kenara çekilmesini II. Murad'ın yorgunluğuna bağlayan bir tarih öğretmenine neyi anlatabilirim?
Adam tarihi bir olaylar dizgesinden ibaret sanıyorsa, müfredatın ezberlettiğini bir papağan gibi tekrarlıyorsa bu kişiye akıl ve mantık yoluyla bir şeyleri izaha kalkışmak kelime israfından başka bir şey değildir.
Ha bu arada II. Murad'ın inzivaya çekildiğini zanneden kuru softayı da ikna etmeye kalkışma(m)!
On dört yaşındaki bir gence ülke yönetimini vermenin ona yaşamsal bir ders verme gayreti olduğunu, o sorumluluk ve bilinçle yetişen gencin yirmi bir yaşında çağ değiştireceğini anlatsam da bir fayda vermez zaten.
Çağ değiştireni çağdışı sayan bir zihniyet var karşımızda.
Onun bunun maşası olmaya namzet beyinden Kasımpaşalının çıkışını beklemek yersiz.
“Dünya beşten büyüktür” sözü “Biz, beğenmediğimiz çağı değiştiririz bilader” anlamına gelir ve bu sözün bizim mahallede bir karşılığı vardır. Diğer mahalle, ne bu dili bilir ne de havsalası kaldırır.
Demiştim ya algı dünyası beş duyu organıyla sınırlı.
Yani dünyayı sadece organlarıyla algılayana, ufuk ve irfandan bahsetmek gereksiz bir uğraş….
Endülüs'teki ayaklanmaları bastıran Abdurrahman Nasır'ın yirmi bir, peygamberimizin İslam'a davetine “Allah beni yaratırken babama mı sordu da ben ondan izin alacağım” diyen Hz Ali'nin sekiz, Peygamberimizin şurasına giren Vakkas'ın oğlu Sad'ın on yedi, uzun süre sahabenin, evini gizli karargah olarak kullandığı Erkam'ın on yedi yaşında olduğunu hayırsızlara anlatmaya kalkışmayacaksın.
Boş ver hepsini!
Sen yavru kartal olabilirsin, hele bir kanat çırpmayı dene!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.