Ayşe CENGİZ
CANDAN AZİZ BİR OLGU:EMANET
Zaman, engel tanımadan, kişi seçmeden, herkes için ve her yer için akıp gitmekte. Bu akıntının içinde nesiller doğar, nesiller ölür. İmkanlar değişir, fikirler değişir, nizâmlar değişir. Zalim- mazlum değişir. Zengin- fakir değişir, haklılar haksızlar, sistemler- kanunlar değişir ve bu değişimin içinde nihayetinde insan değişir. Bu yaşamın bir hakikatidir. Yığınla değişene rağmen değişmeyen gerçekler ve görevler bu her gün ve her saniye değişen insanın hayatını hizaya çeker. Bu değişmezlerden biri de hiç şüphesiz, emanet. Çokça cahil olan insanın emaneti... Al-i İmran suresinde, Rabbimizin buyurduğu emanet: “Gerçek şu ki biz emanetleri, göklere, yere ve dağlara sunduk da onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalim, çok cahildir.” Bu emanetin emanetçileri, doğuyor ve ölüyor. Emanetçiler değişiyor ancak emanet hep aynı: İslam, emanet eden: Allah.
Emanet edenlerin en hayırlısının emanetini taşımamak, hatta daha da ileri gidip tanımamak, aciz olan insanın yapabileceği en asi şey olsa gerek. Zira, emanet edenin biz gibi bir emanetçiye ihtiyacı yok. Dilerse daha hayırlı emanetçiler yaratmaya Kadir. Ancak aciz olan emanetçinin, bu emaneti taşımaya ihtiyacı var. Bunu taşımak onun hayat suyu gibi. Taşırsa can gelir, yücelir; taşımazsa zelil olur, alçalır. Bu emaneti hakkıyla taşımaktır, onu eşref-i mahlukat seviyesini getirecek olan. Hakkıyla taşımak...
Hayat denen zorlu yokuşta, bu emaneti hakkıyla taşırsak yükümüzü hafifletir. Yok ağırlık bilip atmaya çalışırsak zelil ve perişan oluruz. Bir gün sonunun geleceğini ve emanetin sahibine verilmesi gerektiğini düşünmeden sırtımızdan atmak, bizi özgür kılmaz aksine heveslerin zindanına doğru sürükler. Bu öyle bir zindan ki cennet sanırsın ama vicdanının ve yüreğinin sızısı hiç geçmez. Yokuşun sonunda cehennem olduğunu anlarsın ancak artık zaman senin için çoktan bitmiş ve emanet istenmektedir. Sırtında attığın o emanet...
Kiminin sırtından attığı, kiminin baş tacı ettiği emanet hiç şüphesiz kurtuluşun anahtarıdır. Bu anahtarı boynundan söküp atanlara inat, onu boynunda taşımak; evet, zor ve meşakkatlidir. Emek ister, ilgi ister. Sıfatlar ve isimler değildir bizi emanetçi yapan, fiiller ve yine fiillerdir. Yüreğini kıymet bilene emanet etmek ve ondan bu değerli emaneti almak; onu sahibine yaraşır şekilde taşımak; biz emanetçilerin yegane görevidir.
Çıkan zorluklara göğüs gererek kötülere inat hakkıyla taşımak, zamanlara ve mekanlara göre, kişilere ve menfaatlere göre değişmeden her zaman ve her yerde, hep hakkı ile emanetçi olmak... Kalbini emanet edenlerin en hayırlısına teslim ederek ruhunu ve bedenini bu emaneti taşımak için yormak, emanetçinin görevi, amacı ve ilacıdır. Nasıl ki bir hastanın iyileşmek için ilacı vaktinde ve nizâmi bir şekilde içmesi gerekiyorsa bizlerin de bu görevi bir ilaç gibi içmemiz gerekiyor. Çünkü bu dünyadaki manevi hastalıkların yegane ilacı, emaneti tanımak, anlamak ve taşımaktır. Hakkıyla taşıyanlardan olmak duası ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.