Mehmet EŞİN
Çare ve çözüm
İstanbul Taksim'de aralarında çocuk ve kadınların da olduğu 150 köle getirilerek köle pazarında satışa sunuldu. Bu kölelere dilenci grupların ve köle tüccarlarının ilgi göstermesi bekleniyor.
Resmi olmayan rakamlara göre son altı ay içerisinde diri diri toprağa gömülen kız çocuk sayısı 250'yi aştı.
İstanbul Fatih semtini basan çeteler onlarca kişiyi öldürerek beraberlerinde kadın ve çocuklardan yaklaşık 50 kişiyi alarak geri çekildiler. Kaçırılan çocuk ve kadınların Bursa'daki köle pazarında satılacağı tahmin ediliyor.
Batman'dan canlı hayvan getiren Kürt tüccarlardan birinin üç yüz koyununa el konuldu. Kürt tuccar uğradığı bu zulüm karşısında başvuracak bir merci bulamayınca okuduğu âğıtlara halka şikayette bulundu. Bu zulüm ve haksızlık ne ilk ne de son olacak gibi.
Zeytinburnu'nda çocuklar arasında meydana gelen kavgaya büyüklerin de katılması sonucu 15 kişi öldü 20 kişi yaralandı. Taraflar olanca güçleriyle yeni bir savaşa hazırlandıkları ve intikam yemini ettikleri gelen haberler arasında.
İstanbulun değişik yerlerindeki putlara sabaha kadar tapılarak hediye ve adaklar sunuldu. Putlara tapmak için çevre köy ve yerlerden gelen binlerce insana otellerin yetmemesi üzerine park ve meydanlara çadırlar kuruldu…
Evet bu haberler doğru ama zaman ve yer farkıyla.
1400 yıl önce Arap Yarımadası ve dünyanın her tarafında olduğu gibi Mekke'de de durum yukarda anlatıldığı şekliyleydi. Hatta bundan beter idi. Yağma, talan, tecavüz, haksızlık ve cehalet diz boyu idi. İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapar, adaklar ve hediyeler sunulur. Düşmanın eline geçmesin, kendileri için utanç vesilesi olmasın diye kendi öz kızlarını diri diri toprağa gömecek kadar kara bir cehaletin içerisinde idiler. Söz, eman, erdem, Ahde vefa adına hiçbirşey yoktu.
Arapların bir devlet olma, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etme gayret ve çalışmaları bir yana, hayallerinde bile yoktu. Kabile savaşlarında birbirlerini boğazlayan Arap kabilelerinin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri o dönemin süper güçleri olan Bizans ve Sasaniler tarafından sömürülmekte idi. Bu ahlaki yozlaşma; siyasi, ekonomik ve askeri olarak bir güç ifade edemeyen, kaale alınmayan bedevi çöl Araplarının çok değil, 30 sene sonra dünyanın en medeni toplumu olarak insanlığa önder olacağı, dönemin süper gücü olan Bizans ve Sasani devletlerini tarihin karanlığına gömeceğini kim söyleyebilir, söylense de kim inanırdı?
Elbetteki kimse inanmazdı. Ama oldu. Vahyin kontrolünde Hz. Muhammed aleyhisselamın önderliğinde Sıddıklar, Faruklar, Aliler yetişti. Kabile savaşlarında harcanan basit Arap komutanları olan Halidler, dünyaca tanınan, tarihin akışını değiştiren komutanlar oluverdiler. Modern dünyanın tüm imkanları kullanıldığı halde günümüzde kaldırılamayan, bitirilemeyen kadın cinayetleri, gasp, soygun, içki ve tüm kötü alışkanlıklar kökten bitirildi. Kan dökmeden duramayan, zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et, zihniyetine sahip bedevi Araplar; Allah korkusundan bir karıncayı incitmeyecek hale geldiler. Sadece kendi dönemlerinin değil, kıyamete dek insanlık için örnek ve yol gösterici oldular.
1400 yıl önceki ilaç ve reçete şu anda da elimizdedir. O gün insanları doğru yola ileten yol ve yöntemler günümüzde de geçerliliğini halen korumaktadır. Ferdi, toplumsal hastalık ve sorunlar, farklı yol ve yöntemlerle, cezaların artırılmasıyla engellenemez. Elbetteki her kötülük ve suçun bir karşılığı bir cezası olmalıdır. Ama salt ceza da görüldüğü gibi yetmemektedir. Kaldı ki bu dünyada maddi olarak verilebilecek en büyük ceza ya ömür boyu hapis ya da idamdır. Bunun ötesi yoktur. Buna rağmen suç ve kötülüklerin önü bir türlü alınamıyor. Dolayısıyla dünya ve ahiret saadeti isteyen; toplumdaki ahlaki yozlaşmadan, içki, esrar ve bonzai kullanımının sona ermesini isteyen; aile içi şiddetten ve kadınların eşleri tarafından vahşice öldürülmelerinden muzdarip olanlar; kapitalist sistemin çarkları arasında inim inim inleyenler, laik ve milliyetçi sistemin mağdur mazlum ve mağduru olan Kürtler ve Türkler; çare ve çözüm 1400 yıl önce tüm insanlığa gönderilen Kur'an'dır, Peygamber aleyhisselamın yolu ve sünnetidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.