Hüseyin KAYA
Çarpıtma uzmanı
Eğitimde bir türlü istenen sonuçlara ulaşılamıyor. Ufuksuzluk, yap-bozlar, ideolojik yaklaşımlar bazı alanlarda gerilemeye bile neden olabiliyor.
Son yapılan hamlelerin etkileri ancak birkaç yılda görünebilir; ama bu süre içerisinde yeni projelerin devreye girmeyeceğinin garantisini de kimse veremiyor.
Eğitimdeki bu kötü tablo kendini üniversite sınavlarında da gösteriyor.
Her sene katlanarak artan başarısızlıkların olduğu bir ortamda meseleyi İmam Hatiplere bağlamak da Türkiye solunun sığ, dar ve kişiliksiz dünyasıyla mümkündür ancak.
İsminde “sol” olan bir site şöyle bir haber yapmış:
“İmam hatipliler başarısız sonuçlar almaya devam ediyor. Gelen sonuçlara göre 10 imam hatipliden sadece biri 4 yıllık üniversiteye girebildi.”
Meseleden habersiz biri diğer okulların çok başarılı olduğunu sadece İmam Hatiplerin başarı ortalamasını düşürdüğünü sanır; ama işin aslı öyle değil.
Söylenen rakamlar aslında tam da Türkiye ortalaması. Hatta küçük ayrıntıları hesaba kattığımızda İmam Hatiplerin “az da olsa” diğer okullardan daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Merak edenler rakamları kontrol edebilir. Genel olarak söylersek, üniversiteye yerleşmede İmam Hatiplerin oranı % 36, diğer liselerin ise % 35,5…
Bir tarafta ağaç kes diğer tarafta ağaç kesimine karşı nöbet tut.
Bir tarafta “Doğayı koruma” dernekleri kur, diğer tarafta doğayı bozan kimyasallar üretip sat.
Bir tarafta Kaz dağlarını korumaktan söz et, diğer tarafta ağaçları kesip villalar kondur.
Bu kadar pişkin, bu kadar ilkesiz, bu kadar çarpıtma uzmanı bir grup dünyanın başka yerinde var mı, hiç sanmıyorum.
SİZ ZATEN UÇMUŞSUNUZ
Medyanın aktardığına göre Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, Türkiye'nin ilk milli uçan arabası olacak "CEZERİ"nin prototipini hazırladıklarını açıklamış.
Biliyorsunuz bu firma İHA ve SİHA konusunda yaptığı atılımlarla biliniyor.
Başarır ya da başarmaz, o ayrı bir konu; ama Ar-Ge çalışmalarına başlamışlar.
Müzmin Kemalist Mine Kırıkkanat bu çalışma ile alay etmiş ve sosyal medyada şöyle yazmış:
“4 leğenle uçan bir damat, kolay bulunmaz.”
Aklınca alay ediyor.
Bundan birkaç gün önce Ardahan’daki son teknoloji kullanılarak yapılan “heykel açılışı”ndan söz etmiyor bu hanımefendi.
Çok sayıda adam topluca ellerini bir butona basıp heykel açılışı yaptı.
Gerçi onu da başaramayıp manuel yolla açılışı yaptılar; ama bu da bir başlangıç tabii.
Uçan aracın karşısında heykel…
Ya da Mine Kırıkkanat’ın gizlediği bir “uçan heykel” hazırlığı da olabilir.
Biliyorsunuz bizdeki Kemalistler önce okullara, hastanelere, meydanlara, bulvarlara, sitelere heykeller diktiler, heykelleri arabalara bindirip şehir tutu attırdılar.
Şimdi artık sırada “uçan heykel” var herhalde.
Minee de orijinal Kemalist kafalardan biri.
Belki de açılışı yapılan heykelin içinde bir motor olduğunu ve istendiğinde uçurulabileceğini düşünüyordur.
Zaten bir süre önce terki dünya eyleyen Gülriz Sururi adındaki bir oyuncu, “Atatürk’ün uzaylı, Nutuk’un en son kutsal kitap olduğunu” iddia etmişti.
Kendisi gitti; ama ardından gelenler “uçan heykel” yaparak hayallerini gerçeğe çevirecekler herhalde.
Mine Kırıkkanat da “Atatürk benim ilahım, ben ona tapıyorum” demişti.
Yani Gülriz ile Mine arasında çok bir fark yok.
Uçan araç da neymiş?
Şimdi siz kalkıp heykel uçmadan bazılarının kafa açısından uçtuğunu söyleyeceksiniz.
Size de hak veriyorum aslında.
Yani Kemalistlerin zihin dünyasını anlamak da çok zor ama.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.