Çınar'da Ramazan Ayında çoban olmak
Sabahın ilk ışıklarıyla beraber işbaşı yapan çobanlar, tüm gününü oruçlu halde kızgın güneşin altında geçirerek hem mesleklerini icra ediyor hem de Rablerinin kendilerine farz kıldığı ibadeti ifa ediyorlar.
Türkiye'nin en sıcak bölgelerinden biri olan Güneydoğu'da zorlu meslekler arasında yer alan çobanlık, Ramazan ayıyla beraber daha bir anlamlı oluyor.
Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Bellitaş (Xırbésitıl) Mahallesi'nde günün büyük bir bölümünü koyun ve kuzuların yanında geçiren çobanlar, sıcaklıkların artmaya başladığı gün ortalarında tüm zor şartlara rağmen oruç tutmayı ihmal etmiyorlar.
Ali Emsen
Gün boyu yaptığı mesaisini paylaşan çobanlardan Ali Emsen, özellikle Ramazan ayında oruçlu halde işlerini icra etmenin farkını anlatarak mesleklerinin zorluğuna dikkat çekti.
"Öyle ki iftar vaktinin geleceğine inanamıyoruz"
Mesailerinin sahur vakti başladığını belirten Emsen "Sahur vakti kalkıyoruz, sahurumuzu yapıp orucumuzu tutuyoruz. Sabah erkenden koyunları sağıp otlatmaya çıkarıyoruz. Sabah vakti soğuktur, güneşin doğmasıyla biraz ısınıyoruz ama daha sonrasında öğleye doğru aşırı sıcaktan dolayı orucun etkisiyle zorlanmaya başlıyoruz. Öyle ki iftar vaktinin geleceğine inanamıyoruz. Akşam ezanıyla iftarımızı açtıktan sonra biraz dinleniyoruz. Teravih namazına gidiyoruz. Teravihden döndüğümüz gibi bu kez hayvanları yemini veriyoruz ve bu şekilde günümüz tamamlanıyor." dedi.
Ramazan ayı haricinde diğer zamanlarda çobanlık süresince geçirdikleri vakti özetleyen Emsen, "Oruç ayı dışında koyunları otlatırken arkadaşlarımız geliyor, beraberce çay yapıyoruz. Çay hazırlamak için taşların arasında bazen yakacak olarak odun bulamadığımızda tezek yakıyoruz." ifadelerini kullandı.
Mehmet Doğan
"Oruç Allah'ın emri, tutmamak olmaz"
Orucun Allah'ın emri olduğunu hatırlatan Mehmet Doğan, böyle bir ibadeti ihmal edemediklerini ifade ederek şunları söyledi:
"Küçüklükten bu yana çobanlık yapıyorum. İşimizin zorlukları var. Sahur vakti sahur yemeğimizi yedikten sonra yem olmadığından koyunlarımızı dışarı salıyoruz. Tabi ki sabah vakti hava biraz soğuk fakat güneş doğduktan sonra hava da ısınıyor. Güneş tepemize vurduğunda gölgelenecek yerimiz yok, akşama kadar taşların üzerinde oturuyoruz, yani zorlanıyoruz. Baktığımızda oruç da Allah'ın emridir, tutmamak da olmaz."
Mesailerinin yatsı vaktine kadar sürdüğünü sözlerine ekleyen Doğan, "Bazen taşlardan duvar örüp onun gölgesine sığınmaya çalışıyoruz. Tabi ki güneş günü ortaladıkça gölgenin de açısı azalıyor. Akşam vakti yaklaştığında artık takatten düşüyoruz. İftara bir saat kala evimize varıyoruz. Bu kez de koyun ile kuzuyu ayrıştırmayla uğraşıyoruz. Koyunları ahıra yerleştirdikten sonra iftarımızı açıp çayımızı içiyoruz. Süt sağma işlemini akşam yapmıyoruz, genelde sabaha bırakıyoruz. Teravih namazını kıldıktan sonra yaptığımız istirahatin ardından ertesi güne aynı yoğunlukla yeniden başlıyoruz." şeklinde konuştu.
Yakup Aydınalp
Ayağından engelli olan çoban Yakup Aydınalp ise "Küçük yaşta sakatlandım, yürüyemiyordum. Hastaneye götürdüler, ameliyat olmam söylendi. Ameliyat olmayınca uzun süre yatalak kaldım. Şimdi yürüyorum ve yaklaşık 6 senedir çobanlık yapıyorum. İşimiz zor ama yapmak mecburiyetindeyiz. Çünkü bu işi de yapmasak ailemiz aç kalacak. Oruç tutmak zor olsa da tutmak zorundayız." dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.