Çirkefin her türlüsünü göreceğiz

Hükümet medyası, cemaat tarafından dinlendiğini iddia ettiği binlerce kişilik bir liste yayınladı. Aynı günün akşamında karşı taraftan 17 Aralık günü yapıldığı iddia edilen bir görüşme piyasaya sürüldü, dinleme listesi gölgede kaldı.

 

Karşılıklı müthiş suçlamalar havada uçuşuyor. Ses kayıtları üzerinden savaş, gözü dönmüş komutanların savaşından daha acımasız. Ekranlar, sayfalar yalan haberler ve haber yalanlamaları ile çerçöp içindeyken; milletin kafasının karışmaması elde değil. Bugün artık kimse, kimin haklı kimin haksız olduğuna aldırış etmemektedir. Herkes kendi tarafından karşıya olabildiğince çok taş atma telaşında. İddialar birbiri ardına geliyor ama ispat ve ispat sonrası hüküm ortalarda görünmüyor.

Peki, ne yapmalı? Şahsen, olaylar karşısında hakka taraftar olmak veya tarafsız analiz yapmak arasında bazen kararsız kalmışımdır. Hakka taraftar olmak elbette en doğrusudur. Hakperest bir toplumda takdirle karşılanacak olan da hakkın yanında görünmektir. Ancak insanların geneli hakkı değil de sadece kendi telinden söylenenleri dinlemeye tahammül ediyorsa, bu durumda taraftarların akıllarına en azından bir soru işreti yerleştirebilecek vasat sözler söylemek elzem oluyor. Yoksa bir tarafın haklı dahi olsa bir delilini kullandığın anda yaftayı yiyorsun. Ayrıca kimi zaman hak yolda yürüyor görünenlerin de batıl araçlara tevessül etmeleri, hak ve batılı karıştırıyor; o da ayrı bir sıkıntı.

Açıkçası neyin doğru neyin yalan olduğunu ortaya çıkarabilecek bir imkânımız yok. Bunun sorumluluğunu da taşımıyoruz. “Gerçekleri ortaya çıkarmak hükümetin görevidir” diyeceğim ama hükümet kavganın bizzat tarafı durumunda. Belki bu yumağı çözmek için söz dönüp dolaşıp yargıya gelecek ama yargının da doğru karar verdiğine artık kimsenin itimadı yok. Çünkü yargı da bazı çirkeflere alet edilmiş ve ediliyor.

Kanaatime göre yapmamız gereken; günlük heyecanlar ile peşin hüküm vermemektir. Her haber getiren fasığın haberine kanmamak ve her duyduğunu söylemenin insana yalan olarak yeteceğinin farkında olmak… Bir Müslüman olarak her söz, fiil ve kanaatin ahirette hesabı olduğunu bilmek...  Bu bilinç bize daha dikkatli ve temkinli olmayı sağlayacaktır. Ayrıca birilerinin sopasıyla diğer birilerini dövmenin, onurlu bir kavga olmadığını da unutmamak gerekir.

Göründüğü kadarıyla; iktidar kavgası üzerine her türlü çirkefin yaşandığı günler geçirmeye devam edeceğiz. Çünkü iki ayı aşkın bir süredir değişen tempolarda süren mücadelede, kimse pes etmeye niyetli görünmüyor. Pazar gününe vardığımızda; hükümet ipleri eline geçirmiş, istediği yasayı istediği ayarda çıkarıp duran muktedir bir durumdaydı. Pazartesi sabahında cemaate ağır bir darbe daha vurulmuştu. Ancak akşam saatleri, hükümet -özellikle Başbakan- için işler tersine döndü. Anlayacağınız acımasız bir oyunda karşılıklı sert hamleler var.

Dünyanın akşamı olup herkes ahiret evine döndüğünde; kazanan, yaptığını temiz yapan ve işlediğini Allah için işleyenler olacak. Çünkü kim için çalışırsanız çalışın; işiniz temiz değilse o, Allah katında makbul olmaz. Ayriyeten ne iş yaparsanız yapın; hedef Allah rızası değilse o işin kalitesi de sizi öbür tarafta ateşten kurtarmaz.

Değineceğim son husus; muhalefettir. Muhalefet liderleri her gün ellerine verilen yeni malzemelerle oynayıp duruyorlar. Bir vizyon, bir çıkar yol peşinde koşan yok. Açıkçası bu kadar sevinmeleri de anlamsız. Çünkü millet hükümetten bıksa bile onlara gidecekleri yok. Zaten hangisine baksan kir-pas içinde... O açıdan hükümete hangi darbeler vurulursa vurulsun, halkın gözünün önünde bu muhalefet durdukça; bu iktidar da kalıcı olacaktır. Ta ki hür bir dava partisi tanınana kadar… Bu da o davanın erlerine düşüyor herhalde.

Dünya entrikaları içinde ahireti unutmamak ve her an gözetlendiğinin farkında olmak temennisiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.