M. Şerif DURMAZ
Çözüm zor değil, uzak da değil
Ümmet coğrafyasında yıllardan bu yana savaşlar yaşanıyor. Ümmetin mazlum evlatları, zalim idarecilerin zulümleri altında yaşamlarını idame ettirmek zorunda kalıyor. İslam beldelerinden, yüreklerimizi derinden yaralayan masum insanların feryad-u figanları yükseliyor.
Batı emperyalizmi, her gün yeni şeytanî stratejiler geliştiriyor. İslam ümmetini ayrıştırmak ve Müslümanların yaşadığı topraklarda kaotik bir ortam oluşturmak için çeşitli desiseler deniyor. Etnik ve mezhebi farklılıkları öncelikli gündem yaparak, Müslüman toplumları birbirine düşman ediyor ve sonrasında ise savaştırıyor.
Batı medeniyeti, bunu yıllardır yapıyor. Vahiy ile bağlarını kopardıklarından dolayı insanî bir değerleri kalmamış, tükenmiş bir haldeler. Bitmişliğin ve düşmanlığın verdiği refleksle, her geçen gün daha fazla azgınlaşıyor ve saldırganlaşıyorlar. O kadar düşmanlık besliyorlar ki, Müslümanların kanlarını kurutuncaya kadar aralarında fitne çıkarma derdinde ve hedefindeler.
Batı emperyalizmi yerli işbirlikçilerini de kullanarak bunları yaparken, Âlem-i İslam neler yapıyor? Sahnelenen oyun ve tuzakların ne kadar farkında? Bunların bertaraf edilmesi ve akim bırakılması için gerekli tedbirleri almış mıdır?
Asıl ve öncelikli olarak sorgulanması gereken budur kanaatimce. İslam düşmanları, tarih boyunca yüklenmiş oldukları imha edici misyonun gerekliliklerini yerine getirmek için muhtelif yöntemlere başvurmuşlar ve bundan sonra da benzeri sinsiliklere devam edecekler, ediyorlar da.
Burada İslam Âlemi'ne iş düşüyor; İslam Âlemi'nin âlimlerine, yöneticilerine, idarecilerine, kısacası ümmetin derdiyle dertlenen ve cenneti hedefleyen her ferdine iş düşüyor.
O halde hangi adımlar atılmalı? Ümmetin sorunlarının çözümü için neler yapılmalı? İslam coğrafyalarında devam eden savaş ve kargaşaların sona ermesi, barış ve sükûnet ortamının sağlanması için nasıl bir strateji izlenmeli?
Çözüm için sayfalar dolusu uzunca yanıtlar verecek değilim. Çünkü çözüm çok zor değil basittir aslında ve uzak değil yakındır inşallah.
Peki, nedir çözüm?
Müslümanlar olarak, eksiksiz ve mükemmel bir din olan İslam'ı hakkıyla anlamak ve yaşamaktır çözüm. Adil olmak, adaletten ayrılmamaktır. Uhuvvet esasları gereğince birbirimize kardeşçe yaklaşmaktır. İhtilafları ve husumetleri bir kenara bırakıp asgari müştereklerde bir araya gel(ebil)mektir.
İç meselelerimize, asla dostlarımız olmayan dış mihrakları müdahil etmemektir çözüm. ABD ve diğer emperyalist ülkelerden yüzümüzü çevirmek ve tüm engellere rağmen İslam Birliği'ni oluşturmaktır. İttihad-ı İslam fikriyatımızı geliştirmek, ‘Müslüman'ın Müslüman'dan başka dostu yok' düşüncesini hayata geçirmektir.
Şefkat ve merhamet önderi Resul-i Zişan efendimizin yolunu doğru bir biçimde takip etmektir çözüm. O'nu tanımaktır, tüm insanlığa örneklik teşkil eden yaşantısındaki hakikatleri hayatımızda uygulamaktır. Veda Hutbesi'nde bizlere bırakmış olduklarına sahip çıkmaktır. Yüce Kitabımıza, sünnet-i seniyeye sarılmaktır. Yani çözüm; Kur'an'ı anlamaktır, Kur'an'ı yaşamaktır, Kur'an'ın rehberliğinde hayatı idame ettirmektir.
Allah-u Teâlâ, Ümmet-i Muhammed'in âlimlerine, idarecilerine, liderlerine, kısacası ‘ben Müslüman'ım' diyen bütün müntesiplerine; hakkı inşa etme batılı yıkma projesi olan, yüce kitabımız, hayat nizamımız Kur'an'ı Azîmüşşan'ın rehberliğinde sürdürülen bir hayat nasip etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.