"Cumhuriyet döneminde çok zulüm gördük"
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde yaşayan 110 yaşındaki Yusuf Çobanoğlu, Cumhuriyet'in kuruluşuyla beraber Camii ve medreselerin kapatıldığını, Kur'an-ı Kerim ve Arapça alfabesinin yasaklandığını, şeyh ve âlimlerin darağaçlarında sallandırıldığını hatırlatara
MARDİN - Kızıltepe (Qoser) ilçesine bağlı Sürekli (Dıeme) köyünde doğan ve şuan 110 yaşında olduğunu söyleyen Yusuf Çobanoğlu, Osmanlı döneminde sultanların var olduğunu, ancak ırkçılığın olmadığını ifade ederek Cumhuriyet'in kuruluşuyla bu zulümlere yaşadıklarını söyledi.
İki kıtlık dönemi gördüğünü söyleyen Çobanoğlu, "Askerlik hariç köyden hiç ayrılmadım, hayatımı burada sürdürüyorum ve şuan 110 yaşındayım. Bu yaşıma kadar Kur'an-ı Kerim'i okuyorum, okuduğumu da anlıyorum. Ramazan'da orucumu tutuyorum, inanın Ramazan'ın bitmesini hiç istemiyordum. Elhamdülillah bu güne kadar sıhhatim yerinde. Bizim zamanımızda elektrik yoktu, her köyde de imam yoktu. Tepe bulunan köylerde Ramazan ayında akşam ezanı vakti dolduğunda köy imamı birini görevlendirip tepenin başında ateş yakılıyordu, civar köyleri iftar vaktinin geldiğini anlasınlar diye. Ben iki kıtlık dönemi gördüm… Birinci kıtlık döneminde çocuktum tam hatırlamıyorum; ama ikinci kıtlığı ise tam hatırlıyorum. Kumul diye bir hayvan mahsulümüze musallat olmuştu, mahsulün hepsini kökten kurutuyordu. Eskiden imkânlar çok kıttı, bütün işler insan bedeniyle yapılıyordu, tarlalarımızı hayvanlarla sürüyorduk, bölgemizde pamuk ekilmiyordu, sadece Buğday, Mercimek ve Nohut ekiliyordu. Bunlar o zaman altından daha değerliydi, bunlarla geçimimizi sağlıyorduk" diye konuştu.
"Osmanlı zamanında Kur'an'a göre hüküm verilirdi"
Osmanlı dönemini gördüğünü ve o dönümde Kur'an-ı Kerim'e göre hüküm verildiğini belirten Çobanoğlu, sözlerine şöyle devam etti, "Gerçekten o dönem bambaşkaydı; çünkü Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (S.A.V) şeriatı hâkim idi. Halk arasında bir sorun olduğu zaman imama giderlerdi, hâkimler o zaman imamdı. İmam olmayan hâkim olamıyordu, hâkimler Kur'an-ı Kerim'i getirip ona göre hüküm veriliyordu. 'İmam demişse doğrudur' diyorlardı, şimdi ise Kur'an'a yemin ediliyor, ama bazıları inanmıyor."
Osmanlı'nın çöküşü…
Sultan Abdülhamid'e yapılan komplodan sonra Osmanlı Devleti'nin çöküşü başladığını ve savaşların başladığını ifade eden Çobanoğlu, "Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve ordu komutanı Fevzi Çakmak Erzurum'a gittiler. Erzurum halkı aşiretti, aşiretleri toplandılar ve yeni bir devlet inşa etme kararını aldılar. Sonradan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular. Atatürk Cumhurbaşkanı oldu, ismet İnönü Başbakan, Fevzi Çakmak'ta mareşal oldu. Suriye ve Irak; Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı çıktılar, 'Biz İslam devletiyiz, Türkiye Cumhuriyeti'ni kabul etmiyoruz' dediler. Atatürk ve ekibi, devleti kurduktan sonra Şeyh Said'e yöneldi, Şeyh Said'e komplolar kurarak Şeyh Said ve arkadaşlarını idam ettiler. Devleti kurmadan önce Türk-Kürt-Arap ayrımı yoktu, ama yeni devlet kurulduktan sonra, ayrımcılık yapıldı ve Şey Said ve arkadaşları idam edildi" dedi.
İsmet İnönü döneminde zulümler çoğaldı
Atatürk öldükten sonra İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan Çobanoğlu, İsmet İnönü döneminde zulümlerin daha da çoğaldığını söyledi. Çobanoğlu, "İsmet İnönü'de İslam adına hiçbir şey yoktu. Camilerin hepsini kapatıp kimse gitmesin diye nöbetçi dikiyordu. Arapça alfabeyi kökten yasakladı, Arapça kitapları ve Kur'an-ı Kerim'i yasakladı, insanları helake götüren dini kaldıran İsmet İnönü'ydü. Hasadımızı topluyorduk, 'hasadın yarısını hükümete vereceksiniz' diyorlardı. Bizden zorla aldıkları hasadın hamal parasını dahi bizden tahsil ediyorlardı. Bunu da siz vereceksiniz diyorlardı, hem zorla malımız bizden alıyorlardı, hem de hamal parası bize ödettiriyorlardı" diye konuştu.
Bölgede Şapka giymeyen birçok âlimin asıldığına dikkat çeken Çobanoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı; "Şapka kâfirlerin giysisi olduğu için Müslümanlar kabul etmedi. Bir ilçeye ya da bir ile gittiğin zaman geniş elbise, fes, takke giymeyi bırakmıyorlardı. Hatta ev eve dolaşıp, yasaklandığını söylüyorlardı. Bir gün ben hayvanları otluyordum, başımda da sarık vardı. Şapka giymediğim için2 asker önümü kestiler, 'sarığın yasak olduğunu bilmiyor musun' dediler. Beni öyle bir dövdüler ki ölümden döndüm. Sarığımı da yırttılar biz bu zulümleri de gördük." (Mehmet Aslan - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.