Aynur SÜLÜN
Daha Neyi Bekliyoruz?
İnsanlık, koca bir boşluk ve hiçlik girdabının içinde debeleniyor. Hayatın merkezine önce aklı, sonra hazzı oturtanların; ahlaki olan ne varsa mantıksızlık, akıl dışılık, ahmaklık, saflık ve marjinallik kılıfı giydirenlerin kurduğu düzenlerin insanlığı getirdiği nokta bundan başkası da olmazdı.
Dini hayatın dışına çekmek için "Dinin vadettiği cenneti yeryüzünde biz size vereceğiz" diyerek bilimi dinin, bilim adamlarını din adamlarının yerine geçiren pozitivist aklın insanlığa sunduğu dünyanın tablosu hiç de iyi görünmüyor. Satılık bir metaya dönen bilim, insanın, ailenin, toplumun, bitkinin, hayvanın ve dahi tüm yeryüzünün tabiatına hükmedenlerin elinde bir silaha dönmüş durumda. Aslında asırlar öncesinden insanlığa inen "Onlar işbaşına geldiklerinde ekini ve nesli ifsad ederler" ayeti gelinen durumu anlatmaya yetiyor.
Firavundan rol çalarcasına İslam alemine Rab'lık taslayan Batı'nın her yönden sömürüsü devam ederken, işgal edilmedik son kalemiz ailemiz kalmıştı, onu da kaybetmek üzereyiz.
Çıkarcı ve şehvetperest aklın ürettiği "İnsan insanın kurdudur" tezi eşleri birbirine karşı kurda dönüştürüyor. Batı'nın hastalıklı ve kısır zihniyetinin ürettiği yasaların sonuçlarını göre göre sahiplenen bazı Müslüman siyasetçilerin ya basiretleri bağlanmış ya da süreç içerisinde zihniyetleri dönüşmüş.
Batılı Ülkeler yaklaşık iki asırdır aile konusunda çeşitli yasalar çıkartıyor, her dönem yüzlerce filozof, sosyolog, psikolog ve hukukçunun bir araya gelmesiyle hazırlanan yasalar eşler arasında ne adaleti sağlıyor, ne eşitliği... Sadece aileyi daha hızlı bitirmeye yarıyor.
Yaşanan buhranlar yeniden ve binlerce defa ispatlıyor ki, insanlığın insanı yaratan, şekil veren, yaşatan, tüm boyutlarıyla tanıyan, öldürecek ve yeniden diriltecek olan Yüce Allah'ın koyduğu ilkelere ihtiyacı var. Batı aklıyla tutunulan her dal kırıldı, Batının gösterdiği her yolun sonu uçuruma çıktı. Tek çare kaldı o da İslam.
"Kendi nefislerinizden sizler için eşler yaratması ve aranızda sevgi ve şefkat var etmesi O'nun varlığının delillerindendir."(Rum:21)
İslam aile yasalarını ahlakı, sevgiyi, şefkati ve iffeti koruma prensipleri üzerine oturtur, aile ilişkilerini bu ilkeler üzerine bina eder. Karı-koca arasındaki bağları kuvvetlendirmeyi hedefler. Yeryüzünde hiçbir sistemin eşler arasında oluşturamadığı birliği, muhabbeti oluşturur ve bir ömür korumaya yönelik tedbirler alır.
"Eşlerinizle iyi geçinin. Onların bazı davranışlarından hoşlanmasanız da Allah, o hoşlanmadığınız şeyde sizin için nice hayırlar yaratmıştır, siz bilemezsiniz."(Nisa:19)
Bu ayet, Müslümanı eşinin hatalarından dolayı sabretmeye ve onunla iyi geçinme yolları aramaya teşvik ediyor. Ayetin muhatabı olan müminler, eğer Allah'ın rızasını istiyorsa eşine her hatasında kızmak, azarlamak, kavga etmek yerine uzlaşı yollarını arayacaktır. Empati yaparak attığı adımlar, kişiyi mutlaka hayırlı çözüme ulaştıracaktır.
"Aranızda imanı en kamil olanınız hanımına karşı en iyi davrananızdır" hadisi, imanını ölçmek isteyen bir Müslüman erkeği, hanımıyla olan diyaloğunu gözden geçirmek zorunda bırakıyor. Karısına karşı ahlakı, onunla olan geçimi adeta imanındaki samimiyeti gösteren bir grafik niteliği taşıyor.
"Kadınlar size Allah'ın emanetidir. Onların iffet ve namuslarını Allah adına söz vererek helal edindiniz." (Veda hutbesinden)
İslam'a göre insanın insana verdiği emanete hıyanet etmek, yani hor kullanmak, zarar vermek münafıklık alametidir. Hele bu emanet Yüce Allah'ın emanetiyse ona yapılacak horlamanın, aşağılamanın, azarlamanın karşılığı kim bilir nasıl olur? Yüce Allah kadını erkeğe emanet etmekle, erkeği ağır bir sorumluluğun altına kattığı unutulmamalıdır. Mümin erkek nikahla birlikte, karısını koruyup kollamak, iyi bakmak, sahip çıkmak gibi sorumlulukların altına imza atmıştır.
"Saliha kadınlar kocalarına itaat ederler. Allah nasıl kendilerini koruduysa, onlar da kocalarının yokluğunda korunması gerekenleri (kocasının sırlarını, mallarını, iffetlerini) korurlar." (Nisa:34)
Erkeği hayat ortağına karşı şefkate, sevgiye, merhamete yönlendiren İslam, kadını kocasına itaate yönlendiriyor. Kadının sevilme ihtiyacı karşılanırken, erkeğin de sayılma ihtiyacı karşılanmış oluyor. Bu ihtiyaçların karşılanması dengeyi sağlıyor. Yüce Allah saliha bir kadın olma şartını kocaya itaate, onun sırlarını saklamaya, yokluğunda malını ve iffetini muhafaza etmeye, ayıplarını, kusurlarını, kişilik özelliklerini kimseyle paylaşmamaya, mahrem ilişkileri saklamaya bağlıyor. Üstelik İslam’a göre mutlak itaat yoktur. Allah'ın emirlerine aykırı durumlarda kocaya itaat edilmez.
Elimizde hiçbir sistemin eşler arasında sağlayamadığı denge ve adaleti sağlayan fıtri bir sistem varken, daha neyi bekliyoruz Batı'nın bize dayattığı kültürü, hayat nizamını, yasaları defetmek için...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.