Darbe sonrası yaşanan mağduriyetler bir an önce giderilmeli
15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ yargısı eliyle birçok mağduriyetin yaşandığının ortaya çıktığını söyleyen Mustazaflar Cemiyeti Genel Başkanı Orhan yaşanan mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerektiğini söyledi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından, emniyet ve yargının içerisindeki karanlık odakların birçok mağduriyete neden olduklarının ortaya çıktığına dikkat çeken Mustazaflar Cemiyeti Genel Başkanı Avukat Abdulgani Orhan, FETÖ yargısı eliyle insanların haksız yere cezalandırıldıklarını, yaşanan mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerektiğini söyledi.
Mustazaflar Cemiyeti Başkanı Avukat Orhan, darbenin yıldönümünde İLKHA'ya yaptığı açıklamalarda, darbenin dış destekli olduğuna ve FETÖ'nün mağdur ettiği İslami kesimin mağduriyetine dikkat çekti.
Darbe girişimiyle beraber FETÖ yapılanmasının askeriye, emniyet ve devlet bürokrasisinin içerisine sızdığının açıkça görüldüğünü belirten Orhan, söz konusu yapının daha önce hem hükümet hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı iktidardan indirme planları içerisinde olduğunu söyledi.
"Allah-u Teâlâ’nın rızasının dışında bir amaca hizmet edilmesi nedeniyle darbe akim kaldı"
İktidarı, meşru yollardan ele geçiremediğini gören FETÖ'nün, elindeki askeri güç ile darbe girişiminde bulunduğu belirten Orhan, "Her türlü plan ve programı gizlilik içerisinde yapmalarına rağmen Allah-u Teâlâ’nın müsaade etmemesi üzerine darbe girişimi başarısız oldu. Allah-u Teâlâ’nın rızasının dışında başka bir amaca yönelme ve başka bir amaca hizmet edilmesi nedeniyle darbe akim kaldı. Özellikle 2006 Oslo sürecinden sonra sivil toplum kuruluşları, İslami cemaatler, tarikatlar, ticari şirket ve şahıslara yönelik zulümler de gayretullaha dokunduğundan darbe girişimi başarısız oldu, diyebiliriz. Bu grubun içerisindeki belli bir yapı, birçok şahsa karşı gayri İslami ve gayri insani muameleye imza attı. 17-25 Aralık operasyonlarıyla hedeflerine ulaşamayınca askeriye eliyle darbe girişimi yolunu seçtiler. Bunlar Allah’ın hesabını unutmuşlardı. Ellerinde her türlü imkân olmasına rağmen bütün hesapları bir gecede alt üst oldu." dedi.
Darbenin dış ayağına dikkat çeken Orhan, "Bizce bu yapı tek başına bu darbe girişiminde bulunmadı. Özellikle ABD, siyonist israil ve Avrupa Birliği’nin bazı önemli ülkeleri de bu darbe girişiminin içerisindeydi. En azından 'olur'ları alındı. Zahirde de durumun böyle olduğu gözüküyor." ifadelerini kullandı.
"Emniyet ve yargı içerisinde karanlık odaklar vardı"
15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından yargı ve emniyet eli ile birçok şahıs ve kurumun mağdur edildiğinin ortaya çıktığını, Mustazaf Der’in de daha önce kapatılmış olduğunu hatırlatan Orhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mustazaf-Der 40 ilde yapılanmıştı. İnsan haklarına yönelik bir sivil toplum kuruluşuydu. Emniyet içerisinde, başta Mustazaf-Der yöneticileri olmak üzere İslami birçok sivil toplum kuruluşunu ortadan kaldırma, imha etme, etkisiz hale getirmeye çalışan karanlık odaklar vardı. Darbeden sonra bu odakların ekseriyetinin FETÖ ile iltisakı ortaya çıktı. Sivil toplum kuruluşlarına yapılan operasyonlar, baskınlar ve gözaltılara baktığımızda, operasyonu yapan emniyet, fezlekeyi hazırlayan komiser, iddianameyi hazırlayan ve kabul eden savcı, karar veren mahkeme heyetinin önemli bir kısmı, kararı onaylayan Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesinin bu yapı ile iltisaklı ve irtibatlı olduğunu gördük. Süreç içerisinde bu net bir şekilde görüldü. Bunlar, bu yapının kendisi dışındaki İslami yapıları ortadan kaldırma girişiminde bulunduğuna dair örneklerdi."
"FETÖ, siyonist rejim ile planlı ve programlı çalışıyordu"
FETÖ emniyet ve yargısının, özellikle terör çetesini hedef alan kesimlere baskı uyguladığını belirten Orhan "Bu kesimlere baskı yapmaları, israile yanaşmaya çalıştıkları ve siyonis rejim israil ile planlı ve programlı bir şekilde çalıştıklarının göstergesiydi. 2009 ve 2012 yılları arasında bu yapının savcı ve hâkimlerinin yaptığı operasyonlar ve verdiği kararların arkasında, siyonist rejimi kınayan, karşısında olan ve aleyhinde söylem gerçekleştiren cemaatlerin olduğunu gördük. Bu cemaatlere yakın olan sivil toplum kuruluşları da bu yapının hedefindeydi." diye konuştu.
"Maalesef mağduriyetler giderilmedi"
15 Temmuz darbe girişiminden hem önce hem de sonra, FETÖ emniyet ve yargısının eliyle oluşturulan mağduriyetlerin önemli bir kısmının giderilmediğini belirten Orhan, "Hükümetin şu anda kadük ve eksik kaldığı, farkında olduğu halde gidermediği ciddi mağduriyetler söz konusu. İhya-Der ve Vahdet-Der dosyaları gibi. Bu dosyalardan yargılanan insanlar yıllarca ceza yattılar ve çıktılar. Cezalarını bitirerek çıktılar. Adana’da da sivil toplum kuruluşu yöneticileri cezalarını yattılar ve çıktılar. Bunların dışında hükümetin mağduriyetlerini kabul ettiği ama bu mağduriyetleri gidermediği kişiler söz konusu. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başı adalet ile başlıyor ama bu adalet hâlâ tesis edilebilmiş değil. Adalet kavramı var ama içi boş ve bu boşluk doldurulmuş değil." şeklinde konuştu.
"Adaletin bayraktarlığını yapıyorsanız adaleti tesis etmeniz lazım"
Eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın "yeniden yargılamalar durumunda yargının tıkanacağı" yönündeki sözlerine de tepki gösteren Orhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Adaletin tesisi için ne tıkanıyorsa tıkansın. Aksi takdirde sistem, yönetim ve hükümet olarak siz tıkanacaksınız. Adaleti tesis etme gayesi ile yola çıktığınız partiniz tıkanacak. Bugün varsanız yarın var olamayabilirsiniz. Bunu görmek lazım. Neye mal olursa olsun adaletin bayraktarlığını yapıyorsanız adaleti tesis etmeniz lazım. Ama maalesef 28 Şubat mağdurları için adalet tesis edilmiş değil. Halen mağdur olup da yargılanan insanlar için adalet yerine getirilmiyor. Ergenekonvari dosyalarda hükümetin iradesini ortaya koyduğunu gördük. Ergenekon temiz bir yapı mıydı, günahsız mıydı, suçsuz muydu? Hayır. Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda suç unsurları vardı. Bunun yanında ihdas edilen deliller de vardı. İhdas edilen bu deliller dolayısıyla dosyalarda aklanmaya gidildi. Dosyalar kapatıldı. Ceza evinde yatanlara ise trilyonlara varan maddi ve manevi tazminatlar ödenerek gönülleri alınmaya çalışıldı. Ama camiye gidip Kur’an dersi verdiği için ya da çıkıp hakkı haykırdığı için ya da dine, Allah ve Peygamber'e yapılanlara karşı çıkarak ‘Sen benim Peygamberime dil uzatamazsın.’ dediğinden dolayı yargılanan insanların elleri dahi tutulmadı. Sayın Cumhurbaşkanı daha Başbakan iken Sivas olaylarından yargılananların ailelerini ziyaret etmişti. Eşlerine sözler vermişti. O sözler ya unutuldu ya da daha zamanı değil diyerek bekletiliyor. Ama hayat geçiyor. Sivas olaylarının üzerinde 10 yıllar geçti. Yargı eliyle yargısız infazlar yapıldı. Yeniden yargılanma talepleri hükümetin içerisindeki karanlık odaklar tarafından engellendi."
"Zulüm asla baki kalmamıştır"
"Geçmiş dönemlerin, geçmiş kavimlerin yaşadıklarına bakalım, zulüm asla baki kalmamıştır." diyen Orhan, sözlerini şöyle noktaladı:
"Mazlumun hakkını verme gücün ve iraden varsa ve sen bunu yerine getirmiyorsan sen de zulmeden konumundasın. Zalim değilken zalim konumuna gelebilirsin. Bu tehlikeli bir durumdur. Bu yüzden yetkisi olanların tamamı bu işten sorumludur. Mağduriyete neden olan dosyalar yeniden ele alınmalıdır. Ortada bir suç varsa ve kimden gelirse gelsin bunun karşılığı verilmelidir. Ama mağduriyet varsa bu mağduriyetlerin giderilmesi bir gün dahi geciktirilmemelidir. Aksi takdirde yanlışlar yanlışları doğurur. FETÖ’nün 40 yılda oluşturduğu yapısı gibi her şey bir gecede alaşağı olabilir. Dünyanın imtihan dünyası olduğu ve herkese bir mühlet verildiği unutulmamalıdır. Bizlerin de bunları görmesi ve adaleti tesis etme adına mağduriyetleri bir gün dahi geciktirmememiz gerekir."
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.