Dava arkadaşının dilinden merhum Mehmet Yavuz
HÜDA PAR'da yaptığı siyasetle tanınan merhum Mehmet Yavuz ile yaşadıkları hatıraları anlatan HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi Lokman Yalçın, Yavuz'un vefatının kendileri için büyük bir kayıp olduğunu belirterek Yavuzların kolay yetişmediğine vurgu yaptı
HÜDA PAR'da yaptığı siyasetle gönüllülere taht kuran, Diyarbakır'da kanser tedavisi gördüğü hastanede 9 Ağustos 2019'da hayatını kaybeden merhum Mehmet Yavuz, vefatının 4. yılında rahmet ve minnetle yâd ediliyor.
Şahsiyetiyle siyaset sahnesine yeni bir soluk getiren merhum Yavuz, İslami ilimlerle mücehhez, siyasi bilgi ve diplomatik dil hususunda da örnek biriydi.
Merhum Yavuz'un nasıl bir insan olduğunu anlatan HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi Lokman Yalçın, Yavuz'un örnek bir şahsiyet olduğunu ve Yavuzların kolay yetişmediğini söyledi.
"Sadece Müslüman olanları değil tüm insanları seviyordu"
Lokman Yalçın
Mehmet Yavuz'un fikir insanı olduğunu söyleyen Yalçın, "Rahmetli Mehmet Yavuz Hocayla tanıştığımız günden itibaren güzel bir arkadaşlığımız oldu. Pozitif bir insandı. Parti süreciyle birlikte daha fazla mesaimiz oldu. 2010'dan vefatına kadar her gün görüşüyorduk, gece gündüz beraberdik, çok yol gittik. Mehmet Yavuz'a Allah gani gani rahmet etsin. Şanlıurfa olarak sadece ben değil tüm arkadaşlar kendisinden çok istifade ettik. Fikir üreten bir insandı. Sürekli kendini geliştiren bir insandı. Sadece Müslüman olanları değil tüm insanları seviyordu. onda bir insan sevgisi vardı. Sevdiği kişiyi kalben sevdiği için bir insanla sohbet ettiği zaman pozitif enerjisi karşıdaki insanı etkilemeye yetiyordu." dedi.
Merhumun etkileyici kişiliğinden kesitler aktaran Yalçın, "Antalya'ya gittiği bir dönemde esnaf ziyareti yapmış ve tesadüfen bir esnaf abimize uğramıştı. Aralarında 10 dakikalık bir görüşme ve o görüşmeden sonra o insan o kadar etkilenmiş ki vefatını duyar duymaz Antalya'dan çıkıp Kâhta'ya gelmiş ailesiyle birlikte mezarın başında durmuştu. Bu da onun samimiyeti, ihlası ve insan sevgisinden kaynaklanıyordu." diye konuştu.
"Mehmet Hocanın sorumluluğu ağırdı"
Yavuz'un imtihanın ağır olduğunu, şan, şöhret ve makamla imtihan edildiğini aktaran Yalçın, sözlerine şöyle devam etti:
"Tıkandığımız noktalarda veya bir arkadaşımıza verdiğimiz görevde olumsuz bir şey olduğunda ve ben sinirlendiğimde yanımdaysa eğer, hemen müdahale ediyordu. Ne olduğunu soruyordu, meseleyi anlatıyordum bana 'tamam haklısın ama olan olmuş, birlikte düşünelim bir çözüm bulalım' diyordu. Birlikte düşünüyorduk, aklıselim bir şekilde bir çözüm yolu buluyorduk. Sürekli çözüm odaklı bir insandı ve istişareye çok önem verirdi. Tüm işlerini istişareyle yapardı. Mehmet Hoca'nın sorumluluğu ağırdı ve bu sorumluluğun farkındaydı. İmtihanların arasında en zor imtihan şan, şöhret ve makam imtihanıdır. Bazen yalnız kaldığımızda kendisine, 'Hocam siz televizyon programlarına çıkıyorsunuz, Türkiye'de sizi tanımayan kalmadı, akıcı ve etkileyici bir konuşmanız var. İnsanlar sizden etkileniyor, gerek yüzünüze gerekse sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda sürekli sizi öven söylemler nefsinize nasıl geliyor?' diye sorduğumda; Mehmet Hoca 'öyle bir şey ki bu şan şöhret, insanın ayağını yerden keser' diyordu ama kendisi bunun farkındaydı. Mehmet Hoca bunun tedbirini almıştı. Manevi olarak kendisi için bir program uyguluyordu. Sabah namazından sonra uyumazdı. Zikirleri vardı, mutlaka Kur'an okurdu. Yolda olsaydık bile bunu aksatmazdı. Nerde olursak olalım mutlaka okurdu."
"Mehmet Hoca'nın şehitlerden olduğundan zerrece şüphem yoktur"
Mehmet Yavuz'un vefatının kendileri için büyük bir kayıp olduğuna dikkat çeken Yalçın, "Mehmet Hoca kızdığı zaman dahi hikmetle kızardı. Bazen sinirlenirdi, insan sonuçta, yoğun bir çalışmanın içinde kızdığı oluyordu. Karşısındaki arkadaşa kızdığı zaman dahi ders ve hikmet ile kızardı. Muazzam bir insandı. Sadece bizim için değil emin olun Mehmet Hoca'nın kaybı bütün ümmet için bir kayıptır." ifadelerini kullandı.
"Böbreklerini sorgu odasında, cezaevinde kaybetti"
FETÖ'cü polislerin cezaevi sürecinde yaptığı ağır işkencelerden dolayı Mehmet Yavuz Hoca'nın böbreklerini kaybettiğinin altını çizen Yalçın, "FETÖ'cü polislerin cezaevi sürecinde yaptığı ağır işkencelerden dolayı böbreklerini orada kaybetti. Böbreklerini sorgu odasında, cezaevinde kaybetti. Takdiri İlahi kendisi de belki bu kadar işin ciddiyetinin farkında değildi. Evet, rahatsızlığı vardı fakat bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordu, biz de bilmiyorduk. Onun şehitlerin sınıfından olduğuna şüphemiz yok çünkü o hayatıyla şehit gibi yaşadı. Hala arkasından binlerce, on binlerce insan dua ediyor, hayırla yâd ediyorsa ve onun yapmış olduğu konuşmalar seminerlerde veya internet ortamında en çok izlenen videolarsa bu onun davasının devamı demektir. Bu ancak şehitlere ve salihlere nasip olan bir şeydir." dedi.
"Ayda 1-2 gün evde kalıyor, onun dışında dışarıdaydı"
Yeni doğan çocuğunu yoğun çalışmadan dolayı ancak 2 gün sonra görebildiğini anlatan Yalçın, "Mehmet Yavuzlar kolay yetişmiyor. Terbiyesini ve ahlakını almış olduğu camiayla birlikte camianın üzerinde çok ciddi bir etkisi vardı. Ayda 1-2 gün evde kalıyor, onun dışında dışarıdaydı. Mesele dava olduğu zaman gecesini gündüzüne katardı. Örnek verecek olursak bu belki her insanın yapabileceği bir fedakârlık değildir. En küçük kızı Şanlıurfa'da doğduğunda kendisi bir program kapsamında şehir dışındaydı. Şanlıurfa'daki kardeşlerimizin araması üzerine çocuğu doğduktan iki gün sonra kendisi yetişebildi. Çocuklarını hastaneden çıkardı, taburcu edip eve getirdi. İki gün yanlarında kaldı ve tekrar şehir dışına çıkmak zorunda kaldı, 20 gün eve gelmedi. Mehmet Hoca böyle bir fedakârlık, böyle bir azim ve böyle bir gayretin içerisindeydi. Mehmet Yavuz Hoca'nın 2010'dan bu yana hayatına sığdırdığı çalışmayı bir insan ömrüne sığdıramaz." şeklinde konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.