Dava arkadaşlarının dilinden merhum Mehmet Yavuz
HÜDA PAR'da yaptığı siyasetle tanınan Mehmet Yavuz'u anlatan ve onunla yaşadıkları anıları paylaşanlar, Yavuz'un İslam'ı dert edinen, mütebessim, kararlı şahsiyetine dikkat çekti.
HÜDA PAR'da yaptığı siyasetle gönüllülere taht kuran, Diyarbakır'da kanser tedavisi gördüğü hastanede 9 Ağustos 2019'da hayatını kaybeden Mehmet Yavuz, vefatının üçüncü yılında rahmet ve minnetle yad ediliyor.
Şahsiyetiyle siyaset sahnesine yeni bir soluk getiren merhum Yavuz, İslami ilimlerle mücehhez, siyasi bilgi ve diplomatik dil hususunda da örnek biriydi.
Adana HÜDA PAR Çukurova İlçe Başkanı Hüseyin Ayaydın ve dava arkadaşı Muhittin Temur, vefatının üçüncü yılında Mehmet Yavuz hakkında İLKHA’ya konuştu.
Mehmet Yavuz’un herkes tarafından bilinen mümtaz bir şahsiyet olduğunu söyleyen Adana HÜDA PAR Çukurova ilçe Başkanı Hüseyin Ayaydın, onunla yaşadığı bir anı şöyle paylaştı:
“Merhum Mehmet Yavuz hoca, ailece evimize misafir olmuştu. Yemek hazırlandı, sofraya oturduk, sofrada içli köfte vardı. Mehmet Hoca birkaç lokma yedikten sonra şöyle bir baktı ve "Bu evde Adıyaman’dan biri mi var?" diye sordu. Yani evin hanımı kast etti. Biz de tebessüm ederek, 'Evet hocam, evde Adıyaman’dan bir hemşireniz var.' dedik.
Aynı şekilde, yine evde kaldığımız süre içerisinde namaz vakti girmişti. Abdestlerimizi aldık, kamet getirdik. Mehmet Yavuz Hoca safın en önüne geçti ve namaz kıldıracaktı. Tam iftitah tekbiri alacakken arkasına döndü ve 'İbrahim, İbrahim nerede?' diye sordu? İbrahim de kendi oğluydu."
“Toplumların değerlerine ve namaza karşı çok hassastı”
Ayaydın, "Mehmet Yavuz Hoca, anlattığım bu iki olayda da toplumların değerlerine ve toplumların içinden gelen konulara ne kadar duyarlı olduğunu gösteriyordu aslında. Damak tadıyla bile bir evde hangi memlekette oturan birinin olduğunu anlaması; aynı zamanda namaza durulacağı zaman, kendi çocuğu da safa dahil etmek istemesi namaz noktasında ne kadar hassas olduğunu gösteriyordu." diye ekledi.
“Mehmet Yavuz’u bir saat daha izlemiş olsaydım, HÜDA PAR'a oy verirdim”
Mehmet Yavuz’u, parti ve seçim çalışmaları kapsamında Adana’ya geldiği zamanlarda tanıma imkânı bulduklarını ve şahsına karşı oluşan teveccühe şahit olduklarını ifade eden Ayaydın, seçim çalışmalarında tüm ısrarlarına rağmen kendilerine oy vermeyeceğini söyleyen bir vatandaşın; ‘Sizin genel başkanınızı, birkaç gün önce televizyonda izledim. Uzunca izledim. Eğer Mehmet Yavuz’u, o programını, bir saat daha izlemiş olsaydım, şundan emin olun ki HÜDA PAR'a oy verirdim.’ dediğini aktardı.
"Mehmet Yavuz Hoca’nın lisanı, dili, belagati, insanlara yaklaşımı, o tebessümü ve muhabbeti hakikaten toplumun her kesimini kendisine doğru çekmiş ve toplumun her kesiminden, kendisine karşı bir muhabbet ve sevgiye nail olmuştur." diyen Ayaydın, “Mehmet Yavuz Hoca, Rabbimizin ona biçmiş olduğu ömrü tamamladı. Dolayısıyla aramızdan ayrıldı. Şuna inanıyoruz ki, Mehmet Yavuz Hoca’mızı seven binlerce kardeşimiz var. Onun gibi düşünen, onun gibi fikirleri olan, onun gibi lisanı olan binlerce kardeşimiz... Rabbim inşallah kendisine tekrardan rahmet eylesin.” ifadelerini kullandı.
“Gayreti, aşkı, sevdası ve hasreti hep İslam’dı”
Muhittin Temur, Mehmet Yavuz'un çocukluğundan, öğrencilik dönemine ve emanetini yüce rabbine teslim edene kadar hiçbir zaman çizgisinden şaşmadığını vurguladı.
Yavuz'un gayreti, aşkı, sevdası ve hasretinin hep İslam olduğunu ifade eden Temur, "Bir genci nasıl bataklıktan kurtaracağının düşüncesindeydi. Hiçbir zaman boyun eğmedi. Hiçbir zaman yorulmadı. Yorulmadan yoluna devam etti." dedi.
“Bir şeyi başkasına söylemeden önce, onu kendi hayatına işlerdi”
Temur, "Mehmet Yavuz’u gerçekten onunla yaşayan, onu tanıyanlar bilir. Verdiği sözüne sadıktı. Bir şeyi sana söylemeden önce onu kendi hayatına işlerdi. Kendi yaşardı. Kendi o zorluklara katlanırdı. Kendi yaşadığı için de sana bir şey söylediği zaman ister istemez seni cezbeder ve üstünde etki bırakırdı." ifadelerini kullandı
“Ya Rabbi, bu sınava karşı sabredip de başarılı olanlardan eyle”
Hastalığının ağırlaştığı dönemlerde de Yavuz'la telefonda görüştüklerini belirten Temur, son görüşmelerinin şöyle anlattı: "Telefondaki son görüşmemiz hiçbir zaman aklımdan gitmiyor. 'Vallahi ben sadece bir şeyden korkuyorum. Ya Rabbi diyorum. Beni sabredenlerden eyle. Ya Rabbi, bu sınava karşı sabredip de başarılı olanlardan eyle. Muhittin kardeş, gerçekten acı çoktur ama sabredersen acı hiç de yoktur.’ diyordu. Mehmet Yavuz böyle bir insandı."
Mehmet Yavuz'un, gençlik yıllarında, öğrencilik yaptığı dönemde bir gün tatile geldiğini anlatan Temur, "Ben bir camide çocuklara ders veriyordum. Öğlen namazına yakındı. Yüz elliye yakın talebemiz vardı. Geriye baktım ki Mehmet Yavuz da orada. Çocukları camide sıraya dizilmiş durumda görünce sevindi. O gün gözünün içindeki oışıltıyı, o sevincini ancak bu ruh bedenimden çıkarsa unuturum." dedi.
Çocuklara verdiği dersin ardından genç Mehmet Yavuz'un yanına geldiğini ifade eden Temur, "Öyle bir sevinci vardı ki anlatılmaz. 'Bu görüntüyü gördüm ya sanki şu bütün Kahta’nın tapusunu bana verdin. Bu filizleri gördüm ya, şu an kendimi cennet bahçesindeymiş gibi hissediyorum.' dedi. 'Çocuklar hepsi gitti, hadi gidelim.' dediğimde, 'Muhittin abi, dur biraz daha kalayım bu camide. Ben çocukların gelişini tekrar izleyeyim.' dedi. İşte, çocuklara ve gençlere o kadar sevdalıydı. Cezbederdi çocukları." Şeklinde konuştu.
Temur, Mehmet Yavuz’la bir kere tanışanın, ömrünün sonuna kadar Mehmet Yavuz’u unutamayacağını dile getirdi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.