Dava Arkadaşlarının dilinden Molla Muhammed Said Varol: Güzel ahlakıyla gönülleri fetheden biriydi
Tüm ömrünü İslam davasına adayan Molla Muhammed Said Varol’un vefatının 3'üncü yılında kendisini rahmetle yad eden dava arkadaşları, onun İslami kimliğinden dolayı zindanlarda geçirdiği süreci anlattı.
12 Haziran 2018'de geçirdiği elim bir trafik kazası sonucu vefat eden, bölgede İslami hizmetleriyle tanınan, mütefekkir şahsiyetlerden Molla Said Varol'un vefatının üzerinden 3 yıl geçti.
Medrese sürecinden sonra Diyarbakır’ın Silvan ve Bismil ilçelerinde İslami çalışmalar yürütürken tutuklanarak Bingöl, Siirt ve Diyarbakır’daki cezaevlerinde kalan Molla Muhammed Said Varol’un İslam davasına olan samimiyetini aktaran dava arkadaşları, zindan sürecinde ilme verdikleri öneme değindi.
Medrese de öğrencilik çağlarında Seyda Molla Said ile görüştüğünü fakat asıl tanışıklıklarının zindanda başladığını söyleyen dava arkadaşlarından Molla Münir Şanlı, 2007 yılında Diyarbakır Cezaevinde yaklaşık 1,5 yıl beraber kaldıklarını belirtti.
Şanlı, "Ders verdiği 10 kişiden biri de bendim. Aynı koğuşta olmasak da dersimizi o öğretiyordu. Onun şahsına baktığımızda Kur'an-ı Kerim'in tasvir ettiği güzel ahlak, hilm, cesaret ve arkadaşlarını teskin etme yönünde farklı bir kişiliğe sahipti. Tıpkı Sahabelerin, 'bir sıkıntımız olduğu zaman Peygamber Efendimizin etrafına toplanır ve mevcut endişelerimizin tümü üzerimizden kalkardı' dedikleri gibi arkadaşlarımızın bir sorunu olduğunda onun yanına gider, samimiyeti ve ihlası karşısında rahatlardı." dedi.
"Hiçbir zaman dava içerisindeki mücadelesinden, çalışmalarından, gayretinden bahsetmezdi"
Cezaevinde oluşan sorun ve sıkıntılar karşısında Varol'un arkadaşlarını teskin edici bir rolünün olduğuna vurgu yapan Şanlı, "Hatta bazı arkadaşlarımız ceza aldıklarında ve moralleri bozulduğunda Seyda onları cesaretlendirerek 'arkadaşlarımız tüm suçlarını bana yüklesin onların yerine ben ceza alayım' derdi." ifadelerini kullandı.
Varol'un alim olmakla beraber ihlaslı bir zat olduğunun altını çizen Şanlı, "Açıkçası onun tecrübelerinden istifade etmek isterdik fakat kendisi hiçbir zaman dava içerisindeki mücadelesinden, çalışmalarından, gayretinden bahsetmezdi. Cezaevi sürecinden önce onunla vakit geçirmiş bir arkadaşımız, Molla Said'in 7 ay boyunca ailesiyle görüşmediğine şahit olduğunu söylüyordu. Ümmetin sorunlarıyla ilgilenmekten çocuklarını göremez olmuştu." şeklinde konuştu.
"Cezaevinde aynı yerde kalanlar hiçbir zaman kendisinden rahatsızlık duymamıştır"
Aktaracaklarına Asr-ı Saadet döneminden örnekler veren Molla Şanlı, "Sahabeler birisini övdüklerinde Peygamberimiz, övülen şahısla yapılan arkadaşlık, ticaret ve yolculuk durumlarını sorardı. İşte bu bağlamda onunla beraber cezaevinde aynı yerde kalanlar hiçbir zaman kendisinden rahatsızlık duymamışlar. Nitekim kendim de 10 gün onunla aynı koğuşta kaldığımda yeme-içme hazırlıklarımızın tümünü o yapardı. Hatta izin versek bulaşıklarımızı dahi o yıkayacaktı." diye belirtti.
Molla Said'in cezaevindeki saygınlık özelliğine de değinen Şanlı, "Bir arkadaşımızın gardiyanlarla sorunu vardı. Gardiyanlar arkadaşımızın talebini yerine getirmiyorlardı. O arkadaşımız meseleyi Molla Said'e ileteceğini söyleyince gardiyanlar geri adım atıp söz konusu talebi karşıladılar. Biz orada anladık ki cezaevi idaresi de seydamıza karşı bir saygısı var. Aslında Seyda güzel ahlakıyla onların gönüllerini fethetmişti." dedi.
"İcazet verdiğinde bize bu ilmi başkalarına aktarmamızı şart koşardı"
Varol'un ilim aşığı biri olduğunu hatırlatan Molla Şanlı, "Kış mevsiminde 3 koğuş havalandırma kısmında kürsülerin üzerindeyken o ise koridorda yüksek sesle bizlere ders vermeye çalışırdı. O çetin soğuğa ve zaman zaman sesinin düşmesine rağmen derslerimizin aksamaması için çaba sarf ederdi. Belli bir süre geçtikten sonra bizlere icazet vermeye başladı. İcazet verdiğinde de bize bu ilmi başkalarına aktarmamızı şart koşardı. Yani endişesi her daim İslam'dı." diye ekledi.
Şanlı, "Kendisine baktığımızda ilimde alim, cesarette Hazreti Ömer gibi öncülük ederdi, ahlaki konuda da Hazreti Osman gibi haya ve edepliydi. Cezaevinde kişiler birbirlerini daha iyi tanırlar. Kişinin ailevi ve dışarıdaki sorunları ile cezaevi sıkıntılarına herkes tahammül edemezken o, bunların tümüne tahammül ederken yükün hepsini de üstlenmeye çalışırdı. Yani bir davetçinin özelliklerinin tümünü biz onda gördük." ifadelerini kullandı.
Varol'un şahsi olarak tek talebinin dua olduğunu kaydeden Şanlı, "Kendisi çok mütevaziydi. Bizden daima dua talebinde bulunduğu gibi tavsiye ettiği dua da vardı ve o günden bu yana bize ezberlettiği duayı tekrarlıyorum. Allah kendisine rahmet eylesin. Vefatı İslam ümmeti için büyük bir kayıptı." dedi.
"İlmiyle, edebiyle, tecrübe ve ferasetiyle hakikaten liderlik vasfına sahip biriydi"
Cezaevi öncesi gençlik yıllarında kendisiyle tanışıp belli süre aynı semtlerde komşuluk yapan Hacı Ali Bilmez ise, "Öncelikle Allah kendisine rahmet eylesin. Seyda Molla Said'le 1991 yılında tanıştığımızda çok gençti ve yaş olarak benden küçüktü. Fakat ilmiyle, edebiyle, tecrübe ve ferasetiyle hakikaten liderlik vasfına sahip biriydi." diye belirtti.
Varol ile tanıştıkları ilk dönemlerde bir müddet Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde ikamet ettiklerini, o süreçte takva ve ibadetiyle, saygı-sevgisiyle ve cesaretiyle kendilerine gerçek manada örnek teşkil ettiğini söyleyen Bilmez, "Şunu rahatlıkla diyebiliriz ki; İslam davasını onunla tanıdık. Nitekim İslam davasıyla tanıştığımız o dönemlerde sıkıntılı bir zamandı. Birçok kişi muhacir, evsiz-barksızdı. Onun evinde kaldığım zamanlarda diyebilirim ki çocuğunun ağzındaki lokmayı bize verirdi. Beraber geçirdiğimiz zaman zarfından ondan çok şey öğrendik. İnşallah bizler de onun yolunu sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı.
"Yarı felçli haline rağmen hiçbir zaman şikâyet etmez, bilakis bizlere sabrı tavsiye ederdi"
Beraber geçirdikleri cezaevi sürecini aktaran Bilmez, "Cezaevinde 7,5 yıl kaldım, Seyda ise daha fazla kaldı. Kendisi benden önce yakalanmış ve yanılmıyorsam 6 ay gözaltı süreci geçirmişti. Bizlerse 70 gün gözaltında kalmıştık. Kendisini Bingöl'den getirdiklerinde fiziki olarak boyun kısmından aşağısı felçli durumdaydı. Yarı felçli haline rağmen hiçbir zaman şikâyet etmez, bilakis bizlere sabrı tavsiye ederdi. Cezaevinden çıktıktan sonra bir kez tek görüşebildik." şeklinde konuştu.
Normal şartlarda o dönemlerde yaşantılarının cahiliye döneminden farksız olduğunu dile getiren Bilmez, "O dönemlerde şayet İslam davasıyla tanışmamış olsaydık belki nice büyük katliamlar yapar, halkın malını talan eder, gayri ahlaki işlere girerdik. Ama bize aşıladıkları İslami terbiye sayesinde asr-ı saadet dönemini yaşadık. Üstad Bediüzzaman'ın 'İman insanı insan eder, belki de sultan eder' tabirinde belirttiği üzere, Molla Said gibi şahısların bereketiyle belki de ileriki zamanlarda Allah, bu davanın erlerini sultan edecektir. Çünkü İslam terbiyesiyle bizler insan olduk ve Molla Saidlerin gösterdiği yolda malımızla, canımızla yürümeye devam edeceğiz." dedi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.