Abdullah ASLAN
Derinler de, maşalar da kendileridir
Dicle Üniversitesi’ndeki PKK/DTK/YDG-H saldırı ve provokasyonu ardından hep bir taraftan sağduyu çağrıları gelirken diğer tarafın özellikle gençlik kesiminden tabiri caizse her aşamada “hücum” çağrıları gelmeye devam ediyor. Kapalı kapılar ardında “biz de istemiyoruz, tamam artık bu işi kapattık” diyenlerin uzantılarının sahada sergiledikleri davranışlar bu sözlerin sahiplerini yalanlıyor.
Peki, bu durum acaba bir söz geçirememe hali mi yoksa bir strateji mi? Bence bu bir strateji. Farkındaysanız bayram arefelerinde de aynı tutumu sergiliyor ve sokakları savaş alanlarına çeviriyorlardı. Onun için de birçok yerde insanlar ya bayram yapamıyor ya da bayramı bir tedirginlik içerisinde geçiriyorlardı. Ki zaten İslami bayramlar için “bunlar bizim bayramlarımız değil” sözleri daha önce kamuoyuna yansımıştı. Mevlid Kandili’nde de bu tavrı sonuna kadar sürdürmeleri kendileri için bir görev olduğundan bunun durulacağını sanmıyorum. Söylenenler sadece hedef saptırmak içindir.
Bana göre bu kutlu ayın içerisinde saldırılacak birinci taraf(Devlet)la bir anlaşmaları olduğundan bu sefer bu mübarek günleri zehir etme adına provokasyonlara başvurarak dindar kesimi hedef seçtiler ve ortalığı velveleye veriyorlar. Bu arada kurulan yeni siyasi partinin karşı tarafta oluşturduğu hazımsızlığı da unutmamak lazım.
Ben bu üniversite olaylarının PKK dışında başkalarınca o kadar fazla kurgulandığına da inanmıyorum. PKK’nin günahını azaltacak bu tipten yorumlara fazla itibar etmemek gerektir. Nihayetinde Üniversitede olayı başlatanlar, bıçağı sallayanlar ve talimatları verenler bellidir. Bunların kendi başlarına hareket edeceklerine de ihtimal vermiyorum. Yoksa kendi içinde bu kadar infaza imza atan bir örgütün okul içerisinde kendisini dinlemeyenleri es geçeceğini düşünemiyorum. PKK “durun” diyecek ve adamlar Van’da, şurada burada hâlâ sokaklara çıkıp savaş çığırtkanlığı yapacak. Olacak şey değil. Bu bir stratejidir. Bir taraftan istediğini yaparken bir taraftan da karşı tarafın tepkisini dağıtmak, onların öfkesini bertaraf etmek adına “haberimiz yok, biz de tasvip etmiyoruz, bize göre bu olay kapandı.” diyerek işin içinden çık ve hep okları o “bulunmaz” kim olduğu belli olmayan “derin” soyut “şeytan”a çevir ve sen de keyfine bak… Oh! Gel keyfim, gel!
Bu şeytanlar, saldıran tarafın ta kendisidir. Olayları çıkaranlar, verdikleri taahhütten sonra gençleri bıçaklayanlar derinlerin ta kendileridir. İkide bir başkasının maşası olacak kadar aptal olacakların suçu veya cezası hiç olmayacak mı? Ne zamana kadar dehlizlerde hep “başkalarını” arama kolaycılığına gideceğiz.
Haa! Onları idare edenlerin kendileri için “bunlar derinler, çok yönlü çalışıyorlar” deniliyorsa onu da anlarım. Ki doğal olarak bütün bu saldırganlıkların baş sorumlusu yine kendileridir. Yoksa derinlerde başkalarını ararken -Allah korusun- “maşa” diye tabir edilenlerin verecekleri zayiat büyük olur. Düşünün –Allah korsun- ya bıçaklananlar hayatını kaybetseydi. Bu durumda maşa diye tabir edilenin hiç mi suçu olmayacaktı. Biraz da şu maşaların suçu olsun ki cüret edecekleri vakaların sayısı az olsun.
Balık baştan kokuyor. “Olay istemiyoruz” diyenlerin kendi yandaşlarına adam akıllı bir çağrıları olsa bütün bunlar olmaz ve olayı tırmandırmak isteyenlerin ellerine de koz vermiş olmazlardı.
Bir başka hinlik de olayı, İran-Hizbullah muvacehesinde değerlendirip bunun süreçle ilişkilendirilmesi hususu. “Efendim İran sürece karşıymış da Hizbullah üzerinden sabote etmek istiyormuş.” Olayın başlangıç ve çıkış nedenini bilmeyecek kadar cahil, araştırmayacak kadar art niyetli ve ebleh olanların bir de “stratejist” lakaplı olmaları bu iddia kadar ilginç değil midir? Yoksa bu da stratejinin gereği mi?
Mesele nettir. Burada İslam düşmanlığı vardır. Peygambere ve mevlide karşı bir hınç vardır. Hele şu parti meselesi de işin tuzu biberi oldu. Seçimlere kadar daha pek çok bu tipten provokatif eylem ve saldırılara hazırlıklı olmak ve akıllıca hareket etmek lazımdır. Ancak hiçbir zaman bunu göz ardı etmemek icap ediyor: “Derinler de maşalar da kendileridir.” O mihraklara, odaklara yüklenerek ve tepki göstererek tehlike bertaraf edilebilir.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.