Dev Mama Sektörünün Gölgesinde Başıboş Köpek Sorunu

Dev Mama Sektörünün Gölgesinde Başıboş Köpek Sorunu

Uzun bir süredir haber kanallarında ve sosyal medyada sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayan, yaralanan ya da ölen insanların, çocukların haberleriyle karşılaşıyoruz.

Uzun bir süredir haber kanallarında ve sosyal medyada sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayan, yaralanan ya da ölen insanların, çocukların haberleriyle karşılaşıyoruz. Bu üzücü manzaraların kiminde köpeklerin doğrudan saldırısı sonucu, kiminde köpekten kaçarken kaza geçirenler, kiminde ise saldırı sonrası yaşadığı stres neticesinde kalp krizi geçirenlere tanık olduk ve olmaya devam ediyoruz. Bu yazıyı kaleme aldığım günün sabahında bile haber sitelerinde yaşlı bir vatandaşın köpeklerin saldırısı sonucu vefat ettiği haberi vardı. Haliyle neredeyse her gün bu konuyla alakalı onlarca vaka yaşanmakta. Krize dönüşen bu durumun doğal bir neticesi olarak insanlar bir çözüm istiyor, mağdur olanlar ve soruna çözüm bulunmasını isteyenler her ortamda seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Türkiye'deki sahipsiz ve başıboş köpeklerin sayısı ile alakalı net bir istatistiki bilgi bulunmamakla beraber, resmî kurumlar tarafından en son verilen rakamlara göre: Ankara'da 90 bin, İstanbul'da 128 bin 900, İzmir'de de 450 bin sahipsiz köpek bulunmaktadır. Türkiye genelinde ise 10 milyon sahipsiz köpek olduğu tahmin edilirken bazı kaynaklar ise bu sayının çok az olduğunu ve başıboş köpek sayısının 20 milyonu bulduğunu iddia ediyor. Milyonlarca başıboş köpek sokaklarda tehlike saçıyor, ölümlere neden oluyor. Ülkemizde toplumun her kesiminden çok sayıda insanın tepki gösterdiği başıboş köpek sorunu sınırlarımız ötesinde bile konuşulmaya başlanmış ve bu sorun dünya gündemine girmiş. Birçok ülke vatandaşlarını Türkiye’deki başıboş köpeklere karşı dikkatli olması konusunda uyarıda bulunuyor. Birleşik Krallık'ın Türkiye’ye seyahat edecek vatandaşları için yayımladığı uyarıda vatandaşlarını "Çoğu kasaba ve şehirde bulunan başıboş köpeklere" karşı uyarıyor. Söz konusu uyarıda; "Köpek sürüleri parklarda ve boş arazilerde toplanıyor ve saldırgan olabiliyor. Dikkatli olun, sükûnetinizi koruyun ve başıboş köpeklere yaklaşmaktan kaçının. Eğer ısırılırsanız tıbbi yardım alın zira Türkiye'de kuduz ve diğer hayvan kaynaklı hastalıklara rastlanabiliyor." deniliyor. Alınan bu kararın siyasi yönleri olduğu falan konuşulabilir ancak kabul edelim ki bu sorun yabana atıl(a)mayacak derecede büyümüş durumda. Maalesef ki ülkemizde başıboş köpek sorunu ve bu sorunun ortaya çıkardığı zararlar gün geçtikçe köpeklerin sayısı gibi katlanarak artıyor.

Bir dişi köpeğin altı ayda bir 8 yavru doğurması ve doğurduğu yavrularının hepsinin hayatta olması durumunda beş yıl içinde soyundan 5 bin civarında köpek üreyeceği hesaplanıyor. Tek bir dişi köpek ile alakalı yapılan bu hesaplama şehirlerde sürüler halinde dolaşan milyonlarca köpek için yapıldığında işin vahameti daha görünür hale geliyor. Maalesef ki her geçen gün başıboş köpek sayısı artarken bu hayvanlar üzerinden rant elde eden, bu sektörden ciddi paralar kazananların sayısı da artıyor. Hayvanseverlik ambalajındaki rant yarışları gün geçtikçe artıyor. İnsanların duyguları sömürülerek mamalar satılıyor böylece kasalar doldukça taşıyor. Kaldırımlara gelişi güzel dökülen mamaların hayvanlar için ne kadar sağlıklı olduğu bile tartışma konusu iken bu sektörden para kazananların kaldırıma mama dökülmesini insanlığın en yüksek mertebesi olarak lanse etmesi herhalde çokta masumane değildir.

Mama rantçıları kurdukları dernekler üzerinden sosyal medya üzerinden "hedef 500 ton mama”, “hedef 1000 ton mama” şeklinde yaptıkları kampanyalarla insanların masum duygularıyla oynuyorlar. Bu tür kampanyalarla alakalı biraz araştırma yapılınca bu kampanyaları yapanların dernekler değil mama ticareti yapan şirketler olduğu ortaya çıkıyor. Bu şirketlerin hedeflediği şey dernekler üzerinden yürütülen kampanyalar üzerinden alınacak ödenekler. Kurulan tezgâh çok basit aslında. Tablo ortada, her gün insanlar hayatını kaybediyor veya yaralanıyor ama nedense kimseler oralı olmuyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı bile en yüksek perdeden belediyelere talimat verdi lakin görülüyor ki uygulamada sorunlar var. Nedeni ise hayvan sever dernek görünümlü şirketlerin lobi faaliyetleri neticesinde bu soruna dair tedbir alan, çözüm üretmeye çalışan her kişi ve kurumu hedef gösterip, medya ve toplumsal linçe uğratması. Bu şirketler tarafından her yerde akıl almaz bir baskı var. İnsanlar sosyal medyada bu karanlık lobinin taarruzlarıyla uğraşmak istemiyorlar. Diğer taraftan "bu kadar saldırı var neden kamuoyu oluşmuyor" diye düşünülebilir. Ancak işin tam aksine kamuoyu, baskı altına alınmış bir durumda, öyle bir sindirme ki bu, yetkisi olanlar bile sokak köpeklerini toplarsak hayvan hakları savunucularının hedefi oluruz korkusundan adım atamıyorlar. Somut adımlar atılmadıkça da köpek lobisi ve başıboş köpek sorunu büyüdükçe büyüyor.

Peki, ne olacak bu köpek sorunu?

Ülkemize uygun stratejik planlarının hazırlanması, kaynakların bu plan dâhilinde doğru yerlerde kullanılması ve mevcut mevzuat düzenlemelerine ilave olarak; yüz binlerce sahipsiz sokak hayvanının bakımı, rehabilitasyonu ve temel sağlık hizmetlerinin verilebilmesi için belediyelerin yanı sıra Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde merkez ve taşrada müstakil bir teşkilat kurulmalıdır. Sokak hayvanı rehabilitasyonu yapan merkezleri günün şartlarına ve ihtiyaca uygun donanım, personel ve fiziki şartlara kavuşturulmalıdır. Rehabilitasyon ünitelerinin bulunmadığı ya da veteriner hekim sayısının az olduğu yerlerde, serbest veteriner hekim kliniklerinden de kısırlaştırma ve tedavi için hizmet satın alınmalıdır. Sokak hayvanlarının kontrol altına alınması çabaları içinde, hayvanların üremelerinin engellenmesinin esas olduğu unutulmamalıdır. Sokak hayvanları sorununun çözümü için ülkedeki tüm sokak hayvanları aynı anda kısırlaştırılmalı, aşılanmalı ve işaretlenmelidir. Sahipli ve sahipsiz hayvanların, mikroçip ile kimliklendirilmesi ve tek bir dijital bilgi ağına kaydedilmesi zorunlu hale getirilmelidir. Sokağa terk edilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalı, yurt dışından hayvan ithalatı da yasaklanmalıdır.

Belediyeler ve ilgili kurumlar bu soruna dair kalıcı çözümler bulmadığı sürece Mahralar, Asiyeler, Mustafalar parklarda, okul ve ev yollarında can vermeye devem edecekler. Yine çocuklarımız şehir merkezlerinde bile parklarda ve sokaklarda rahatça oynayamaz, gezemez hale gelecekler. Ne güzel söylemişti rahmetli Mehmet Yavuz: "İnsan ölümlerinin kolaylaştığı yerde medeniyet yoktur."

Ali Tarhan

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum