Nezir TUNÇ
Devlet fabrika ayarlarına mı dönüyor?
“Ne mutlu Türküm diyene” sözü, Atatürk’e ait olduğu söyleniliyor.
Yine bu söz, Mustafa Kemal’in katıldığı bir toplantıda Hayim Naum isimli bir Yahudi’nin slogan niteliğinde söylediği iddialar da var.
Her neyse...
Bu ve benzeri sözler, içerik olarak ırkçı ve diktacıdır. “Bir üst kimlik” gibi güzelleme cümlelerle anlatmaya çalışmak ise bir kandırmaca ve safsatadır.
Bu söz, Türk ırkını üstün tutmak ve ırkçılık yapmaktan başka bir şey değildir.
Kişilerin duygu dünyasına “Türklüğe aidiyet duygusu”nu teşvik eden bir özendirme slogandır. Yani asimilasyonun bir başka çeşididir.
Ancak 100 yıllık tarih delildir ki devlet aklının bu uygulaması zarardan başka bir şey getirmemiştir.
Bu zihniyet toplumumuzu kutuplaştırmış ve herkesi etnik kökeni üzerinde ayrıştırmıştır.
Bu zihniyete karşı rahmetli Erbakan hoca, “Ne mutlu Türküm diyene deseniz, Kürd’ün de ‘Ne mutlu Kürdüm’ deme hakkı doğar” demişti. Hatta bu sözler hocanın ceza almasındaki nedenler arasında sayılmıştı.
Ak Parti’nin iktidarından sonra bu ırkçı söylemler tedrici olarak azaldı. Hatta Sayın Erdoğan’ın, “Türk’üm demek hakkındır, ama Türkçülük yapamazsın, Türkçülük bölücülüktür. Kürt’üm demek hakkındır, Kürtçülük yapmak bölücülüktür” şeklindeki açıklamaları, jakoben Kemalist tayfayı çıldırtmış ve Türkiye’deki bütün etnik yapılara ümit olmuştu.
Zaten doğru olanı da buydu. Çünkü devlet eliyle yapılan bu uygulama kafatasçı zihniyetin ürünüydü. Bu zihniyet de ülkedeki sorunların bizatihi ana kaynağıydı.
İnsanın etnik kökeni onun tercihi değil, yüce rabbimizin takdiridir. Tıpkı cinsiyeti gibi. O halde bunu sorgulayan veya üstün tutandan daha bölücü ve yıkıcı kimse olamaz.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Ak Parti’de ibrenin Türkçülüğe doğru kaymasıyla birçok söylem ve uygulama değişti. Tunceli Pülümür’deki dağa yazılan “Ne mutlu Türküm diyene” sözü de bunun ürünüdür.
Bu tür vesayetçi ve ırkçı adımlar siyasi iktidar için büyük bir kayıp olmakla birlikte siyasi tarihinde de trajik bir durum olarak kalacaktır.
Evet, daha önce sildirilen sözler aynı iktidar tarafından geri getiriliyor.
Yoksa devlet totaliter yönetimin fabrika ayarlarına mı dönüyor? Devlet içinde yeni derin yapılar mı oluşuyor? Ne oluyor bilmiyoruz ama bildiğimiz bir gerçek var ki o da yapılanların haklı hiç bir izahı olmadığıdır.
Türkiye tarihi şahittir ki ırkçı argümanlarla kardeşlik tesis edilmez.
Allah aşkına Kürdistan dağlarına yazılan bu söz, onu gören Kürtleri mutlu mu edecek?
Bu söz Kürtlere bir Türk kimliğini mi kazandıracak?
Ya da yazılan bu söz neye hizmet edecek?
Bayat bir Kemalist refleksle yazılan bu söz akıl tutulmasından başka bir şey değildir.
İlgili mülki amirin bu durumu bir zafer edasıyla sosyal medya hesabında paylaşması ise daha büyük bir garabettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.