Menderes YILDIRIM
Devletin af yarası
Devlet-halk ilişkilerinde; Afrika, sömürü ve sefalet; Avrupa (Batı), halkı için sefahat, sosyal adalet; Müslüman ülkelerin çoğunda da halkına sırtını dönmüş yerli işbirlikçiler ve cehalet; Türkiye'de de şüphesiz “af” ve “cezalar.” Akla gelir. Nasıl mı?
AF'lar: 5525 s.k.'ya bakılabilir. Arada bir; “Bağ-Kur'luya” -olsun ama ne oluyor- “uçkur'luya; kız kaçıran, karşılıksız çek yatıran, banka batıranlara; at, it hırsızlarına; soyguna; nâ-hoşa, sokaktaki berduşa, serhuşa, içip içip sızanlara, zalime sırıtıp mazluma kızanlara; berrak suyun damlasında boğulurken günah deryasında yüzenlere; yiyerek enine yayılmış saygına(!), yaygına..? ”
Yasada; “..basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma(!?), ..resmî ihale(lere) fesat karıştırma, görevleriyle sürekli(!) olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları..” alanlar affedilmemiş (gibi) ancak; uygulamada ise sadece “inancı kötüye kullanma..” tabiri aşırı abartılmış, “28 Şubat” gibi zor zeminlerde “Hakk adına, kırılmış ama eğilmemiş olanlar..” –özellikle de Doğu'daki- “dindâr ve din görevlilerinin” önemli bir kısmı hala affedilmemiştir.
CEZA'lar: “Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlara..; güzel, özgür –şeyler- yazan sivri uçlara(!)..” a-“2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68. maddesindeki “meslekten çıkarma cezaları” affedilmiyor. Oysa; HSYK'dan bizzat hükümetin kendisi de şikâyetçi idi.
b-“Emniyet hizmetleri sınıfına dâhil personel.. hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları” da af kapsamının dışında tutulmuş. Kolluk Kuvvetlerinde cezaların, maksatlı ve keyfi verildiği cümlenin malumu. Bir araştırmaya göre; malum dönemde, “İstanbul'daki polislerin % 75'i –kınama ve yukarısı cezalar olmak üzere- muhtelif disiplin cezası” almıştır.
c-Aynı yasada; “926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ile 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanununa tâbi personel, af kapsamı dışındadır.” (Askerî, Emniyet ve Yargı'daki mağduriyetler kısmen giderildi).
*Af kapsamına alınan suçlar: “..ama, fakat, ..olmamak kaydıyla, ..olsa da…” gibi dolaylı kelime ve cümlelerle de olsa “kul hakkı yiyenler, -genelde- alt kültür ve alt karakterde olan zevatın(!?)”suçları, bir vesile ile affedilmiştir.
d-GAFLET: 2005 yılı öncesi ve 2009 sonrasını kapsar şekilde “disiplin cezalarına aflar” getirildi. Af tarihi ilginçtir; 28 Şubat 1997 Postmodern darbesinin mağdurları şimdilik 18 yıllık devlet personeli oldular.
Bir de bunlardan çoğunun emekli olduğu da düşünürse, asıl kanayan yaranın “DOSTMODERN DARBE'de(!)” oluştuğunu demek mümkündür.
Dostlar(!?) ne yapmıştı? Haklı haksızı bir yana bırakarak olanları sayalım: 1-askerî birimlerin kademe komutasını boşaltıp yeniden doldurmak için suç ve cezalar oluşturdular.
2-Şantaj-montajla ”Ekonomik alanda Dumrul misal; “kuru bir çayın üstünde köprü yaparak geçenden 40, geçmeyenden döve döve 80 akçe alındı.”
3-Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatlarında; kendi grupları(!) dışında kalıp gelecek vad eden veya kilit yerlerde bulunan personelin geleceğini karartmak ve ilgili birimlere yerleşmek için “polis, yargı ve teftişi kullanarak; kınama ve üstü cezalar” (maaş kesim, kademe ilerlemesini durdurma, memurluktan atma..) verildi, verdirildi.”
4-“Ayet, hadis” ile infak-zekat alındı; “hoşgörü(!) gözyaşıyla(!)” gönül alındı; “tehditle” de nice koç Yiğit'ler(!?) ..alındı.
5-Grupları dışındaki mütedeyyinler; “şantaj, montaj, Tape'lerle;” itibarsızlaştırıldı, hapse atıldı, delirtildi.
5-Son af yasasını da(2013) hala var olduğu anlaşılan aynı zihniyet; uyanık müsteşarlarının ince mühendislikleri ve bakan gafletiyle(!) –hükümete rağmen- çıkartarak sözde merhamet(!?) saçılarak yaralar sarıldı(!?). Sağ olsun, elin çağası isot! Daha ne yapsın ki! Yaşa, bravo!
YANİ: Sicil ve disiplin affı; “cezaların dostlar(!) eliyle verildiği (2005-2009)dönemi” kapsayacak şekilde yeniden ama mutlaka çıkartılmalıdır. Yoksa mevcut yasalara göre; bizzat sayın Cumhurbaşkanı dahi, herhangi bir kurum müdürlüğüne başvuramaz, çünkü onun da şartları(!) tutmuyor.
Hukuk alanındaki komplo ve kumpasları; henüz “keşfedemediklerimiz mi?” yoksa sayın Cumhurbaşkanı'nın dediği; “Firavunlar mı; Lawrans, İbn Sebe, Hasan Sabah, Müseylemetül Kezzap veya Bel'amlar.. mı” yaptı? Bilemem. Sadece “damdan düştük” ve “damdan düşenlerin ahvalini” anlatıyorum. Bunu da tanımadığımız “eloğluna” değil, mağdurlar gibi “aynı damdan düşmüş yetkililere” anlatmaya çalışıyorum.
Ebu Talib'in deyimiyle: “Ben sadece develerimi istiyorum!” Pardon; “komşuların da develerini istiyorum. Lütfen, fillerinizi de alın! Kış zorlu geçiyor.” Dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.