Diziler aile mefhumunu hedef alıyor
Aile mefhumunu hedef alan dizilerin izlenmesini toplumda 'medya okur-yazarlığı'nın çok düşük olmasına bağlayan Yrd. Doç. Dr. Suvat Parin başta ebeveynler olmak üzere toplumun bu konuda bir bilinç ve farkındalık geliştirmesi gerektiğini söyledi.
VAN - Aile hayatını hedef alan, toplum inancının yansıtılmadığı dizilere tepkiler artarak devam ediyor.
Medyanın, modern yaşamın dayattığı bir aile tipini topluma genellemeye çalıştığını; var olan aile yapısına yönelik olarak da, “aile hayatında nasıl bir aşındırma yapabiliriz” sorusu etrafında odaklandığını söyleyen Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Suvat Parin, medya okuryazarlığının önemine dikkat çekti.
Son dönemlerde aile kurumunun var olan durumunu ya da aile kurumu gerçekliğini yıpratmaya yönelik bir takım yayınların söz konusu olduğunu belirten Parin, “Medya-aile ilişkisine baktığımızda şunu sormamız gerekiyor. İnsanlar neden televizyon izliyor? Neden bu kadar aileye yönelik olumsuz unsurları barındıran diziler reyting yapıyor? Karşımıza çıkan ilk gerçeklik şudur: Maalesef toplumumuzda medya okuryazarlığının çok düşük seviyede olma ya da başka bir ifadeyle medyanın alfabesinden haberdar olmama durumu var. Bir TV programında ya da bir dizide karşılaşılan görüntülerin, ortaya konulan senaryonun bireyin, ailenin ve toplumun yapısında nasıl bir değişim yaratacağı konusunda maalesef hiç kimse okuryazar değil.” dedi.
Dizilerin sadece bir dizi olmasının ötesinde bireyin zihninde, ailenin toplumsal yapısında, toplumun genel yapısında yarattığı bir takım dönüşümler olduğunu aktaran Parin, “Diyelim ki ‘a’ dizisi izleniyor. Bu dizideki ilişkilerden belki hiç haberi olmayan, yaşadığı toplum itibariyle çok aşina olmadığı, yabancısı olduğu bir ilişki biçimini kendisi yaşama yönünde bir algı, bir düşünce oluşuyor. Bu da başta bireyin olmak üzere ailenin yapısı üzerinde çok ciddi olumsuz etkiler oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
“Medyanın alfabesini iyi okumak lazım”
Televizyonun verdiği mesajların, gündelik yaşamımızdan gelecek kuşaklara kadar bir takım etkiler bıraktığını söyleyen Parin, yapılması gerekenleri şöyle anlattı: “Seçici davranmalıyız. Medyanın alfabesini iyi okumak lazım. Medyadaki görüntüler hangi gerçeklikleri hangi yönde değiştirmeye zorluyor ya da hangi gerçeklikler üzerinde kalıcı hasarlar bırakıyor, bilmek lazım. Medya okuryazarlığı çok önemli. Başta ebeveynler olmak üzere çocukların, kamunun bu yönde bir bilinç, bir farkındalık geliştirmesi gerekir diye düşünüyorum. Onun için karşılaştığımız her programı değil; hangi zaman evresinde, hangi programın niçin izleyeceğimize dair bir ajandamızın olması lazım” dedi.
Okul dizilerindeki seviyesizliğe de değinen Parin, bu dizilerdeki öğrenci tipolojisinin ebeveynler üzerinde olumsuz bir etki bıraktığını ve bu yüzden ailelerde “benim çocuğum böyle bir ortamda okuyamaz” şeklinde bir algının oluştuğunu kaydetti.
“Okul dizileri eğitime odaklanmış boyutta değil”
Parin “Medyada liseli genç tipolojisi ya da oluşturulan lise ortamı hakikaten eğitime odaklanmış, başarıyı ön plana çıkaran, kişinin bireylerle ilişkisini, aileyle ilişkisini, toplumla ilişkisini normal bir şekilde ortaya koyan boyuttan ziyade; çok farklı adlandırmalarla eğitim kurumunu hobinin de üzerinde, farklı yaşam tarzlarının sergilenebildiği, kişinin kendisini toplumdan soyutladığı bir alan olarak gösteriliyor. Bu konuda ebeveynlerin çocukların hangi programı niye seçeceklerine ilişkin bir bilinç geliştirmeleri gerekiyor. Televizyonlarda olumsuz okul imajını yansıtan çok sayıda program olabilir; fakat öğrencilerin televizyonla irtibatını kesmektense onları bu konuda daha seçisi davranabilecekleri strateji geliştirmek gerekiyor. Burada okulun ve ailenin çok büyük bir etkisi olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu. (Fırat Arslan - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.