M. Emin ÖZMEN
Doğu Gutalı Kız
Elindeki hava cihazını kız kardeşinin burnuna tutan Doğu Gutalı kız çocuğu..! Sen Ömer Hawar'ın nesi olursun ha?
Hani onun yedi kızı vardı. Allah'tan erkek çocuk dilemişti. Allah dualarını kabul etmiş ve ikiz erkek çocuk vermişti Ömer Hawar'a. Esed'in zulümdaşı Saddam'ın kimyasalları Hawar ailesini sofranın başında yakalamıştı. Durumu fark eden baba, belki kurtarabilirim diye ikizlerinden birini kucaklayıp, Halepçe sokaklarını arşınlamıştı. Ancak bir süre koştuktan sonra boğazı yanmaya, gözleri yaşarmaya ve ayakları yavaşlamaya başlamıştı. Çaresiz bir evin merdivenine dayamıştı başını. Düşerken bile kucağındaki yavrucağı düşünmüş ve bedenini dirseği ile desteklemiş, böylece çocuğuna yüklenmemişti. İkisi de öylece cansız kalakalmışlardı.
Şimdi de sen Doğu Gutalı küçük kız. Sen almışsın oksijen torbasını, kız kardeşine hava veriyorsun. Kendinin oksijensiz kalma pahasına da olsa, kız kardeşine hayat vermeye çalışıyorsun. Ne kadar da güçlüsün. Esed'ten ve dahi dünyanın tüm tiranlarından daha güçlüsün.Kız kardeşinle çekilmiş o resmini gördükten sonra okuldan dönen kızıma: “Hoş geldin” diyemedim. Alıp onu alnından öperek: “Bu gün okulda ne yaptın, ne ettin?” diye soramadım. Sizler o haldeyken bizlerin bu halde olması koyuyor işte. Bir yanım acıyor küçük kız. Bu nasıl bir acı mı? Hani bir fotoğrafa bakarsın ya. Orada kendini görürsün. Hani seni kızıma benzetirim birden. Boğazıma ileri ve geri gitmeyen bir yumru oturur. Ancak güçlü bir hıçkırık dışarı çıkarır onu. İnsan boğulacakmış gibi olur. İşte böyle be küçük kız. Bilmem anlatabildim mi?
Anlatamadım değil mi? Hani çaresizlik çevirir her yanı. İnsanın elleri yana düşer. Sokaklara gökyüzünden cesetler yağar. Topraktan cesetler fırlar. Sen bakakalırsın öylece çaresizlik içinde. Çünkü ellerin yana düşmüştür. Sadece gözün gökte: “Ya Rabbi! Gelecek olan gelsin, olacak olan olsun. Ne gerekiyorsa o olsun. Artık çaresiz ve ümitsizim.” diyesin gelir ya. Ama hep ellerin yanda. Bir an ellerini Rabbe yönlendirmek istersin ama nafile kaldıramazsın. İşte bu tür bir çaresizliğin verdiği acının tarifidir yapmak istediğim.
Yine mi anlatamadım? Hani sen küçücük ellerinle tuttun ya o oksijen cihazını. Hani minicik kız kardeşin kurtulsun diye feda ediyorsun ya kendini. İşte kendimi senin, kız kardeşini küçük kızımın yerine koyuyor da iyice kahroluyor insan. Hani bu fotoğrafa bakıp, çirkin dünyaya haykırası geliyor da bağıramaz, sesim sesimin içinde kalıyor. Boğulur gidince sen ve nefessiz kalınca bedenin. Ben güçlü bir hıçkırıkla kendime gelirim. Sonra nefes aldığıma bin pişman, devam eder hayatın çirkefliği. İşte belki de budur insanı kahreden.
Ben hala iki ayağı üzerinde duruyorum. Ama ellerim yanda. Beri tarafta caddelerde insanlar koşuşturmakta. Otobüsler, stadyumlar, sinemalar, barlar, okular, camiler dolup taşmakta. Kısacası hayatlar dolu.
Haykırsam son avazım ile: “Boşaltın dünyayı, haydi herkes boşaltsın. Doğu Gutalı kız ölüyor. Hoh hoh diye oksijen verin. İçinizdeki havayı onlara gönderin. Terk edin bulunduğunuz mekânları. İki melek oksijensiz kalmış. Verin ciğerlerinizi, çıkarın son hava damlacıklarını.”
Heyhat küçük kız! En son Ömer Hawar ve oğluna bakınca böyle olmuştu bana. Sen Ömer Hawar'ın nesi olursun ha, söyle bana? O boşluğa boş boş bakışın mı deldi yüreğimi? Yoksa elinde tuttuğun hava torbası mı? Tek başına bu kadar gücü nerden buldun küçük kız? Bunca ifade gücünü? Dünyanın en güçlü ressamının elinden çıkmış bir tablo gibi o asil duruşun nedir öyle? Tarih, zaman ve zemin esas duruşa geçmiş gibi.
Sen nesi olursun Arakanlı masum çocukların? Filistinli, Iraklı, Yemenli, Kürdistanlı, Doğu Türkistanlı, Çeçenistanlı, Bosnalı, Mısırlı ve dünyanın tüm mazlum çocuklarının nesi olursun?
Yüreğimi delen şu duruşunla…
Ben anlatamadım, sen anla küçük kız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.