M. Ali DOYAR
Dost kim, düşman kim?
Allah'ın adıyla
İnsanın hem bireysel, hem ailevi hem de sosyal hayatında dostluğun da düşmanlığın da önemli yeri vardır. Kiminle dostluk kurulduğuna ve kiminle düşmanlık yapıldığına göre insan hayatını olumlu veya olumsuz etkiler.
Nitekim bir hadiste Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: «Kişi dostunun dini üzeredir. O halde her biriniz, kiminle dostluk kurduğuna dikkat etsin» (Ebu Davut, Tirmizi)
İnsanlar dost seçerken veya düşman belirlerken; çoğu kere dünyevi menfaatleri göz önünde bulundurarak bunu yaparlar. Bunun temelinde, maddi çıkar veya ideolojik hesaplar yatmaktadır. Dünyevi menfaatin bittiği yerde, söz konusu dostluk da biter.
Ancak Alemlerin Rabbi olan Allah (cc); Müslümanlar için kimin dost, kimin düşman olduğuna ilişkin esasları belirlemiş ve onlardan, tercihlerini buna göre yapmalarını istemiştir.
Konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurmuştur: «Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Rasulüdür ve namazlarını kılan, zekatlarını veren ve rükû eden Mü'minlerdir» (Maide 55)
Başka bir ayette de şöyle buyurmuştur: «Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur....(Maide 51)
Evet; Müslümanların dostu, ancak Müslümanlardır. Yahudi ve hıristiyanlar da birbirlerinin dostudur, Müslümanlar onları dost edinemezler. Bu bir kaidedir ve Müslüman fert için böyle iken, Müslüman toplum için de böyledir, Müslümanların ülkesi ve devleti için de böyledir.
Dost ve düşman yaklaşımı konusunda yetkili ve idarecilerin tavrı önemlidir. Özellikle de devlet idarecilerinin tavrı çok önemlidir. Çünkü devlet idarecilerin tavrı, toplum hayatına doğrudan tesir eder. İdareci iyi olur ve toplumu iyi idare ederse, toplum da iyi olur. İdareci kötü olur ve toplumu kötü idare ederse, toplum da kötüleşir.
Ümmetin geneli açısından şunu söyleyebiliriz ki; Müslümanlara sırtını çeviren ve İslam düşmanlarına yüzünü dönen idareciler yüzünden ümmetin vahdeti kaybolmuş, ümmet coğrafyası parçalanmış ve Müslümanlar birbirlerine uzak ve yabancı kalmışlardır. Bunun neticesinde; onlarca yıldır Müslümanlar zulüm görmekte, yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları ellerinden alınmakta ve kanları akıtılmaktadır.
Şunun iyi bilinmesi gerekir ki; İslam düşmanlarından Müslümanlara dost olmaz, yahudi ve hıristiyanlardan Müslümanlara dost olmaz, ABD'den, israil'den, Rusya'dan ve Avrupa'dan Müslümanlara dost olmaz. Bunlar Müslümanlara hep zulmettiler, memleketlerini işgal ettiler, sömürdüler, kanlarını akıttılar, kutsallarını çiğnediler ve bugün de aynı şeyleri yapmaya devam ediyorlar.
Bunlarla dost ve müttefik olmak, İslam ülkelerine de İslam ümmetine de bir menfaat sağlamaz. Onlarla dost ve müttefik olmakla İslam ülkeleri ilerlemez, Müslüman toplumlar medeni olmaz.
Türkiye özelinde de şunu söylemek gerekir ki; AB'ye yönelmekten, ABD'yi dost ve müttefik kabul etmekten, israil ile ilişkiler geliştirip anlaşmalar yapmaktan vazgeçilmelidir. Çünkü bu, halkının tamamına yakını Müslüman olan bir ülke açısından idareciler üzerine bir vecibedir, aynı zamanda memleketin maslahatınadır ve Müslüman halkın da faydasınadır.
Bunun yerine; ülke içinde İslami değerlere sahip çıkılmalı ve Müslüman halk gözetilmelidir. Ülke dışında ise İslam ülkeleri ile işbirliği geliştirilmelidir. AB, ABD, israil ve Rusya gibi ülkeler ile değil...
Rabbimiz ne güzel buyurmuş: «Kafirler de birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdır. Eğer siz de öyle yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar» (Enfal 73)
Allah'a emanet olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.