Dünya mustazafları Van'da anıldı
Mustazaflar Cemiyeti Van Şubesi'nin 'Dünya Mustazaflar Haftası' münasebetiyle düzenlediği panel, yoğun bir katılımla gerçekleşti. Panele katılan Irak Kürdistan İslami Hareket temsilcileri ve araştırmacı yazarlar, tarih boyunca Müslümanların maruz kaldığı
VAN - Özel bir düğün salonunda gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak Erbil Hareketi İslami Diyanet hocası Hendiren Abdullah, Kürdistan İslami hareket basın sözcüsü Goran Nuri, Doğruhaber Gazetesi yazarlarından Said Şahin ile Mehmet Yavuz ve araştırmacı yazar Suat Yaşasın katıldı.
Moderatörlüğünü Van Serhad FM sunucularından Serdar Anlamaz'ın yaptığı panel, Kur'an tilavetiyle başladı. Kur'an tilavetinin ardından panelistler, kendilerine ayrılan süre içerisinde birer konuşma gerçekleştirdi.
"İnsanlar Halepçe'den kaçmak için arabalarla cesetleri eziyordu"
Panelde ilk olarak söz alan Kürdistan İslami Hareket Basın Sözcüsü ve aynı zamanda Halepçe katliamının tanıklarından Goran Nuri, Halepçe katliamının gerçekleştiği 1988 yılında 13 yaşında olduğunu belirterek yaşadıkları ile ilgili şunları söyledi: "1988 yılında, Saddam uçaklarını Halepçe üzerinde gördük. İlk önce normal bombalar kullanıldı. Bununla birçok Halepçeli şehit oldu. İnsanlar kaçışmaya başladı. Fakat kimse nereye kaçtığı bilmiyordu. Adeta bir kıyamet sahnesini andırıyordu. Daha sonra Saddam kimyasal silahlarla Halepçe'ye saldırdı.
Kimyasal silahların ardından Halepçe sokakları ve caddeleri cesetlerle doldu. Hatta Halepçe şehrinden araçlarla kaçmak isteyenler bu cesetleri ezerek kaçmaya çalışıyordu. Bu saatten itibaren kendi ailemin nerede olduğunu bilmiyordum. İran ve Türkiye bu süreçte Halepçililere önemli bir destekte bulundu. Bugüne kadar 25 yıl geçmesine rağmen Halepçe'deki o kimyasal silahların etkisi devam ediyor. Sizden Halepçe'yi, mazlumları unutmamayı, bu konuda çabalamanızı rica ediyorum."
"Halepçe katliamının bir soykırım olarak tanınmasını istiyoruz"
Goran Nuri'nin konuşmasının ardından söz alan Erbil Hareketi İslami Diyanet Hocası Hendiren Abdullah ise Halepçe halkının Müslüman olduğu için katliama maruz kaldığını ifade ederek "Bizler Halepçe katliamının bir soykırım olarak tanınmasını istiyoruz. Biz İslami hareket olarak gerek Filistin gerek Burma gerek Halepçe ve diğer tüm coğrafyalardaki Mustazafları destekliyoruz ve destekleyeceğiz. Ve Cenab-ı Hak'tan tevhid bayrağını tüm coğrafyalarda dalgalandırılmasını diliyoruz. Mustazaflar cemiyeti şahsında tüm Van halkına gösterdikleri bu duyarlılık nedeniyle teşekkür ediyorum" dedi.
Doğruhaber Gazetesi yazarlarından Mehmet Yavuz ise, 'Cumhuriyet döneminden, 12 Eylül'e kadar Türkiye'de yaşanan zulümler' konulu bir konuşma gerçekleştirdi. Cumhuriyet tarihi boyunca mazlum Kürt halkının dinsizleştirmeye ve kimliksizleştirilmeye çalışıldığını aktaran Yavuz, dönemin tarihinden ibretlik kesitler sundu.
Cumhuriyet kullarının Allah'ın kullarına uyguladığı zulümler
Bir diğer konuşmacı Said Şahin ise, '12 Eylül'den günümüze kadar yaşanan zulümler'i anlattı. Yaşanan zulümlerin cumhuriyet kullarının Allah'ın kullarına uyguladığı zulümler olduğunu ifade eden Şahin, 12 Eylül 1980 darbesine gelinceye kadar her 10 yılda bir Türkiye'de darbelerin yapıldığı hatırlattı.
"Müslüman halk iki tarafın zulmü arasında kalmıştı"
Kürtlerin, Cumhuriyet tarihi boyunca devlet zulmü yaşadıklarını, 90'lı yıllara gelindiğinde ise hem devlet hem de PKK'nin zulmü nedeniyle iki ateş ortasında kaldıklarını söyleyen Şahin, "Bir taraftan devlet köy basıyor köylüleri katlediyordu; öbür taraftan Kürtlerin hakkını savunduğunu iddia edenler, masum köylüleri katlediyordu. Bu ülkede emniyet, askeriye gizli terör örgütleri kurdular. JİTEM bu örgütlerden bir tanesiydi. JİTEM bu ülkede toplumu terörize eden, toplumda çok sayıda cinayete imza atan bir örgüttü" ifadelerini kullandı.
"28 Şubat'ta projeler üretildi ve devreye sokuldu"
Konuşmasında 28 Şubat sürecinde yaşanan zulümlere de değinen Şahin, "1995 seçimlerinde Refah Partisi seçimlerden birinci parti olarak çıkınca DYP ile koalisyon oluşturdu. Daha bir yıl geçmeden Refah Partisi'nin İslami kimliğinden dolayı projeler üretildi ve devreye sokuldu. Ali Kalkancılar, Fadime Şahinler, travestiler kralı Sisiler devreye sokuldu. Medya, yargı, emniyet, askeriye, STK'lar, silahlı kuvvetler, silahsız kuvvetler hepsi seferber oldular. Bu ülkede Müslümanları karalamaya ve darbe yapmanın zeminini hazırladılar" dedi.
"Hizbullah operasyonları adı altında 25 bin kişi gözaltına alındı"
Konuşmasında Hizbullah operasyonu adı altında on binlerce masum insanın gözaltına alındığını dile getiren Şahin, "İslam'ı bu toplumda yaygınlaştırmaya çalışan insanlara operasyonlar yapıldı; 25 bin insan gözaltına alındı. Günlerce aylarca işkenceye tabi tutuldular. 10 bin insan 4 yılla 10 yıl arasında hatta 1994'ten beri içerde olan insanlar var. Sonra geliyoruz AK parti hükümetiyle birlikte 28 Şubat'ı gerçekleştirenler bu ülkede, "28 Şubat bin yıl sürecek" dediler. 28 Şubat'ın generalleri, Firavunları belki bu ülkede gözaltına alınmış olabilir; ama gerçekten 28 Şubat sürmeye devam ediyor" ifadelerine yer verdi.
Müslümanlar hep cezalandırıldı
28 Şubat zihniyetinin renk değiştirdiğini ifade eden Şahin, "Halen çocuklarımız okullarına başörtüsüyle gidemiyor. Kaç tane çocuğumuzun velisine başörtüsü mücadelesinden dolayı ceza verildi. Gaziantep'te Güllü Çevik bacımıza 2 yıl 6 ay; Bursa'da Mehmet Polat kardeşimize, Aziz Kayalı kardeşimize birer yılın üzerinde cezalar verildi. İhya-Der davasında, dernek faaliyetlerinden dolayı 19 kişi 150 yılla cezalandırıldı. Adıyaman'da Vahdet- Der, Kâhta'da Mustazaf- Der üyeleri 50 yıl ceza ile cezalandırıldı" diye konuştu.
"Kürt halkı kaçakçılığı bu ülkenin zulmünden dolayı yapıyor"
Roboski'de 34 sivil vatandaşın TSK'ın savaş uçaklarıyla katledildiğini anımsatan Şahin, "Bu ülkenin Müslüman Kürt halkı zaten kaçakçılığı bu ülkenin zulmünden dolayı yapıyor.
Cumhuriyet, bu bölgeleri sefalete sürükledi. Avrupa, Batı Kürtlerin bölgesini sınırlarla 4'e ayırdı. Bir kısmını Türkiye'de bıraktı. Bir kısmını Irak'ta, bir kısmını İran'da bir kısmını da Suriye'de bıraktı. Selahaddin Eyyubi'nin haçlılara karşı verip de Kudüs'ü kurtarmanın cezasıydı bu" dedi.
"Müslümanlığından dolayı, bedenlerine 33 kurşun sıkılanları duyduk" Yapılan katliamlarda 33 sayısına dikkat çeken Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Dikkat edin sayıya. Ben bir de bu ülkede 33 sayısının yaşanan örneklerinden bir sonuç çıkarmaya çalışacağım. Roboski de 33 köylü öldürüldü. Mustafa Muğlalı 33 köylüyü kurşuna dizdi. Madımak'ta yaşanan ve bir komplo olan hadise sonrasında mahkeme, 33 Müslüman'a ceza verdi. Madımak'a karşılık PKK Başbağlar'ı bastı 33 köylüyü öldürdü. Bingöl'de terhis olan ve sivil arabaya bindirilip örgüte haber verilen, bu ülkenin mazlum halkların çocukların 33 tanesi kurşuna dizildi. Ve biz bu ülkede bedenlerine Müslümanlığından dolayı, kurşun sıkılanların bedenlerinde 33 kurşun sayıldığını duyduk. 33'ün tesbihatından 33'ler bu Müslüman halka zulme dönüştürülüyor."
"Suriye'de haklı direnişçi Müslümanların tarafındayız"
Panelde son olarak konuşan Araştırmacı Yazar Suat Yaşasın, 'İslam Baharı ve Suriye' konulu bir konuşma yaptı. Suriye konusunda bir Müslüman'ın nasıl bir tavır takınması gerektiğini izah eden Yazar Yaşasın, Mustazaflar Camiası'na Suriye üzerinden yöneltilen ithamlara cevap verdi.
"Hakkın mücadelesinde Suriyeli direnişçi Müslümanların yanındayız" diyen Yaşasın, "Birileri diyor ki Suriye meselesinde nerede durmak lazım? Oluştuğu ilk günden beri biz camia olarak şunu diyor ve yazıyoruz. Biz Suriye'nin Hama meselesinde nerdeysek aynen oradayız. Haklı bir şekilde mücadelesini sürdürenlerin yanındayız. Kimse bizi başka tarafa götürme hakkına sahip değil. Bizim camia olarak Suriye meselesinde nasıl durduğumuz görmek isteyenler geçmişte Hama katliamı sebebiyle Müslümanların başından geçmiş oyunlarla ilgili gösterdiğimiz tavır için tarihe baksın" ifadelerini kullandı.
Konuşmasında, "Biz tarih boyunca zulümden başka bir şey yaşamamış insanlar olarak hiçbir zaman zalimlerin yanında olmadık ve olmayacağız" diyen Suat Yaşasın konuşmasını şöyle sürdürdü: "Suriye meselesindeki haklının yanında durduğu halde burada batının istediği oyunların karşısında olduğunu deklare eden Mısır ihvan-ı Müslimin'i, HAMAS ve İslami Cihad gibi Filistinli İslami gruplar ve Türkiye'deki Hizbullahi cemaatin lideri Muhterem Edip Gümüş gibi insanların durdukları yerler, tam bizim bugün o gün de gösterdiğimiz yerde olduğumuzu gösteriyor. Ve biz bütün Müslümanları selameti için kardeşlik nazarıyla bakmakla birlikte Müslümanların haklarıyla alakalı ve mazlumiyetinden de uzak durmayan bir nazarla değerlendiriyoruz.
Suriye'deki devrim Allah'ın izniyle yakındır. Allah-u Teâlâ bunu kafirlerin, batının istemediği bir şekilde inşallah sona erdirecek. Buna kanaatimiz sonsuzdur. Rabbimiz Şam'ı bir imtihan vesilesi kılmış. Şam, eskiden beri bu hususu yaşamış. Hama katliamından sonra 30 sene boyunca İslamcıların kalmasına müsaade verilmemiş. İslam kelimesini söylenmesine bile izin verilmemiş, bu topraklarda hep geri bırakılmanın verdiği şeyle 30 senenin telafisini Allah'ın izniyle bu insanları mübarek kanıyla bu Müslümanlar gösterecektir."
Konuşmaların ardından program Grup Rahmet Sanatçılarının seslendirdiği Halepçe temalı ezgilerle sona erdi. (Fırat Arslan, Murat Dalgın - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.