Ekber’ül -Kebair: Şirk

Ekber’ül -Kebair: Şirk

Geçen ayki yazımızda büyük günahları konu edinmiş ve mahiyetlerine değinmiştik. İnşaallah bu sayımızdan itibaren büyük günahlar dairesine giren günahları tek tek ele alıp açıklamaya çalışacağız.

Geçen ayki yazımızda büyük günahları konu edinmiş ve mahiyetlerine değinmiştik. İnşaallah bu sayımızdan itibaren büyük günahlar dairesine giren günahları tek tek ele alıp açıklamaya çalışacağız. Tevfik Allah’tandır ve hamd O’na mahsustur.

‘Her şey zıddıyla anlaşılır’ kaidesine istinaden ekber’ül-kebair (büyük günahların en büyüğü) olan şirkin tam olarak anlaşılabilmesı için tevhid (Allah’ı birleme) ile beraber konuyu açıklamak gerekir.

İslam’ın temel davası tevhiddir. Risalet silsilesi ve semavi kitaplar, insanlar arasında bu esası yerleştirmek için gönderilmiştir. Tevhid her yönüyle Allah’ı birlemedir. Hakiki var oluşta, yaratmada, ibadette, helal-haram belirlemede, kanun koymada, itaat etmede, rızık vermede, sevgi, korku ve ümit beslemede…Kısacası madde ve mana aleminde, hayat ve ölümde, yöneliş ve kaçışta sadece Allah’ın razı olduğu ruhi ve bedeni halleri yaşamaktır. İbrahimi ifade ile:

“Şüphesiz ki ben, hanif (yalnız hakka yönelmiş) olarak yüzümü gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve ben müşriklerden değilim.’’[1]

“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah içindir. O’nun şeriki (ortağı) yoktur ve ben bununla emrolundum. Çünkü ben müslümanların ilkiyim.’’[2]

Tevhidin zıddı şirktir. Şirk; insanın, Allah’ın zatında ve vasıflarında, inançta, amelde ve amaçta, Allah’ın dışında bir şeyi O’na ortak koşmasıdır... İnsanlık tarihi boyunca şeytan, insanları sırat-ı müstakim olan tevhidden uzaklaştırmak için müteaddit yollar kullanmıştır. Bunu yaparken insanların zaafiyetlerinden faydalanmış ve el-an da öyle yapmaktadır. Kimine şehvet damarından, kimine hırs damarından, kimine dünya sevgisi damarından, kimine sevgi-korku damarından ve çoğunlukla da gaflet ve cehalet damarından sokulmuş, yaratıcıyı inkar ve O’na ortak koşma suretiyle insanlardan çoğunu saptırmıştır. Maetteessüf şeytan, ben-i Adem’in çoğunu gaflet ve cehalet ağına düşürüp Allah’tan uzaklaştırmış ve huzur-u ilahideki “insanları senin yolundan saptırmak için her yolu deneyeceğim ve onların çoğunu kendine ibadet eder bulmayacaksın” meydan okuyuşunu gerçekleştirmiştir. Heyhat! Heyhat! Beşeriyet adüvv’ül-mübinin (apaçık düşmanlarının) fısıltılarına ve sapkınlıklarına uyup ona ibadet etmekte, o mel’unun ardınca cehenneme koşmaktadır. Kendilerini ateşe çağıran bir düşmana teslimiyet ve itaat akl-ı selim işi mi?

İnsanların üzerinde yerine getirmesi gereken birtakım haklar vardır. Bu hakların en büyüğü yaratıcımız ve nimet vericimiz olan Zat-ı Zülcelal’e aittir. Şirk, Allah’ın hukukunu tahkir, ağır bir küfran-ı nimettir.

“Ey oğulcuğum! Allah’a ortak koşma. Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür.’’[3]

Ebu Berke’den (ra) rivayetle: “Hz. Peygamber (sav) üç kere: ‘Bakın, ekber’ül-kebairi (büyük günahların en büyüğünü) size bildireyim mi?’ buyurdu. Oradakiler: ‘Evet bildir, ey Allah’ın Resulü’ dediler. ‘Allah’a ortak koşmak, anne-babaya karşı gelip eziyet vermek’ buyurdu. Bu sırada yaslanıyordu, doğruldu ve: ‘Bakın bir de yalan söylemektir’ dedi ve sürekli bu sözü tekrar edip durdu, o derece ki keşke sussa dedik.’’[4]

Adalet, bir şeyi olması gereken yere koymak iken, şirk, bir şeyi hak etmediği yere yerleştirmektir. Şirk, Allah’ın kadrini taktir etmemek, aciz varlıkları Allah’ın kadrine yüceltmektir.

Aslında büyük zulüm olan şirkte tahkir edilen sadece Allah’ın kadri değil, şirke düşmek yoluyla insan mahlukatın eşrefliğinden mahlukatın esfelliğine sukut ediyor. İnsan, mahlukat arasında en şerefli ve en mükerrem olandır. ‘Celalim hakkı için biz Ademoğullarını şerefli kıldık.’[5] Kainattaki her birşey insanoğlu için ve insanoğlu da Allah / ahiret için yaratılmıştır. Evet, kainat bütün yaratılmışlığıyla insanoğlunun yaşamına musahhar kılınmıştır. Güneş, ay, yıldızlar, hava, toprak, su, hayvanlar, bitkiler ve tüm nimetlerin hepsi ben-i Ademin hizmetini görmekte. Allah her şeyi insanın muvakkat yaşamının saadet hizmetçisi olarak yaratmışken, insanın kendi hizmeti için yaratılmış bir şeyi bazen bir ilah edinmesi veya uluhhiyete ortak kılması ve bazen de asıl amaç edinip yüce yaratıcıdan uzaklaşması ehl-i akıl nezdinde pek büyük bir cinayet ve hamakattır.

Şirk tüm mahlukatın hakkına ihanet olması hasebiyle de büyük zulümdür. Zira insan mahlukatın halifesi olarak yaratılmıştır. Serzakir ve sözcü konumunda olması için kendisine akıl verilmiştir. ‘Yerde ve gökte ne varsa her şey Allah’ı tesbih etmektedir’[6] hakikatiyle küçük büyük her şey bir koro halinde Allah’ın birliğini terennüm etmekteyken, insan şirk işlediği zaman bu koronun ahengi bozulmaktadır. Tüm mahlukat insanın bu ihanetinden şekva edecektir.

Şirkin farklı şekilleri vardır. Allah ile beraber başka bir ilahın varlığına inanmak şirk olduğu gibi imanın temel esaslarını zedeleyen tarzda nefsin her istediğini yerine getirmek nefsi ilahlaştırmaktır. ‘Hevasını (nefsi arzularını) kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü?’[7] Allah’ın dışında herhangi bir şahsı veya şahısları veya otoriteyi veya kurumu İslama muhalif helal-haram belirlemede, kanun koymada yetkili görüp onlara tabi olmak da şirktir.

‘Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Halbuki bir tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah ortak koştukları eşlerden münezzehtir.’[8]

Adiyy ibn Hatem şöyle bildirmiş: ‘Boynumda altından bir haç olduğu halde Resulullah’ın (sav) huzuruna vardım. Resulullah (sav): ‘Ey Adiyy! Uzaklaştır şu putu kendinden’ dedi. Adiyy devam ederek şöyle dedi, ‘Resulullah’ın (sav) beraat (tevbe) suresinden şu ayeti okuyor olduğunu işittim: ‘Allah’ın dışında hahamlarını ve papazlarını rabler edindiler…’ Dedim ki: ‘Ey Allah’ın Resulü! Onları rab edinip kulluk etmediler.’ Bunun üzerine: ‘Allah’ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kılmıyorlar mı?’ Dedim ki: ‘Evet’ Dedi: ‘İşte rabb edinmeleri budur.’[9]

Acı bir ucubeliktir ki, Allah’ın, insanı insan yapan helal ve haramlarına, emir ve nehiylerine sırt çevirenler, kendileri gibi zayıf, aciz, fani insanların kanunlarına tam bir teslimiyet gösteriyorlar. Kudreti ve ilmi sonsuz olan Allah’ın kanunlarına uyanları da bağnazlıkla itham ediyorlar. Sormak lazım onlara. Yaratıcıya kul olmak mı yoksa mahlukata kul olmak mı bağnazlıktır? Üstad Bediüzzaman’a kulak verelim:

‘Yalnız biri iste, başkaları istenmeye değmiyor.

Biri çağır, başkaları imdada gelmiyor.

Biri taleb et, başkaları layık değiller.

Biri gör, başkaları her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar.

Biri bil, marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faidesizdir.

Biri söyle, O’na ait olmayan sözler malayani sayılabilirler.’[10]

‘Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak kılmasın.’[11]

‘Ümmetim için en çok korktuğum şey, Allah’a şirk koşmaktır. Ama dikkat edin; Güneş’e Ay’a ve puta tapacaklar demiyorum. Fakat, Allah’ın rızasının dışındaki gayeler için harekette bulunacaklar ve gizli şehvet, yani riya ve gösteriş duygularını taşıyacaklar (demek istiyorum)’[12]

Tevhitte amaç Allah’ı birleme olduğu gibi müslümanların birliğini de netice verir. Tevhid birlikteliği; birliktelik, gücü; güç ise üstün olmayı gerektirir. Bir’e ibadet etmek, bir kitabın düsturlarına uymak, bir din ailesinin efradı olmak bir ümmet vücudu olmayı gerektirir ki insanoğlu bu birler ve birliktelik içinde saadet-i dareyni yaşar.

Şirk bu birleri ve bu birlikteliği parçalar, nuru zulmete, saadeti şekavete, adeleti zulme çevirir. Şirkin yaygın olduğu toplumlarda haksızlıklar, zulüm, kötülük, fuhşiyat, cehalet ve açlıklar yaygınlaşır; insani ilişkiler ve duyguların ölümü yaşanır. Allah’ın hukukuna riayet etmeyen bir insanın, diğer insanların haklarına riayet etmesi beklenir mi?

İslam coğrafyasının bugünkü içler acısı halinin asıl sebebi müslümanların güç birliğinden uzaklaşıp ayrılığa düşmüş olmasıdır. Ne acıdır ki küfür, bugün müslümanlarda olması gereken birlik ruhunu yakalamış olduğundan egemen konumundadır. Müslümanlar ise ihtilafın, cepheleşmenin, birbirlerini dışlamanın ve duyarsızlığın parçalanmışlığı içinde esareti yaşamaktadırlar.

Şirk insanın akıl fonksiyonunu köreltir, istikametini şaşırtır, doğru ile yanlışı ayırd edemez canavar bir hayvan konumuna düşürür. Hatta kendi öz evlatlarını öldürtecek kadar hayvandan daha edall bir cani yapar.

‘Yine ortakları müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi süslü gösterdi ki, (böylece) hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar...[13]

Cahiliye Arapları kendi öz evlatlarını canlı canlı gömüp öldürüyorlardı. Asrımızın medenileri (!) ise öz evlatlarını kendi elleriyle fuhşun, uyuşturucunun, sefahatin, ahlaksızlık ve dinsizliğin kucağına gömerken Arap cahiliyesinden daha mı az barbar kalmıştır? Bin dört yüz küsür yıl öncesinin karanlık cahiliyesi bu cinayetleriyle evlatlarının fani dünyasını karartırken, muasır medeniyet cahiliyesi ise şeytanın kucağına bıraktıkları evlatlarının hem fani dünyalarını hem de ebedi hayatlarını karartmaktadırlar.

Evet, çocuklar Lokman gibi bir pedere, insanlık peygamberler gibi birer manevi babaya ne kadar da muhtaçtır. Babalar hem kendilerinin hem de evlatlarının ebediyetlerine acıyıp Lokman-misal şefkat ile; ‘Ey oğulcuğum! Allah’a şirk (ortak) koşma, muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür’ deyip tevhidi aşılasa, şirkten menetse kendilerinden mesuliyeti düşürmüş ve evlatlarına hidayet kapısını aralamış olurlar. Toplumların manevi pederleri olan ulema, ‘alimler, peygamberlerin varisleridir’ hakikatiyle peygamber-misal toplumları, ‘ey kavmim! Yalnız Allah’a ibadet edin’ diye uyarsalar toplum şirkin iğrenç tuzaklarından uzaklaşıp tevhide yönelmez mi?

Allah (cc), Kuran’da şirk üzerine ölmüş birinin günahlarını bağışlamayacağını bildirmiştir. Ancak şirkten tevbe ile dönüp islamiyetini güzelleştirenin günahlarını bağışlayacağı müjdesi de vardır.

Hanif olarak Allah’a yönelen kul olma duasıyla…

İnzar Dergisi

İslam ve Kur'an Haberleri

[1] En’am: 79

[2] En’am:162

[3] Lokman:13

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.