Hasan SABAZ
El Bab düğümü
Türkiye'nin Suriye coğrafyasına müdahil olma ve DEAŞ'a karşı operasyonda önemli bir uğrak yeriydi el Bab. Oranın alınması PYD-PKK'nin koridor, BAAS'ın sınırı güvensizleştirme planı bozulmuş olacaktı.
Operasyon hızlı başlamış; ancak el Bab kapısında duraklamıştı. Bu arada Amerikan desteğinde hareket eden PYD-PKK güçleri ve kısa süre içinde BAAS güçleri de el Bab çevresinde göründü.
Böylece el Bab'da garip bir düğüm ortaya çıktı.
Türkiye, el Bab'ı DEAŞ'tan alıp ÖSO'ya teslim etmek istiyor.
“Herkes DEAŞ'la mücadeleye odaklanmalı” diyen Amerika, DEAŞ'la mücadele eden Türkiye'ye karşı PYD-PKK'yi destekliyor, muhalif unsurları “Amerikan işbirlikçiliğiyle” suçlayan BAAS ve İran, Amerikan işbirlikçisi olan PYD-PKK ‘ye destek veriyor. Rusya, Türkiye ile ilişkilerini geliştirirken, Türkiye düşmanı PYD-PKK'ye destek veren BAAS'ı korumak için sivil katliamlarında, vahşette sınır tanımıyor.
El Bab düğümü ortamı geriyor, sahne dışı oyunlar devreye konuyor.
BOMBALARIN MESAJI
Özellikle son üç ayda PKK'nin Türkiye yapılanmasına yönelik ciddi şekilde yıpratıcı ve yer yer tasfiye edici operasyonlar yapıldı. Bunda başarıya ulaşıldığı kanaati oluştu ki, Irak Kürdistanı sınırları içinde olan Kandil ve Sincar bölgelerine de operasyonlar gündeme geldi. Sınıra yapılan yığınaklar göz önünde bulundurulduğunda bunun hazırlığının yapıldığı ya da en azından caydırıcı bir güç olarak görünmenin önemsendiği ortaya çıkıyor. Sonraki süreçte ise kimi analizcilerin iddiasına göre Menbiç, Afrin ve Tel Abyad'ın hatta aynı anda Kamışlı ve Kobani'nin de hedef alınabileceği ve PYD-PKK'nin askeri gücünün kırılmasının hedeflendiği belirtiliyor.
Amerika, bazı yerlerde üsler kurarak olası bir Türkiye saldırısının önüne geçmek istedi; ancak bu şekilde süreci durduramayacağını anladı. Türkiye ile kaçınılmaz bir savaş öncesinde PYD-PKK'yi konvansiyonel silahlarla güçlendirerek caydırıcı bir güç gibi göstermek ve sonrasında aynı silah ve birliklerle gerekirse Rusya'yı tehdit etmek daha mantıklı geldi. Normal şartlar altında uluslararası ilişkiler alanında adı konulmamış bir uzlaşmayla hiçbir zaman örgütlere verilmemiş olan Stinger füzelerinin PKK'ye verilmesi fikri böyle ortaya çıktı.
Türkiye, Avrupa'da yükselen “PKK'nin terör listesinden çıkarılması” sesleri ve Amerika'nın Stinger verme kararı sonrası, siyasi ve ekonomik alanda Batı ekseninden uzaklaşmanın yollarını aramaya başladı. CIA'nın düşünce kuruluşu kılıflı istihbarat yapılanması olan Stratfor'un Türkiye'nin “Ticarette dolar alanı”nın dışına çıkma çabasının “domino etkisi” ile yayılabileceği ve küresel emperyal döngüye zarar verebileceği yönündeki kaygıları, Batı'yı klasik yöntemlere geri çevirdi: Kontrollü kaos…
İstanbul'daki bombalı saldırıları, küresel tiyatrodan ayrı düşünmemek gerekir.
15 Temmuz'da yaşananlar bir halkın işgali hazmetmeme meselesi iken bunu spontane gelişen olaylar ve tepkileri de kontrol dışı ve doğaçlama diye yorumlamak, Batı'nın tiyatroyu devam ettirme çabası olarak yorumlanabilir.
Oysa 15 Temmuz'un akamete uğraması zihinlerde Amerika'nın “yenilmez güç” olduğu yönündeki algıyı yerle bir etmişti.
Öyle görünüyor ki, Amerika bunu hesaba katmıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.