Abdullah ASLAN
El Bab operasyonu ve estirilmek istenen fitne
Türkiye'nin Cerablus ve El Bab operasyonunun DAEŞ'in saldırıları doğrultusunda gerçekleştirildiği hep ifade edildi. Ara ara asıl hedefin PYD güçleri olduğu, ancak uluslararası meşru zemin oluşturma adına DAEŞ üzerine gidildiği belirtildi.
Türkiye'nin bu denli bir operasyon için haklı gerekçelerinin olup olmadığı elbetteki tartışılır. Ancak operasyon başlamadan önce özellikle Kilis'e düşen roketlerle ilgili ‘vuralım, ezip geçelim' diyenlerin başlatılan operasyonun ardındaki vaveylaları, asıl niyetlerini ortaya koyması açısından önemli.
Türkiye'ye karşı kimi ‘tepkisel saldırı'ları dışında düzenli bir eylemi olmayan bir yapıya karşı ‘uluslararası meşruiyet kazanma' gerekçesiyle bu ölçüde müdahalenin doğru-yanlış kısmına girmeden evvel, ilkin ‘DAEŞ'le savaş isterük' deyip de operasyon başladıktan sonra ‘bu ne iş, bize ne Cerablus'tan, El Bab'tan, onlar bizim ülkede keyif çatsın, askerlerimiz de onlar için ölsün, ey ahali bunu kabul etmeyelim!!!' türünden çağrılarla, halkı kışkırtmaya çalışan kesimlerin, son dönemki asıl niyetlerinin yine Türkiye içinde bir kalkışmanın fitilini ateşlemek olduğunu insan rahat bir şekilde sezebiliyor.
Bunlar, daha önce Türkiye sınırları içerisinde hayatını kaybeden asker ve polis cenazeleri için kargaşa ve etnik unsurlar üzerinden de bir kaosu oluşturmayı hedeflerken, şimdi de Suriye'de hayatını kaybeden askerler için, Suriye'den mazlumane ve can havliyle kaçan sivil insanlara dönük bir öfke patlaması oluşturmanın hevesindeler.
Bunun sokaktaki yansımalarına da yer yer şahit olunuyor. ‘Biz onlar için Suriye'de ölürken, onlar burada çocuk yardımı alıyor, aylık kartla gıda alıyor, ilaç parası ödemiyor vs.' şayialarla, savaş ve çatışmaların şiddetinden aile fertlerini, çocuklarını, kardeşlerini ve eşlerini kaybetmek suretiyle gelen biçare insanlar hedef tahtasına konmaya çalışılıyor.
‘El Bab'a girin!' diyen bu insanlar olmadığı gibi, karşı tarafın yanında savaşmayı kabul etmeyip, senin ülkene sığınan insanlar bunlar. Hele savaş ve şiddetle hiçbir işi olamayacak kadın ve çocukların burada hedefe konmasının nasıl bir izahı olabilir ki? Kaldı ki onun inisiyatifi dışında gerçekleşen şu çatışmalarda onun nasıl bir cürmü olabilir ki? İnsaf ve izan sahibi hiç kimse bu konuda yanlış yaparak günahı olmayanları sorumlu tutmaz, tutamaz.
Genelde sol kesimin bu konuda halkı galeyana getirmeye çalışmasının sebebi, hayatlarını kaybeden asker veya vatandaşları düşünmeleri değildir; sonuçsuz kalan diğer kalkışmalar akabinde buradan bir infial oluşturma çabası ve gayretidir.
Ensar olmuş bu halkın artık bu gayretlere prim vereceği düşünülemez. Bağrımıza bastığımız mazlum halkı, kadın-çocukları rencide edeceğimiz günleri kimse beklememelidir.
Peki,
El Bab'a gidilmeli miydi? diye sorarsanız. Tamam diyelim ki, ‘Terör' ‘saldırı' ‘sınırımız' vs. gerekçelerle gidildi veya girildi. Girdikten sonra şimdi ne yapılacak ve nasıl dönülecek? Açıkçası ben de bunu merak ediyorum.
PYD için gittiyseniz, vuramazsınız, çünkü ABD'nin müttefiki. Diyelim ki el Bab'ı aldınız. Ebed orada kalınacak değil. El Bab'ı alıp da döndünüz; döndükten sonra onu kime bırakacaksınız? Bıraksanız şu şartlarda sizden sonra ya Esed'in ya da PYD'nin olacak. O zaman bunca kayıp ve dert ne diye çekildi?
PYD için sanki biraz acele edildi. Çünkü bundan böyle ya Esed tek başına ya da Esed ile Rusya PYD'yi beraber vuracak. PYD, ABD'ye müttefikse onlar yani Rusya ve Esed muhalefetle de anlaşıyorlarsa o zaman sıra PYD'ye gelmiş demektir. Daha yeni bir Esed komutanı, ‘PYD'ye o bölgeleri bırakmayız' diye açıklama yapmış bile.
Dileğimiz hiçbir mazlumun kanı akmasın, çatışma ve gözyaşı olmaksızın ‘insanlık yararı'na diyalog ve konuşmayla sorunlar çözülsün.
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.