Abdullah ASLAN
Elde ne kaldı?! Aa.. hiç bir şey!! olmasın!
Siyaset sözcüğü, 14. yüzyıl, eş anlamlısı politika ise 20. yüzyıldan sonra tedavüldeki yerini almıştır.
Siyaset aslında idare etmede herkesin kendine özgü özel görüş ve işleyiş tarzının adıdır. Herkesin kendine göre siyaset yapma yani görüş ve buna bağlı olarak yönetme tarzı farklı olabilir.
Şehir, bölge ve ülkelere göre etkileme yöntemleri farklılık arz ettiğinden, kişilerin zamana ve zemine göre farklı etkileme tarzlarına başvurmaları normaldir. İşte bunun adı siyasettir. Herkesin siyaseti farklıdır, farklı olabilir. Ancak sonda söyleyeceğimizi şimdi söylemek gerekirse şayet: Her zemin ve şeraitte siyaset, doğrudan sapma veya yerlere göre yalan-dolan davranma hali değildir. Siyaset yere ve zamana göre özel görüş ve kendine özgü yönetim tarzının hikmetle halka arz olunması ve bu minvalde şartlar zorlanarak icraatın ortaya konmasıdır.
Siyaset yalan-dolan veya doğru olandan sapma gibi bir anlam taşımıyor, ancak maalesef rakiplerin yarıştaki ifrat-tefritleri, onları siyaset dışı bir davranış ve hareket biçimi içerisine sürüklediği gibi yaptıkları eğrilikler, özel görüş ve yöntemin adı olan siyaset kavramını da kirletti ve zihinlerde şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçınmanın gerekliliği algısını oluşturdu.
Herkes göründüğü ve düşündüğü yöntemlerle bir yol belirleyip özel görüşü doğrultusunda halka arz olunsaydı, siyaset kavramının kirlenmesinin önüne geçilmiş olacaktı. Ahval böyle olmadığından ‘siyaset' sözcüğünün önüne ‘dürüst' kavramı getirmek artık bir gereklilik oluverdi.
Dürüst siyaset, herkesin kendi yönetim biçimini ve anlayışını, yalana dolana bulaştırmadan, ama kendine göre ‘yerindelik' veya ‘hikmet' libasıyla halka serdetmesi demektir. Halkı aldatarak geliştirilen hiçbir vaat temiz siyaset olamaz. Temiz olmayan siyasetin, halka sağlayacak bir kazanımı da söz konusu olamaz.
Hatta siyaset bundan büyük zarar görür, görüyor. Zamanla siyasetin etkileyici duruma gelmesi, bu yolda özel görüşleri ve tarzları çerçevesinde siyasetçilerin birbiriyle yarışmaları ve sürekli yapacaklarını hatta yapamayacaklarını yapacaklarmış gibi vaad etmeleri, insanların siyasete bakış anlayışını etkilemiştir. Onun için genelde insanlara göre siyaset yalan ve kandırmadır. Genelde verilen vaatlerin seçilen siyasiler tarafından yerine getirilmemesi ya da eksik bir şekilde gerçekleştirilmesi, insanların siyasilere ve siyaset kavramına olan güvenini zedelemiştir.
Günümüz partilerin bu yönlü siyaset tarzı, siyaset kavramını maalesef hiç beklenmedik algılara tekrar duçar eylemiştir.
Normal yollardan dürüst siyaset ile elde edilen bir iktidarın, kendine özgü düşünüş ve yöntem tarzından uzak kadrolarla elde edebileceği kazanımların kalıcı olması da beklenemez. Yanlış adamlarla dürüst siyaset muhaldir. Böylesi kuşatılmış bir siyasetin maalesef düzeltme gibi bir gücü de söz konusu olamaz. Bu gibi durumlarda çarkın içindekiler dâhil herkes olup bitenden şikâyetçi olur, ancak nasıl düzeltileceğiyle ilgili de kimsenin ne bir fikri ne de bir önerisi olur.
Doğrulardan ve kendine özgü yönetim tarzından ödün vermek pahasına sadece başkalarını ürkütmemeye mebni bir siyasetin, yıllar yılı kalıcı kazanımlarla alakalı tabir yerindeyse bir arpa boyu yol alamaması kadar normal bir şey olamaz.
Dürüst siyaset, dürüst tarzlı siyasetçilerle kalıcı kazanımlar sağlar. Aksi takdirde o siyaset tarzı hayal kırıklığı yaşatan bir siyaset tarzı olup çıkar. Bunun bedelini de herkesten önce o siyaset sahipleri öder. Akabinde de tabii ki buna bağlı olarak o siyasilere umut bağlayan ama umutları kursaklarında kalan milyon halk bireyleri ödemiş olur.
Onun için diyorum ki; bu ülkenin, hepimizin, herkesin dürüst siyaset ve siyasilere ihtiyacı vardır. Bunu tesis etmekten başka çıkar yol yoktur. Dürüst siyasetin ehil insanlarla kalıcı kazanımlar sağlayacağı muhakkaktır. Dürüst siyasete davet, herkes içindir. Bunu gerçekleştirerek siyaseti düşmüş olduğu marazdan kurtarmanın zamanı çoktan geçti bile.
Sonuç olarak da dileğim o ki; dünya insanları, yanlış siyaset tarzlarıyla yeniden hayal kırıklığına uğramasın; insanlar yıllar yılı, “Elde ne kaldı?! Hiç bir şey!!” diyen müflis tüccarın halini yaşamasın.
Silm ve selam ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.