Elhamdulillah, şimdiden biz kazandık!

Bugünlerde Diyarbakır, Batman, Siirt, Bitlis, Ağrı, Van’ı kapsayan bir ziyaretimiz oldu. Ziyaretle, buradaki kardeşlerimizin bir kısım seçim çalışmalarına vakıf olduk.

 

Seçimlere yaklaşık yetmiş gün gibi bir süre var ama şimdiden size müjde verebilirim ki biz kazandık.

Nasıl biz kazanmış olmayalım ki, kardeşlerimiz seçim çalışmaları kapsamında yüzbinlerce evi ziyaret etmişler ve ziyaretlere devam ediyorlar.

Bu ziyaretlerde HÜDA PAR’dan gelindiği söyleniliyor ve partinin amacı dile getirilip anlatılıyor ama ziyaretlerin en önemli fonksiyonu tebliğ, davet, inzar ve bilinçlendirme özelliği taşıyor olmasıdır.

Bu seçim çalışmaları vesilesiyle, bugüne kadar her Müslümanın Peygamber misal yapması gereken ev ev dolaşıp İslam’ı anlatma sorumluluğunun ortamı ve fırsatı oluşmuş bulunuyor.

Gidilen evlerde İslam’dan uzaklaşma, ahlaki yozlaşma, gençliğin hali, ahiret, hesap, cennet-cehennem, adalet, hizmet, maddi-manevi projeler ve toplumsal  ıslah konuşuluyor.   

Bizim için seçimin iki kazancı vardır: 1-Halka ulaşma, 2- İdare makamlarını elde etme. İnsanlara hayır kazandırma gayemiz var. Halkın hayrı ise maddi, manevi ıslahındadır. İdare makamlarına talip oluşumuzdan da amacımız; halkın maddi ve manevi dünyasını hizmet merkezli ıslahtır.

Madem idare makamlarından amacımız ıslah, seçim çalışmalarında halkla yüz yüze gelmek de ıslahın birinci aşamasıdır.

Bu çerçevede yapılan ziyaretler ile kazandığımıza dair öyle güzel örnekler var ki...

Ziyaret edilen bir eve, bir hafta aralıkla sehven ikinci defa gidiliyor. İkinci ziyarette evden çıkarken, evin hanımı adeta yalvarıyor: “Ne olursunuz bir daha gelin. Çünkü önceki gelişinizden beri eşim bir haftadır namaz kılıyor.”

Bunun gibi yüzlerce örnek. Ama benim dinlediğimde en çok etkilendiğim örnek  Diyarbakır’da yaşanıyor.

Ziyaret ekiplerinden biri, bir evin kapısını çalıyor. Kapıya çıkan beyefendiye kendilerini tanıtıyorlar ve: “Biz HÜDA PAR’dan geliyoruz, sizi Allah’ın dinine davet ediyoruz” diyor, ekibin başı. Sonrasını ekibin başından dinleyelim: “Aslında ‘sizi Allah’ın dinine davet ediyoruz’ cümlesi ilk defa o ziyarette gayr-i ihtiyari ağzımdan çıktı. Yoksa bu ifade, ziyaretlerde kullandığımız bir ifade değildi. Tabi ben bu ifadeyi kullanınca, adam dondu kaldı. Olduğu yere çakılmış gibi bir tuhaf oldu. Biz de şaşırdık kaldık. Biraz kendimizi anlattıktan sonra, broşürümüzü verip ayrıldık. Çevre ziyaretleri bitirdik ama aklımız o adamda kaldı, acaba ne oldu diye? Tekrar kapısını çalmaya karar verdik ve: “Biz sizden endişelendik, acaba size bir şey mi oldu diye soralım dedik. Adam da madem ki geldiniz söyleyeyim: ‘Ben dün gece Resulullah’ı (sav) rüyamda gördüm ve bana sizin kullandığınız ifadenin aynısını kullanmıştı. Siz de aynı ifadeyi kullanınca ben tuhaf oldum ve dondum kaldım’ dedi.

Elhamdulillah, biz kazanmışız. Seçimi kaybetsek de biz kazanmışız. Yüzbinlerce evi, insanı ziyaret etmiş ve insani, dini sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız.

İnşallah samimi ve fedakar kardeşlerin gece gündüz çalışmaları ile seçimleri de kazanacağız. Kimsenin tahmin etmediği sonuçlar elde edeceğiz biiznillah. Biz kardeşlerimizin samiyetine, çalışmasına ve fedakarlığına güveniyoruz.

Bu camianın fertleri gerçekten çok fedakar. Hatta öyle fedakar ki, dışarıdan bakan dost, düşman; “Bunlara şu ülkeden para geliyor” deyip maddi kaynağımızı uluslararası destekle izah etmeye çalışıyorlar. Halbuki fedakarlıklarını hayal bile edemedikleri kardeşlerimizin her birinin “uluslararası” bir devletimiz olduğunu bilmiyorlar. Dünyalarında öyle bir fedakarlık yok. Seçim çalışmalarına ciddi miktarda maddi destekte bulunan bir kardeş anlattı: “Hocam ben daha önce tablacılık yapıyordum. Lokantada yemek yemeyip, ekmek peynirle ihtiyacımı karşılıyor ve yemekten tasarruf ettiğim birkaç lirayı infak ediyordum. Sonra cezaevi ile her şeyimi kaybettim. Cezaevi sonrası ise Allah bana işyeri, araba, ev, çoluk çocuk nasip etti.”

Evet, bizim İran’ımız, uluslar arası desteğimiz bu kardeşlerdir. Elhamdulillah böyle kardeşlerimiz var. Ne zaman İslami hizmet için maddi kaynağa ihtiyaç duysak, hemen yanıbaşımızdalar. Öyle bir yanı başımızdalar ki; “Hocam ev aldım 70.000 borcum var ama olsun, Allah için bir 10.000 daha borçlanırım, bu 80.000 olsun deyip, borç alıp, hayır işleyen” kardeşlerimiz var. Sizce bu dava kayberder mi? Hele bir de Yusufi mekanların ve hicretlerin bedeli ve duası da varsa...

İnanın biz şimdiden kazandık.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.