Selahaddin YILDIRIM
Emaneti Ehline Vermek
Emanet kısaca Allah Teâla’nın kullarına verdiği bütün imkan ve nimetleri ifade eden kapsamlı bir sözcüktür. Siyaset alanında emanet kişiye tevdi edilmiş görevi ifade eder. Bu anlamıyla Kur’an-ı Kerim “Allah emaneti ehline vermenizi emreder” buyurur.
İnsanlar birbirlerinden farklı yapılarda yaratılmışlardır. Yaratıcı kudret toplumun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak insanların her birini değişik istidatlarda yaratmıştır ki her alanda iş görebilen kişiler olsun. Her insanın sevdiği bir alan vardır. Mevcut kabiliyetleri, kişinin o alan için yaratılıp yaratılmadığını gösterir. Bir işi, o işe kabiliyeti olmayan birine tevdi ederseniz yanlış yaparsınız.
Görevlendirilecek kişiyi tanımak ve onun kabiliyetine uygun olan işte görevlendirmek son derece önemlidir. Yapacağı iş konusunda kabiliyet ve ehliyet sahibi olmayana o işi vermek kıyametin alameti olarak görülmüştür. Yapılan işin ehliyetli ellerde olmasını konu edinen Mesnevi’den bir kıssayı okuyalım:
“Bir gün beyleri Sultan Mahmud'a: “Eyaz” denilen bu kölenin ne marifeti var ki sen ona otuz kişinin maaşı kadar maaş ödüyorsun?" dediler. Sultan Mahmut bu soruya o anda karşılık vermedi. Birkaç gün sonra beylerini alarak ava çıktı. Av peşinde koşarlarken bir kervanın gitmekte olduğunu gördüler.
Sultan Mahmut, Beylerden birine: "Git sor, bakalım bu kervan nereden geliyor?" dedi.
Bey atını sürerek gitti, birkaç dakika içinde geriye döndü. "Efendim kervan Rey şehrinden geliyor." dedi. Sultan Mahmut: "Peki nereye gidiyormuş?" diye sorunca bey susup kaldı.
Bunun üzerine Sultan Mahmut başka birini gönderdi. O da gidip geldi. "Efendim, Yemen'e gidiyormuş." dedi. Padişah: "Yükü neymiş?" deyince o da sustu kaldı.
Bu defa padişah başka bir beye: "Sen de git yükünü öğren!" dedi. Bey gitti geldi: "Her cins mal var fakat çoğu Rey kâseleri." dedi. Padişah: "Peki kervan Rey'den ne zaman çıkmış?" diye sorunca bey susup kaldı cevap veremedi.
Padişah böylece tam otuz beyi gönderdi otuzu da istenen bilgileri tam olarak getiremediler. Padişah son olarak Eyaz'ı çağırdı: "Eyaz, git bak bakalım şu kervan nereden geliyor." dedi. Eyaz saygıyla padişahın huzurunda eğilerek konuşmaya başladı: "Efendim, kervan görünür görünmez sizin merak ederek soracağınızı tahmin ettiğimden gidip gerekenleri öğrendim. Kervan Rey'den geliyor Yemen'e gidiyor, yükü şudur, şu kadar at, şu kadar deve, şu kadar katırdan oluşuyor. Kervanda şu kadar insan var, onlardan şu kadarı silahlı." diye başlayarak kervan hakkındaki en küçük malumata varıncaya kadar anlattı. Bütün bunları beyler ağzı açık dinliyorlardı. Böylece Eyaz tek başına otuz beyin edinemediği bilgiyi edinmiş, başaramadığı işi başarmıştı.
Padişah beylerine döndü: Sadık kölem Eyaz'a neden otuz kişinin ücretine denk ücret verdiğimi anladınız mı? Görüyorsunuz ki bu bile onun hizmetine karşılık az geliyor." dedi. Böylece Eyaz'ı çekemeyerek aleyhinde konuşan beyler utandılar, yaptıklarına.”
Mevlana’ya göre eğitim var olanı geliştirir, olmayanı var edemez.
“İsa, bakırını altın eder, altının varsa mücevher yapar, mücevherin varsa onu daha da güzelleştirir, aydan da, güneşten de daha güzel bir hâle sokar.”
Görev bir emanettir; onu ehliyet ve liyakat sahibi olmayana vermek kıyametin alametlerinden sayılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.