Emekli Albay Ay: "ABD'de eğitim alan subaylar Türkiye'de darbelerin içerisinde yer aldı"
2 bin 400'ün üzerinde subayın Amerika'da eğitim aldığını söyleyen emekli Albay Mehmet Yavuz Ay, bu subayların önemli bir bölümünün Türkiye'deki darbelerin içerisinde yer aldığını ifade etti.
Türkiye'de darbe geleneği ve 28 Şubat Darbesi ile ilgili İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan emekli Albay Mehmet Yavuz Ay, Osmanlıda darbecilerin, dinin; Cumhuriyet darbecilerinin ise laikliğin elden gittiğini bahane ederek darbe yaptıklarını söyledi.
Ay, "Cumhuriyeti kuran kadrolar şuna kanaat getirmişler; 'Bizim geri kalma sebebimiz dindir, İslamiyet'tir. Dolayısıyla biz bu dini ortadan kaldırdığımızda veya etkisizleştirdiğimizde medeni dünyaya dâhil olabiliriz.' Aslında cumhuriyet ideoloğunun Mustafa Kemal Paşa olmadığı kanaatindeyim. Cumhuriyetin ideoloğu Osmanlı Batılılaşmasının ideoloğu olan 2. Mahmut'tur. 2. Mahmut'un neler yaptığına baktığımızda cumhuriyet kadrolarının da neler yaptığını görürüz. Cumhuriyet kadrolarının kendileri özgün şeyler yapmamışlar. Mesela 2. Mahmut memurların kılık kıyafetini ilk kısıtlayan ve uymayanları hapis cezasıyla cezalandıracak mevzuat getiren bir padişahtır. Halk arasında da 'Gavur Padişah' olarak anılır." şeklinde konuştu.
"Amerika'da kurs gören subaylar darbelerin içerisinde yer aldı"
Doktora öğrencileri, üniversite öğrencileri, kaymakamlar, valiler ve askerlerin sürekli Batı'ya eğitim almaya gönderildiğini belirten Ay, "Eğitim almaya gönderilen bu insanlara değerlerimizle ilgili hiçbir bilgi verilmemiş ve onlar belli bir koruma altına alınmamıştır. Dolayısıyla Türkiye içerisindeki yönetici kadrolar Amerika'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın, Almanya'nın nüfuz alanlarında yetişen kadrolar olmuşlar ve bu kadrolar Türkiye'ye geldiklerinde bu ülkenin değerleriyle, yaşam biçimiyle, kültürüyle, geleneğiyle geri kaldığını ve Batı'daki değerlerle değiştirilmesi gerektiğine inanmışlar. Bizim değerlere karşı da düşman olacak kadar bilenir hale gelmişler. Amerika'da kurs gören 2 bin 400'ün üzerinde subay var. Bunların önemli bir bölümü Türkiye'deki bütün darbelerin içerisinde yer almıştır." dedi.
"Her darbenin görünür yüzü askerlerdir ama arkasında sivil paşalar vardır"
28 Şubat darbesine "Post Modern Darbe" dediklerini hatırlatan Ay, "Darbeler bir bayrak yarışı gibidir. Darbeyi yapan çekirdek bir kadro vardır. Bunlar darbeyi yaptıklarında kendilerini koruma altına alacak mevzuatı çıkarırlar. Bununla da yetinmezler. Kendilerinden sonra gelen darbe kuşağını kendi kucaklarında büyütürler. Kendileriyle ilgili darbe mevzuatını onlara verirler. Dolayısıyla her darbe önceki darbelerin tecrübelerini alarak zamanın şartlarına uygun yeni şeyler ilave edilerek yapılır. Post Modern Askeri Darbede de silahsız kuvvetler darbe yaptı diye manşetler atıldı. Bir gazete "topyekûn savaş" manşetini attı. Orada Odalar ve Borsalar Birliği, TÜSİAD gibi iş adamlarından kurulu birtakım yapılar vardı. Bunların yaptıkları açıklamalar vardı. 28 Şubat darbesi 92-93 yıllarında başladı. Hâkimlere, savcılara laiklik bildirgeleri okuttular. 93 yılı karanlık bir yıldı. Siyasi cinayetlerin işlendiği bir yıldı. 28 Şubat 1997 tarihindeki darbeyi, 92-93 yıllarından itibaren kamuoyu nezdinde meşru kılacak birtakım manipülasyonları hazırlayarak getirdiler. 28 Şubat darbesinde tanklar Sincan'da bir gösteri yürüyüşüne çıktı ama silahlarla beraber yapılan bir darbe değildi. Her darbenin görünür yüzü askerlerdir ama her darbenin arkasında sivil paşalar vardır." dedi.
"28 Şubat'ın bitmeyeceğini görüyorum"
28 Şubat'ın bitmediğini söyleyen Ay, "28 Şubat'ın bu zihniyet ile bitmeyeceğini görüyorum. 28 Şubat'ın bitmemesinin en önemli sebebi de bu ülkenin yüzde 40'a yakın bir kesimin Batı tarafından devşirilmesi meselesidir. Bu çok hayati bir meseledir. Çok yüksek bir orandır. Türkiye'deki gelişmeleri gördüğümde 28 Şubat'ın bu şartlar devam ettiği müddetçe bitmeyeceği kanaatindeyim. Bugün Türkiye'nin belki de dışarıdan gelen tazyiklerin de etkisiyle 'Geri kalmışlığımızdan İslam suçlu' diyen, Batı düşüncesini bu ülkede savunan en az yüzde 40'lık bir kesim var." ifadelerine yer verdi.
"Hukuk devleti olabilirsek ellerindeki argümanları alabiliriz"
Darbelerin yapılmaması için ülkenin acilen hukuk devleti olmaya ihtiyacı olduğunu belirten Ay, konuşmasının devamında şunları aktardı:
Eğer bir kanun devleti değil hukuk devleti olabilirsek işte o zaman bunların ellerindeki argümanları alabiliriz. İyi bir yönetici kendi faaliyet alanında dahi hukuk çerçevesinde hareket eden kişidir. Çünkü güç bir zehirlenme getirir. Güç adaletsizlik getirebilir. Bu isteyerek ya da istemeyerek de olabilir. İşte bu noktada bu ülkeyi yöneten kadrolar, sadece tepe noktasındaki bir lideri kastetmiyorum. Bütün kadrolar, bu şube müdürü de olabilir. Aile reisi olarak bizler de olabiliriz. İş dünyasında bir patron da buna dahildir. Kendimizi hukuk ve ahlakla sınırlayacak normatif değerler ürettiğimiz zaman işte o zaman bu ülkede adalet gerçekleşecek. Bu ülkede ordu, halkın ordusu olduğu zaman bu ülkenin kurtulacağını, darbelerin olmayacağı ve dış güçlere karşı bizim çok daha güçlü bir ülke olacağımızı düşünüyorum. Önemli olan hukuka, ahlaka, adalete ve vicdana uygun bir yapının inşa edilmesidir.
"Eşlerinizin başını açarsanız sizi makbul subay kategorisine alırız"
28 Şubat sürecinde yaşadığı mağduriyetlere de değinen Ay, "Ben 1977'de Harp Okuluna girdim. 1981 yılında teğmen olarak mezun oldum. İlk görev yerim Diyarbakır'dı. Harp Okulunda namaz ve oruç problemimizle başlayan birtakım problemlerimiz vardı. Bize 'Nereden geldiniz, siz örgüt müsünüz, kime bağlısınız, buraya nasıl geldiniz?' diye soruyorlardı. Bunu soranlar da Anadolu'nun değişik yerlerinden, okumuş, üsteğmen, yüzbaşı olmuş, bizden yaşça büyük askerler. Onlar da 'Anadolu çocuğu' biz de Anadolu çocuğuyuz. Ama onlar devşirilmişler ve durumumuzun kötü bir şey olduğunu düşünüyorlar. Evlendikten sonra yıllarca çok büyük sıkıntılar çektik. Türkiye'deki başörtü mücadelelerinin merkezinde biz bulunuyoruz. Bize 'Eşlerinizin başını açarsanız sizi makbul subay kategorisine alırız.' diye tekliflerde bulundular. Bu tekliflerde bulunurken de hiçbir korkuları yoktu. 'Ne yiyeceğinize, ne giyineceğinize, nasıl düşüneceğinize ve nasıl yaşayacağınıza biz karar veririz.' diyordular. 'Size, buna uymak düşer, siz buna uyarsanız sizi kendimizden kabul ederiz ancak bu şartları yerine getirmeniz lazım' diyordular." dedi.
"Türkiye'de askeri bürokrasi vardır"
Son olarak Ay, "Edirne'deki tümen komutanı bana 'Başarılı bir Türk subayısın ama namaz kılıyorsun, bunu anlayamıyorum, bu ikisi yan yana nasıl geliyor?' diye bir soru sormuştu. Tekliflerinin başında eşlerimizin başını açma şartı vardı. Türkiye'de bir bürokrasiden bahsedilecek ise bir tek askeri bürokrasi vardır. Askeri bürokrasinin yanında sivil bir güç sivil bir kadro hiçbir zaman olmamış. Askeri vesayet sistemi bunu sürekli engellemiş. Cumhuriyeti kuran kadroların askeri kadrolar olmasının da bunda etkisi vardır. Osmanlının da askeri devlet olmasının içerisinde bunun etkisi vardır. Gerçek manada sivil kadrolarımızın olması lazım. Yoksa askerler sivillere 'başıbozuk' derler. Ne zaman ki biz siyasi, teknik ve ilmi tam manasıyla sivil kadrolar oluştururuz ve bunlar rahatlıkla kendi değerlerini savunabilir, o zaman darbeler olamayacaktır. Son olarak bu ülkede bence etnik sorun yoktur. Mezhebi sorun yoktur. Batıya söyledikleri 'İslamofobi' ama İslamofobi'nin merkezi bu ülkedir." ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.