Şerif EMİN
Emperyalizm veya Zayıflaşmış Şeytanın Tuzakları
Ümmeti derinden yaralayan; Gayretullah'a dokunan Suriye Dramı için geçen hafta Türkiye, Rusya, Suriye ve İran arasında bir anlaşmaya varıldı. Hayırlara vesile olacak inşallah. Anlaşma gereği; Esed iktidarı, muhalefetle; Kazakistan-Astana'da bir araya gelecek..
Osmanlının parsellenmesinden günümüze kadar; Halkı Müslüman ülkelerin “Çözüm Süreçlerinin tümü, asıl sorun olan Batı'nın değişik merkezlerinde görüşüle geldi. Görüşmeler, ilk defa halkı Müslüman olan bir ülkede, Kazakistan'da olacak. Bu bile bir başarıdır.
Görüşmelerdeki asıl başarı; emperyalizmin merkezi Batı Dünyasının, yani ABD ve AB'nin bu sürecin dışında bırakılmasıdır. İran, Suud, Mısır hatta Türkiye'nin kulakları çınlasın.
Suçlu ve masum” tartışmalarına girmeye gerek yok. Esasen “eli; kardeşkanına, masum canına bulaşmayan” Müslüman da kalmadı. Büyük veya küçük her aktör suça bulaştı ama gerçekleri de görmek lazım. Bu görüşmelerde Sn. Erdoğan'ın payı büyüktür. Endişesi, çabası ve koşuşturması ortada.
Kararlaştırılmış ama henüz gerçekleştirilmemiş bu görüşmede, görmemiz ve umutlanmamız gereken çok şey var.
Batı dünyası, şimdiden şaşkın ve telaşlı. Şeytan gibi sağdan ve soldan yanaşarak daha büyük fitneler çıkarmanın hesabında. Barak Hüseyn Obama, giderayak; “Müslümanların ABD'ye girerken kimlik bilgilerinin kayıt altına alınması” yasasını iptal etti. Ne de olsa gizli Müslüman(!) ve Müslüman dostu(!) diyemiyorum çünkü hemen akabinde gelecek Kapital-pul-perest Trump, yasayı zaten ‘yeniden, daha güçlü' bir şekilde geri getirecek. Yemezler..
ABD'li üst düzey yetkililer; “Ortadoğu Çözüm Sürecinin dışına atıldıklarını, yanlışlar yaptıklarını” itiraf etmekte. AB, hâkeza aynı itirafı yapmakta.
Rusya; kendisi için “Sıcak Denizler” demek olan Suriye'deki “üslerinin kalıcılığı ve güvenliği” şartıyla her uzlaşıya hazır gibi. Müslüman ülkelerle özellikle Türkiye'yle yakınlaşma adına; olumlu ve önemli mesajlar vermekte. Ankara'da CIA-FETO suikastına kurban giden büyükelçisini; “gerilim değil, yakınlaşma sebebi olarak yorumlaması önemli.
Bütün bunlar; Müslüman ülkelerin, özellikle de Türkiye ve İran'ın; “Suriye Sorununu görüşme ve paylaşabilmelerinin” bir sonucudur. *Çok önemli; Müslüman ülkeler, ilk defa rakip kalelere şut çekmekte. Önemsemek, desteklemek lazım.
Neil Armstrong; Ay'daki adımı için; “insan için küçük, insanlık için dev bir adım” demişti.
Kazakistan-Astana görüşmeleri; küresel dengeleri daha şimdiden etkilemiştir. Müslüman ülkelerin yaşadığı yalnızlığı, Haçlı Dünyasının önemli bir kesimi de yaşamış olmalı ki, “bölgenin ve sorunun dışına itildiklerini” itiraf etmiş ve “daha agresif, operasyonel davranmaları gerektiğini” söylemiş ve böylece dünyayı tehdit etmişlerdir. Tehditleri; işe yaramayacak; mazlum dünya halklarının uyanışını hızlandıracaktır.
Şu aralar, Haçlı şeytanlığının kafası karışık, tuzağı zayıf. İnsanlık ve medeniyeti tehdit etmekte. İlahî ferman'ın tespitidir: “İman edenler Allah yolunda, inkâr edenler ise Tağut'un yolunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır”(Nisa 76). Tağut, yani ilahlık taslayan emperyalistlerdir.
Emperyalistler; Cahiliye Dönemi şirkini temsil etmekte, bunu da “medeniyet, insanlık ve kıt kaynaklara kastederek” yapmakta. Rabbimiz de bunlarla mücadeleyi emretmiş; “tuzaklarının –aslında- pek zayıf olduğunu” müjdelemiştir.
Müslüman lider ve hükümetlerin ‘bilip de yapmadıkları çok şey' var. Resulullah(sav); “siz bildiklerinizle amel ederseniz, Allah bilmediklerinizi size öğretecektir” der.
Keramete gerek yok. “Savaşlar, isyanlar, göç, açlık, işgaller, kıt kaynakların sömürülmesi; bir Müslümandan kaçıp gavurun olmayan insafına sığınanlar, sahillere vuran cesetler, çiğnenen pak ırzlar…” Bunların hesabını, hiçbir lider, insanlık; hatta yaşlı dünyamız bile ödeyemez.
İran, Türkiye görüşmelerinin şakası dahi Haçlı'yı ürküttü. Suudi ve Mısır'ın da halklarına teslim olduğunu bir düşünelim... Çaresiz değiliz; ÇARE bizde!
Müslüman ülkeler; korkularıyla yüzleşmeli; “tek ırk, mezhep ve ceberrut yasalara bina ettikleri varlık sebeplerini; kendi Müslüman haklarının irade ve isteklerine, yani HAKK'a” bina etmeliler. Halklarına rağmen yaptıkları “kaçıncı toplum mühendisliği ve çalım” bilmem amma artık YAMA tutmuyor!
Vakit ve mazlumların sabrı tükenmiş ama ÂHLAR Arş-ı Âlâ'ya varıp BELA olarak arzımıza yağmadan. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.