Emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker’in şartları 2
Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münkeri İmkân Ve İktidar Dâhilinde Yapmak.Emir Ve Nehiy Hususunda Yarar-Zarar Dengesini Gözetmek
4. Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münkeri İmkân Ve İktidar Dâhilinde Yapmak: Mükellef iyiliği emr ve kötülükten sakındırmayı kudreti ölçüsünde yapar. Münkeri ortadan kaldırmak ancak iktidar ve kuvvet nisbetinde olur. Münkeri ortadan kaldırmada takip edilecek yöntem imam Müslim’in Ebu Said el Hudri’den rivayet ettiği şu hadistir: Efendimiz (sav) buyurdu ki: “Sizden kim bir münkeri görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse onu diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse ona karşı kin beslesin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”
Hucurat suresi 9. ayeti kerimede münkere cephe alışın sırf dille geçiştirilemeyeceği gerektiği ifade edilmiştir. “Eğer Mü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.”
Bazı ayetlerde, münafık ve kâfirlerin münker türündeki söz ve fiillerine karşı Mü’minlerin boykot ve protesto eylemleri gerçekleştirmeleri üzerinde durulur. Bu, güç yetirilemeyen, zayıf olunan anlarda “ilişkileri koparma, yüz çevirme” şeklinde negatif yöntemle ortaya konan bir sivil tavırdır. Amaç münkerden duyulan tiksintiyi ortaya koymak, dalga dalga yayarak çığ gibi büyüyen toplumsal bir tepki oluşturmak, bir dalgakıranla münkeri izale etmektir.
“O (Allah), kitapta size şöyle indirmiştir ki; Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka söze dalıncaya (konuyu geçinceye) kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.”[1]
“Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma.”[2]
Bazıları Maide suresi 105. ayeti kerimesine sığınarak, nefisle cihad ettiklerini söyleyip “marufu emr münkeri nehiy” vazifesinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Hâlbuki nefisle cihad, “marufu emr münkeri nehiy” farziyetini ortadan kaldırmaz. Vahyin şahsiyeti içeriden inşa ayağı olan Cihad-ı Ekber, insanı hayra dönük hareketlere sevk eder. Kur’an’ı yanlış yorumlayan kimi insanlar zühd kavramını ters yüz ederek ifrat ve tefrit uçları arasında müzebzeb bir şekilde gidip geliyorlar. Zühdü, mücahit olarak yaşamalı, benlik fıçısında zahitçe demlenerek değil.
Ebu Davud ve Tirmizi’nin rivayet ettiğine göre Hz. Ebu Bekir es Sıddik(ra) bir gün minbere çıkıp şöyle dedi: “Ey insanlar! Siz: ‘Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir’[3] ayetini okuyorsunuz ve kendi nefsinizi kurtarmakla işin biteceğini sanıyorsunuz. (Hiç de öyle değil.) Ben, Resulullah(sav)’ın şöyle buyurduğunu işittim: “İnsanlar zalimi(n zulmünü) gördüklerinde onun zulmünü engellemezlerse, Allah yakında hepsini nezdinden göndereceği bir azaba uğratır.”
Ayette geçen A-LEY-KUM kelimesi “üzerinize gereklidir.” Emir manasında ism-i fiil(fiil ismi)’dir. Bu ayeti sırf ferdi bir manada almamalı, “enfusukum” “nefsinizi”den ferid nefsi ve tümüyle toplumun kendisini içine alan bir mana anlamalıdır. Yani her ferd, kendi fertliğinde vazifesini bilir ve yapar. Müslüman sosyal toplumu da bütün işleri itibariyle toplum halinde iyilik üzere bulunur, bizzat hidayet ve iyiliğini muhafaza ederse, onlara kâfirlerin, müşriklerin, yabancı milletlerin sapıklıkları hiçbir zarar vermez.”[4]
5. Emir Ve Nehiy Hususunda Yarar-Zarar Dengesini Gözetmek: İyilikler ve kötülükler karşı karşıya geldiği zaman, marufu emr münkeri nehiyden meydana gelecek iyilikler kötülüklerden fazla olacaksa yerine getirmek vacip olur. Eğer kötülükler iyiliklerden fazla olacaksa ifa etmek zorunlu olmaz.
Resulullah(sav)’ın münafıkların başı Abdullah İbn-i Übey’e karşı takındığı tavır buna misal olarak verilebilir. İbn-i Übey’in öldürülmeyi hak ettiği halde öldürülmemesi, tarafsızlar karşısında düşmana İslam cemaatini kötüleme fırsatını vermemek için takınılmış siyasi bir tavırdı. Amaç Müslüman cemaatin şöhretine leke sürmemek ve düşmanların fırsatı değerlendirerek propaganda yapmalarını önlemekti. Hz. Ömer(ra) gibi ashabın ileri gelenlerinden bazılarının İbn-i Übey’in öldürülmesini istemesine, Efendimiz(sav): “Hayır, sonra halk, Muhammed ashabını öldürmeye başladı, diye dedikodu eder” şeklinde cevap vermiştir.
Yazımızın başlığını “Bir kayıp Fariza: Emr-i bil maruf nehyi anil münker” koyduk. Ümmetin genelinin içinde bulunduğu hal, bu farzın gereğince yapılmadığının göstergesidir. Bununla beraber İslam dünyasının dört bir köşesinde kayıp farizayı “ala re’si vel ayn”(Başım ve gözüm üstüne) deyip ifa eden muvahhitler bulunmaktadır. Bu fariza etrafında birleşip kenetlenmiş Mü’minlere ne mutlu!
İnzar Dergisi
[1] Nisa Suresi: 140
[2] En’am Suresi: 68
[3] Maide Suresi: 105
[4] Hak Dini Kur’an Dili C; 3, syf: 350-351
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.