En Hayırlı Yardımcı Hz. Hatice (r.anha)
Hz. Hatice Peygamberimiz (sav)'le evlenmeden önce iki evlilik yapmış ve bu evliliklerinden iki veya üç çocuğu olmuştu
Hz. Hatice Peygamberimiz (sav)'le evlenmeden önce iki evlilik yapmış ve bu evliliklerinden iki veya üç çocuğu olmuştu. Bunlardan biri, Hz. Ömer'in Müslüman olmasıyla, sahabelerin toplu bir şekilde Ka'be'ye yürümeleri esnasında, Mekke müşrikleriyle yapılan tartışma ve bu tartışmadan çıkan arbedede şehit olmuştur.[1]
Hz. Hatice'nin diğer oğlu da Müslüman olmuş ve Resulullah (sav)'ın vefatından sonra uzun süre yaşamıştır.
Hz. Hatice duldu, güzeldi, zengindi ve iffeti ile tanınıyordu. Kendisine yapılan evlilik tekliflerini hep reddediyordu. Ticaretle uğraşırdı. Düzenlediği kervanların başına güvendiği birisini bırakır ve ona kârdan hisse verirdi.
Yine bir gün kervan düzenleyeceğini ilan ettirir. Bu kervanın başına doğruluğu ve eminliği herkes tarafından tasdik edilen Rasulullah (sav)'ı getirmeyi düşünür. Ve Ona kâr ortaklığı teklif eder. O da kabul eder. Resulullah (as) o zamanlar yirmi beş yaşına basmamıştır.
Hz. Hatice kervan ile beraber kölesi Meysere'yi de gönderir. Kervan dönüşünde her zamankinden daha fazla kâr ettiğini görür. Böylece Resulullah (as)'a olan güveni daha da artar. Meysere bu yolculukta Peygamberimizi yakından tanıma fırsatı bulmuş ve Resulullah (as)'ın üstün ahlakına, insanlarla ilişkisindeki doğruluğuna hayran olur. Bunları Hz. Hatice'ye anlatır. Öyleki Hz.Hatice hem fakir hem de yetim olan Resulullah(as)'a karşı içinden bir şeyler hisseder. Ve bir hanım aracılığıyla Resulullah (as)'ın ağzını yoklar. Olumlu bir izlenim aldığından Resulullah (as)'a evlenme teklifinde bulunur. Resulullah bunu amcası Ebu Talib'e danışır. Sonuçta evlenme hazırlığına başlarlar. O zaman Hz. Hatice (r.anha) annemiz kırk, Resulullah (as) ise yirmi beş yaşındayken evlenirler…
Bu evlilikten ikisi erkek, dördü kız altı çocukları olur. Erkek çocukları Kasım ve Abdullah daha küçükken vefat ederler. Kız çocukları Rukiyye , Ümm-ü Külsüm ve Zeyneb Medine'de Peygamberimizin vefatından önce, Hz. Fatıma ise Peygamberimizin vefatından altı ay sonra vefat eder… Peygamberimizin soyu Hz. Fatımadan doğan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'le devam eder. Diğer kızlarının ise evlatları olmaz, olan da vefat eder…
Hz. Hatice annemiz cahiliyye döneminde bile örtülüydü. O kadar temiz ve iffetliydi ki “Haticetül Kübra, Hatice-tül Mutahhara” lakaplarına layık görülmüştür. Hz Hatice, Hanif dininde olup geçmiş ümmetlerden, meleklerden vs. haberi vardı. Gerçi Mekkeli müşrikler de bu konularda bilgiliydiler; ama şirk koşuyorlardı. Hz. Hatice ise muvahhid'di aradaki fark budur.
Resulullah (as)’a peygamberlik verildiğinde ona iman edenlerin ilkidir. Hira mağarasından korku ve endişe içinde eve gelen Peygamberimiz: “Beni örtün, beni örtün” demiş ve korkusu biraz geçince “Ey Hatice! Başıma bir şey gelmesinden korkuyorum” deyip başından geçenleri Hz. Hatice'ye anlatmıştır. Hz. Hatice ise şöyle diyerek kocasına teselli vermiştir: “Korkma, Allah'a yemin ederim ki Allah seni yalnız bırakmaz. Sen ki, akrabaları gözetirsin, doğru söylersin yetim, öksüzlere yardım edersin, insanlara her zaman yardımcı olursun” der. Daha sonra Resulullah (as)'ı yanına alıp amcası oğlu olan Varaka bin Nevfel'in evine giderler. Varaka bin Nevfel, Tevrat ve İncil'i okumuş Hanif dinine mensub biriydi. Resulullah (as) başından geçenleri Varaka'ya anlatır. Varaka “Sana gelen Musa'ya gelen Namus-u Ekber (Cebrail)'dir. Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman genç olsaydım. Sana yardım ederdim,” dedi.
Hz. Hatice annemizin kocasının zor durumda dertlerini paylaşması onunla yakından ilgilenmesi elbette İslami mücadelede bacılarımızın örnek alması gereken önemli bir tavırdır. Davanın yükünü kaldırmada Müslüman bacılarımıza ne derecede sorumluluklar düştüğünün hepimiz farkındayız. Sorumluluk sadece bilfiil davanın yayılmasında katılımcı olmanın yanında davada aktif rol alan eşlerine bir şekilde verdikleri destekte daha bir belirginlik kazanmaktadır. Dünyanın tüm cazibedarlığına rağmen eşlerinin dava uğrunda çektikleri sıkıntılara tevekkül ederek sabretmeleri azim işlerden olsa gerek. Yıllarca eşlerinden uzak bin birtürlü sıkıntılarla yükü kaldırmaya çalışmaları Allah nezdinde yapılan hayırlı amellere ortak olmayı gerektirir inşallah. Bununla beraber eşlerinin dava ile ilgili hizmetlerinin yanısıra onlar da ev içinde çocuklarına gereken İslami ahlak ve kültürü vermeleri herhalde eşlerine verdikleri desteğin en büyüğü olsa gerektir. Hz. Hatice annemiz bununla da kalmaz. Gelenin melek mi yoksa (haşa) şeytan mı olduğunu tesbit etmek için hemen harekete geçer ve Resulullah (as)'a “Sana gelen, buraya geldiğinde bana haber ver,” der. Bir gün Resulullah (as), Hz. Hatice'ye Cebrail'in geldiğini haber verir. Hz. Hatice, Resulullah(as)'a sağına oturmasını ve hala meleğin burda olup olmadığını sorar. Peygamberimiz oturur ve Cebrail'in hala evde olduğunu söyler. Hz. Hatice bu kez sırayla soluna, önüne, arkasına oturmasını söyler. Peygamberimiz bu durumların hepsinde meleğin hala orda olduğunu söyler. Bunun üzerine Hz. Hatice başındaki örtüyü çıkartır. Saçları görününce; Resulullah (as) Cebrail (as)'ın gittiğini söyler. Hz. Hatice: “Bu şeytan değil, melektir; çünkü melekler bu durumda giderler” der.
Allah’ın izniyle gelecek sayımızda Hz.Hatice annemizin hayatını anlatmaya devam ederiz.
İnzar Dergisi
[1] Muhammed Hamidullah/İslam Peygamberi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.