Hasan YILMAZ
Erken karar verme hastalığı
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinenin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.
‘'Bu at bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı?'' Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: ‘'Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın.'' demişler.
İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin. Sadece at kayıp, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir hayır mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıçtır. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.'' demiş.
Aradan on beş gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendine. Dönerken de vadideki on iki vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. ‘'Babalık, sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.” İhtiyar: ‘'Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.” demiş.
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gelmişler ihtiyara. ‘'Bir kez daha haklı çıktın. Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Sana bakacak kimse de kalmadı.” İhtiyar ise, “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin sonunda ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler, “Oğlunun bacağı kırık hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki köye dönmeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, hayırmış meğer.” İhtiyar : “Bilinen bir gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Fakat bunların hangisinin hayır hangisinin şer olduğunu sadece Allah bilir.”
Konumuzu bir hadis-i şerifle sonuca erdirelim: Süfyan bin Abdullah (R.A)'tan rivayet edildi. Dedim ki: Ey Allah'ın resulü bana İslam'da bir söz söyle ki senden başkasına ondan bir daha sormayalım, buyurdu ki: Allah'a iman ettim de, sonra istikametli ol.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.