Eski CIA yetkilisinden ABD'ye: 'Mısır sizi de yakar'
CIA'de Usame bin Ladin'in yakalama timi başkanı olarak yıllarca görev yapan Michael Scheuer ABD ve Avrupa'nın Mısır darbesini tezgahladığını ve sonuçta bunun kendilerine karşı cihada dönüştüğünü belirten bir makale kaleme aldı.
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler bir yıl önce uluslararası camianın serbest ve adil dediği bir seçimle gelmişti. Müslüman Kardeşler ve Mısır Selefileri oyların yüzde 65’ni aldılar. Mısır ordusu ise Cuma günü siyaset meydanına müdahale etti ve Mursi’yi devirip tutukladı.
Niçin? Çünkü 2012 seçimlerini hakkıyla ve zavallıca İslamcılara kaptıranlar Mursi’yi mağlup etmek için bir sonraki seçimlere kadar beklemeyi önemsemiyorlar. Bazı müslümanların demokrasiye ehil olmadığını ileri süren Batıdakiler ise haklı olduklarını ispatladılar ama övdükleri ve destekledikleri sözde demokrasi yanlısı Mısırlıların davranışlarıyla. Mısırlı İslamcılar ise siyasi oyunu kurallarına göre oynadılar ve kaybettiler; askeri dikta yerinde kalırsa, çatışma başlıca seçenek olacak.
Mısır’da bir sonraki safha nedir? Darbe sonrası sessizlik sürecinden sonra en muhtemel cevabın şiddetin öngörülür gelecekte tırmanması olduğunu düşünüyorum. Müslüman Kardeşler ve Selefiler meşru bir şekilde ve ezici bir yüzdeyle kazandıkları iktidarı ellerinde tutamazlarsa, kalaşnikoflara sarılmanın vakti geldi diye hükmedeceklerdir ki haksız sayılmazlar. Batı hakimiyetindeki uluslararası camianın Mursi’nin devrilmesini isteksizce eleştirmesi, öte yandan Mısır ordusunun kısa sürede seçimlere gidileceği sözünü yüksek sesle alkışlaması, onları buna teşvik edecektir.
Mısır’da gittikçe rağbet gören ve bin Ladin benzeri Selefi hareketi, Batı tarzı seçimlerden hiç memnun olmadı; Batının Şeriat’a müsamaha göstereceğine de inanmıyorlar. Buna rağmen dini endişelerini ikinci plana atıp 2012 seçimlerine katıldılar. Batıyı şok edip dehşete düşürürcesine, Müslüman Kardeşlerin yarasına melhem oldular.
Selefiler biliyorlar ki gelecekteki tüm seçimler kendilerine ve Müslüman Kardeşlere hile yapılarak geçecek. (Mısır’daki darbe, dünyadaki İslamcılar tarafından da benzer şekilde okunacaktır) Selefiler Mursi’ye ve çalışma arkadaşlarına “size söylemiştik” diyecek ve silaha yöneleceklerdir; Doğu Libya, Arap Baharı’nın uğradığı Afrika; Irak, Afganistan ve Somali’deki selefi savaşçıları karşılamak için de Mısır sınırlarına yöneleceklerdir. Hepsine de silah ve para yardımı yapılacak; Arap Yarımadası’ndaki Sünni devletlerden gönüllü mücahitlerle destekleneceklerdir.
Müslüman Kardeşler ise imkansız bir durum içinde. Yalnızca savaş seçeneği var. Mursi ve ileri gelenleri ordunun darbesini ve İslamcıların kazandığı 2012 seçiminin kaybedenlerini ödüllendirmeyi kabul ederlerse bir tür gayri yasal ve geçici rejim oluşturabilirler ama siyasi ve dini itibarları pahasına olur bu.
İlave olarak, tüm çıplaklığıyla yoz ve gayri demokratik bir uzlaşma, İhvan mensuplarının geniş bir kesimini – özellikle genç erkekleri ki bazıları Mısır ordusundadır – Selefilerin kollarına itecektir. Eğer bu gerçekleşirse, Mısır’da ordunun bir kesimi İslamcılarla diğer kesimi ise sözde demokrasi yanlısı güçlerle aynı safta yer alacak ve iç savaş yaşanacaktır. Mısır İslamcıları bu senaryoya göre kazanacaklardır ama Suriye’de olduğu gibi biraz zaman alabilir.
Mısır’da savaş çıkması ve mücahitlerin Batıya karşı savaşlarını genişletme ihtimali karşısında Amerikalıları kaygılandırması gereken, Obama yönetiminin - Cumhuriyetçi ve Demokrat senatörler, İngiltere ve İsrail’le aynı çizgide yer alarak - Mısır’daki demokrasi karşıtı muhalefetin liderlerine Kahire caddelerini dolduran ve sonunda Mısır ordusunun en demokratik aracı yani askeri darbeyi kullanmasını teşvik eden demokrasi katili kuvvetleri örgütlemeleri, eğitmeleri ve finanse etmeleri için Amerikan istihbaratını kullanarak onlara yardım edip etmediğidir.
Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve onun diplomatik yardakçılarının İslamcıları devirmek amacıyla laik, demokrasi yanlısı bir hareket oluşturmak için sivil toplum kuruluşu benzeri Batılı örgütlerin Mısır’daki faaliyetlerine para akıttıklarını hatırlayacaktır. Mursi ve kabinesi Mısır egemenliğinin bu şekilde ihlal edildiğini tespit ettiğinde – Putin de aynı Amerikan tehdidini gördüğünde öyle yapmıştı – Clinton’ın ajanlarını hapse attı ve sonra ülkeden çıkardı.
Her şey bu noktada bitti mi? Obama, Senato’daki partiler üstü İsrailciler, İngilizler ve İsrailliler yeterince akıllı olsaydılar burada dururlardı. Ancak son on yıla bakınca, vites yükseltip, açık sivil toplum benzeri müdahalecilikten istihbarat örgütlerinin yürüttüğü örtülü operasyonlara geçmiş olabilirler.
Batı medyası Mursi’nin gönderilişini alkışlarken – bunu en çirkin ve pervasız şekilde BBC yapmaktadır – zahmet edip Mısır’ın göz alıcı derecede çok parçalı (Mursi’nin kazandığı 2012 seçimlerinde 17 beceriksiz cumhurbaşkan adayı çıkarmışlardı) demokrasi yanlısı hareketin oniki ayda nasıl olup da daha iyi örgütlendiğini, daha fazla paraya sahip olduğunu, daha sıkı birlik olduğunu ve lojistik olarak daha etkili hale geldiğini soran gazeteciye rastlamadım. Sadece bir tahmin ama Obama, Cameron, Netanyahu, McCain, Lieberman, Schumer, ve Graham’ın Mısır ordusundaki eski dostlarını ve Mısır’ın 2012 serbest ve adil seçimlerini geçersiz kılarak demokrasiye asla ehil olmadıklarını ispatlayan Mısırlıları kullanarak örtülü bir program tertiplemekte işbirliği yaptıkları iddiasına para yatırırım.
Şayet durum buysa, demokratik süreçlere karşı hoşgörüsüz genç Mısırlılar ile müslümanların, onların küstah müdahaleciliğinden nefret ettiğini anlamazlıktan gelen Batılı ve İsrailli liderler, el Kaide lideri Zevahiri’nin 2005 yılında dillendirdiği İslam’ı yalnızca cihadın savunabileceği ve Şeriat’ı yine yalnızca cihadın tesis edebileceği öngörüsünü milyonlarca müslüman daha gerçek olarak kabul etmektedir. Bir de Selefilerin başı çektiği Batıya karşı savaşın yoğunlaştığını görmek zorunda kalacağız ki ABD hem sınır içinde hem sınır dışında yürütmek durumunda kalacaktır.
(INCANEWS)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.