Ey Müslüman Halkımız!

Ey Müslüman Halkımız!

İslam gömleği ne de güzel yakışıyor sana ey Müslüman halkımız! Tam da kametine göre; ne uzun ne kısa, ne çok bol ve ne de dar. Ama başka gömlekler hiç yakışmadı sana, hiç oturmadı üzerine ey Müslüman halkımız...

İslam gömleği ne de güzel yakışıyor sana ey Müslüman halkımız! Tam da kametine göre; ne uzun ne kısa, ne çok bol ve ne de dar. Ama başka gömlekler hiç yakışmadı sana, hiç oturmadı üzerine ey Müslüman halkımız...

İslam gömleği ne de güzel yakışıyor sana ey Müslüman halkımız! Tam da kametine göre; ne uzun ne kısa, ne çok bol ve ne de dar. Ama başka gömlekler hiç yakışmadı sana, hiç oturmadı üzerine ey Müslüman halkımız.

Müslüman ismin ne güzel senin; ne namlı, ne de şanlı bir kimliğin var senin ey Müslüman halkımız! Bu nam, bu şan, bu kimlik yetmez mi sana. Başka isimlere, başka namlara, başka kimliklere ne hacet ey Müslüman halkımız! “…Ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet-33) Ey Müslüman halkımız!

İzzet ve şerefini İslam’ında aramalısın ey Müslüman halkımız! İnancında, özünde ve fıtratında... Hakeza adalet ve hakkaniyeti, üstünlük ve asaleti, huzur ve saadeti başka bir adreste değil, öz be öz İslam’ında aramalısın ey Müslüman halkımız!

Ne yüce değerlerin var senin ey Müslüman halkımız! Hiç kimsede olmayan, hiçbir beşeri medeniyette bulunmayan... Senin, insanı insan yapan Ramazan’ın; senin, kulları Yaradana ram kılan namazın; senin, fakirlik ve fukaralıktan eser bırakmayan zekâtın; senin, bütün renkleri, bütün ırkları ve bütün beşeri üstünlükleri potasında eriten, karıştırıp kaynaştıran Haccın; senin, benlik ve düşmanlıkların kökünü kurutan uhuvvetin; senin, özveri ve fedakârlığın zirvesi olan isâr’ın; senin, camilerin; senin, ezanların; senin, cumaların; senin, bayramların; senin, adaletin; senin, ilmin, irfanın… Ve senin saymakla bitiremeyeceğimiz her biri bir medeniyet nişanesi, her biri bir insanlık abidesi ve her biri bir kurtuluş çağrısı olan değerlerin ve şiarların, ey Müslüman halkımız!

Kıblen belli, yönün belli, istikametin bellidir senin ey Müslüman halkımız! Seni kıblenden alıkoymak isteyenlere, seni dosdoğru istikametinden saptırmak isteyenlere, yönünü doğu ve batı istikametine çevirmek isteyenlere asla ve asla itibar etmemelisin ey Müslüman halkımız!

Kendi kaderini kendin belirlemelisin ey Müslüman halkımız! Kendi geleceğini ve evlatlarının geleceğini kendin inşa etmelisin. Başkalarına bırakırsan şayet, hele hele imandan, Kur’ân’dan nasibini almamışlara bırakırsan, kaderini onlar belirler. Yarınlarını ve geleceğini onlar inşa ederler, daha doğrusu ifsat ederler, kendi fasid düşüncelerine göre, kendi şeytani arzularına göre. Kendin hakkındaki kararları, dünyan ve ahretin hakkındaki kararları, varlığın ve yokluğun hakkındaki kararları kendin vermelisin ey Müslüman halkımız!

Şu ana kadar hep başkaları konuştu, sen dinledin, başkaları oynadı, sen izledin, başkaları pişirdi, sen yedin, başkaları ölçtü-biçti, sen giyindin. Şu ana dek hep başkalarının izinde yürüdün, başkalarının tozunu soludun, başkalarının davulunu çaldın. Peki ya senin, söyleyecek hiç mi sözün yok senin? Senin çizgilerin, senin önceliklerin, senin istek talep ve şikâyetlerin hiç mi yok ey Müslüman halkımız!

Ne zamana dek bu zillet ey Müslüman halkımız! Bu meskenet, bu mahcubiyet, bu aşağılık kompleksi, bu sindirilmişlik, kuşatılmışlık ve güçsüzlük kompleksi. Oysaki en fazla dinlenmeye değer söz senin sözündür, koklanmaya değer gül senin gülündür, yaşanmaya değer sevda senin sevdandır; uğrunda ölünmeye değer aşk senin aşkındır ey Müslüman halkımız! En gür seda senin sedan, en güzel renk senin rengin ey Müslüman halkımız! “Allah’ın boyası, boyası Allah’ın boyasından daha güzel olan kim olabilir ki?” (Bakara-138)

Sana reislik, sana önderlik etmek isteyenlere dikkat etmelisin ey Müslüman halkımız! Alnı secdeye gitmeyen, yüreği iman ile çarpmayan, Allah’tan korkmayan, mazlum ve mahrumların çığlıklarına kulak tıkayanları rehber ve kılavuz telakki edemezsin ey Müslüman halkımız! Vahiyden beslenmeyen, Kur’an’ı ve Sünneti referans almayan, inancınla, değerlerinle, önceliklerinle seni temsil edemeyen, duygu, düşünce ve vicdanına tercüman olamayanlara yetki ve sorumluluk veremezsin ey Müslüman halkımız!

Senin dinin, senin inancın aynı zamanda senin davandır, ey Müslüman halkımız! Senin şerefin, senin namusundur. Kendi davana sahip çıkman, onu tüm cihana ilan etmen gerekmez mi? Namus ve şerefinin ayaklar altında çiğnenmesine nasıl olur da müsaade edersin ey Müslüman halkımız? Bakmaz mısın, nebilerin, resullerin mücadelesine? İbrahim’in, Nuh’un, Musa’nın, İsa’nın… (Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun) mücadelesine. Onların Allah’ın kelamını, Allah’ın dinini yüceltme dışında bir dertleri, bir davaları var mıydı? Gayretleri, himmetleri hep buna yönelik değil miydi? Allah Resulünün derdi ve davası neydi ey Müslüman halkımız?

Bakmaz mısın yeryüzüne ey Müslüman halkımız! Ağlayanlar, sızlayanlar, yüreği yananlar… hep Müslüman değil mi? Öldürülenler, kanı akıtılanlar, katliamlara maruz bırakılanlar… hep Müslüman değil mi? Açlık çekenler, zindanlara atılanlar, sürgün edilenler… hep Müslüman değil mi? Kardeşlerin, dindaşların değil mi? Farklı bölgelerde farklı şekillerde tezahür etse de, bu savaşın hak-batıl savaşı, iman-küfür savaşı olmadığı söylenebilir mi? Bu elim vaziyetten, çıkarabileceğin hiçbir vazife, olaylardan çıkarabileceğin hiçbir ders, gidişattan devşirebileceğin hiçbir şey yok mudur ey Müslüman halkımız? Bugün bu kirli savaşın tam ortasında yer alanlar, bu ateşte cayır cayır yananlar, başlarına bomba yağıp, binaları topa tutulanlar, kendi tercih ve iradeleriyle mi bu duruma düştüler? Yoksa başkaları kendi çıkarları ve hesapları için mi dayattı bu savaşı mustazaf halklara? Bugün yanı başımızdaki komşu ülkeleri karıştırıp kana boyayanların yarın yeni planlar ve yeni hesaplar uğruna bizleri de hedef seçmeyeceği ne malum ey Müslüman halkımız?

Müslüman olmaktan anlamamız gereken şey nedir ey Müslüman halkımız! Sen Müslüman olmakla, sen İslam’ı hayat nizamı olarak tercih etmekle, sen İslam gömleğini giymekle… neye karar verdiğini biliyor musun? Sen Müslüman’ım demekle, dağların dahi taşımaktan içtinap ettiği yükü ve sorumluluğu omuzladığının farkında mısın? Sen, İslam’da karar kılmakla, cennet gibi büyük bir neticeye talip olduğunun, bunun da çok büyük bedeller gerektirdiğinin bilincinde misin? Veya en basitinden senin Müslümanlığının inancında, ibadetinde, ahlakında, kültüründe, aile yaşantında, istek, talep ve önceliklerinde Müslüman olmanı gerektirdiğinin şuurunda mısın ey Müslüman halkımız?

Hal ve hakikat bu iken ey Müslüman halkımız, göstersene Müslümanlığını Allah (c.c) aşkına. Haykırsana inancını, yükseltsene sesini, göstersene rengini Allah (cc) aşkına ey Müslüman halkımız!

Cihan Bozaba / İnzar Dergisi – Eylül 2012

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.