Mehmet Zülfi TAN
Ey Türk Kardeşim
İslam müminlerin kardeş olduğunu emrediyor. Sen bu Anadolu toprağına ayak bastığında yersiz ve yurtsuzdun. Bilmediğin tanımadığın bu topraklara geldiğinde seni bir kardeş olarak bağrına Kürt kardeşlerin bastı. Sen bir tarafta Bizans ile diğer tarafta Ermenistan ile beri tarafta da Kürtler ile savaşmadın. Senin kader savaşında yanında durup düşmanların ile savaşan, seni kardeş görüp bağrına basan, vatanında sana yer veren, yurt veren ve yol veren bir Kürt kardeşin vardı.
Sana ihanet etmedi. Seni arkadan vurmadı. Düşmanlarınla işbirliği yapmadı. Sen hep baş oldun. O hep kardaşın oldu. Sen devlet oldun o asker oldu. Sen onu kendi vatanında serbest bıraktın. O da sana itaat etti. Doğuda Ermeni'ye karşı dayanağın oldu. Araplarla aranda tampon oldu. Sırtını Ona dayadın taaa Avrupa'nın içlerine kadar fethettin. Üç kıtada at koşturdun.
Bütün milletler seni terk ettiğinde o etmedi. Sen var olma savaşı verdiğinde sana ihanet etmedi. Düşmanlarınla işbirliği yapmadı. Aksine bir tek ordun orda kalmıştı. İşgal edilmemiş bir vatan toprağı onun toprağıydı. Hatta gelen düşmanı da kendi kovdu. Sen bile kurtuluş savaşını oradan başlattın.
Senin vatanını işgal eden düşmanların onun da düşmanıydı. Seninle beraber savaşıp senin vatanını düşmandan kurtarırken, sen kendi toprağında kendi devletini kurarken, emperyalistler onun vatanını dörde böldüler. Sen sesini çıkarmadın. Buna razı oldun. Sizin aranızda pay ettiler. Onun hakkını savunmadın.
Onlar kardeşiz deyip buna ses çıkarmadılar. Dört ülkede de en fakir en geri bırakılmış halk oldular. Bunu da sineye çektiler. Ama dinini, dilini, medresesini, elinden alıp onu inkar edince artık dayanacak gücü kalmadı. Sana olan inancını, güvenini, kaybetti. Çünkü sen düşmanının safına geçmiştin.
Irakta, Suriyede, İranda ve Türkiyede gördükleri zulum ve baskıdan dolayı ayaklandılar. Katliamlara uğradı, kimyasal bombalarla öldürüldü. Her seferinde kimse sormadı, kimse sahiplenmedi. Hep kendi kaderlerine terk edildi.
Hep onları suçladınız. Herşeyi zorla dayattınız. Sen ardaki bağları kuvvetlendireceğine büsbütün kopardın. Sen düşmanlarına gösterdiğin merhameti, şefkati ve hoşgörüyü ona göstermedin. Düşmanına verdiğin değeri Ona vermedin. Düşmanını kazanamadığın gibi dostunu da kaybettin. Düşmanının dilini, kanununu, kültürünü aldın kabul ettin ama dostununkini yasakladın. Allah için bir gün dedin mi”Ey Kürt kardeşim sen ne istiyorsun? Senin derdin ne?” Diye sormadın. Onun adına ya sen konuştun yada örgütleri konuşturdun. En ufak bir hak istemede hain, nankör, bölücü, vatan millet düşmanı...... oldular.
Bugün yeryüzünde en çok Kürt senin ülkende yaşıyor. En ufak bir meselede maddi ve manevi etkileniyorlar. En batıdaki İstanbul şehrinde dünyanın en çok Kürt nüfusun yaşadığı şehir haline gelmiş. En son seçimde ülkeyi büyük bir kaostan kurtarmış. 15 Temmuzda bütün şehirlerinde sana destek olmuş. Eğer bu ülke Allah korusun bir fitnenin içine düşerse ne Irak ne de Suriye gibi olur.
Gelin öyle bir adil olun ki her mazlum senin şemsiyen altına girsin. Öyle bir dil kullan ki ümmetin bütün sınırları sana emanet edilsin.
Ya Hu bu Kürdün hiç mi suçu yok? Elbette onun da çok suçu var. Ama evsiz barksız bir insandan ne bekleyebilirsin ki? Denize düşenin yılana sarılmasını ne kadar kınayabilirsin ki! Senin vermediğin değeri, vermediğin hakları başkaları vaad ediyorsa ve o da buna mecbur ise ne diyebilirsin ki.
Bugün ümmeti parçalanmaya değil birleşmeye ihtiyacı var. Savaşa değil. Barışa ihtiyacı var. Tehdide değil hoşgörüye ihtiyacı var.
Kendine yapılmasını istemediğini kardeşine yapma, kendin için istediğini kardeşin için de iste düsturlarına ihtiyaç var. Bütün taraflar için.
Yoksa hem dünyada ve hem de ahirette perişan oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.