Abdulhalim SEÇKİN
Faiz artırımı çözüm müdür?
Jeopolitik riskler, Mayıs ayında başlayan Gezi Parkı eylemleri, Hükümet ile iş piyasaları arasındaki gerginlik, Suriye’deki iç savaş, 17 Aralık Operasyonu ve Hükümet ile birçok noktada çelişen ve son günlerde paralel yapı olarak adlandırılan Gülen grubu ile girilen siyasi çatışmalar, kırılgan ekonomiyi daha da kırılgan hale getirdi.
Türk Lirası, ABD Doları karşısında 8 Mayıs’tan bu yana yüzde 32,7 değer yitirdi. Yolsuzluk operasyonunun yapıldığı ve siyasi gerilimin tırmandığı 17 Aralık tarihinden bu yana kayıp ise yüzde 17,4 oldu. 18 Aralık’tan itibaren ise dolar kurunda yaşanan artış yüzde 16,5’i buldu.
Hükümet faiz artırımına karşı olduğundan, Merkez Bankası şu ana kadar hep faiz indirme ve piyasaya dolar satışı ile piyasalara müdahale etmeye çalıştı. Türk Lirası dolar karşısında 2013’te yüzde 20’den fazla değer kaybetti ve Merkez Bankası da kur sorunuyla mücadele edebilmek için yaklaşık 18 milyar dolardan fazla sattı.
Ancak FED’in parasal çıkışı sonrası dolar, önü alınamaz şeklinde yükseldi. Dolar hızlı bir yükselişe geçti ve 2.39 Tl seviyelerini gördü. FED, son toplantısı ile aylık tahvil programını 75 milyar dolardan 65 milyar dolara düşürdü. Bu kararın piyasalara etkisi nasıl olacak bakıp göreceğiz.
Merkez Bankası, Ekonomideki kırılganlığın önüne geçmek, enflasyonu 2015’te %5 seviyelerinde tutmak ve döviz kurunun yükselmesi ile mücadele edebilmek için, % 7.75 seviyelerinde olan faiz oranını beklenmeyen derecede yükselterek %12’ye çıkardı.
Faiz ekonomi yönetiminin ihtiyaç duyuldukça kullanacağı bir silah olarak görülse de derde deva değildir. Başbakan faize karşı olduğu için, Merkez Bankası faiz silahını bugüne kadar kullanmadı. Bunun için, “faiz” efsaneleşti.” Döviz fiyatındaki tırmanışı durduracak, ani tesir, kati netice gösterecek tek ilaç” olarak öne çıktı.
O kadar ki, faiz artışının yükü sırtlarına binecek olanlar bile, “faiz artsın, faiz artsın” korosuna (faiz lobisine) katıldı.
Unutulan şu:
Faiz artışının dövizdeki yükselişi engelleyeceği konusunda garanti yok. Hatta sermayeyi yok eden bir özelliğe sahip ve büyümeyi yavaşlatır.
Faiz artırımı ekonomiye önemli bir ek yük getirir. Faiz artırımı ile döviz fiyatları istikrara kavuşsa bile, bugüne kadar döviz yükümlülerinin ve genelde ekonominin sırtına binen döviz riskine ek olarak bir de faiz yükü binecektir. Ve hatta enflasyonu düşüreceğine yükseltecektir.
Ufukta her şeyde çift dikişli fiyat artışları var. (1) Döviz fiyatındaki artışın getireceği fiyat artışı (2) Faiz artışının maliyetlerdeki yükü sonucu ortaya çıkacak fiyat artışıdır.
Faiz artırımı; TL için olumlu olabilir. Nitekim ilk etapta dolar 2.19 TL’ye kadar düştü. Borcu olan şirketlere iyi gelebilir. FED’in tahvil alımı azaltımı kararının negatif etkisini şu an için ortadan kaldırabilir. Ancak bu karar başlangıçta kredi maliyetlerini yükseltecek. Tüketim ve yatırımlar üzerinde olumsuz bir etki meydana getirecektir.
Faiz artırımı çözüm olmadığından kalıcı ve yapıcı çözümler üretmek gerekir. Yeni bir kur rejimine geçmek gerekiyor. Ekonomiyi istikrara kavuşturmak için Euro veya dolarda sabit kura geçmek ve bir Para Kurulu Sistemi başlatmak gerekiyor. Ekonomide yapısal reformlara gitmek gerekiyor.
Bu arada küçük yatırımcı için şu söylenebilir: Küçük yatırımcı, oynak piyasanın durulmasını beklemelidir. Türkiye’nin siyasi gündemini takip etmeleri gerekiyor. En azından birkaç gün beklemeleri daha iyi olur. Doların şu an aşağı yönde hareket ediyor olması sürekli aşağı seyredeceği anlamına gelmiyor. Yatırımcı koltuğuna oturup izlemeli, dalgalanma geçtikten sonra harekete geçmelidir. En önemlisi de şu an için borçtan uzak durmalıdır.
Şunu da açıkça belirtmek gerekir ki her ne şekilde olursa olsun faiz artırımı kısa vadede çözüm olarak görülse de kesin çözüm değildir. Hatta Allah’a ve Resulüne savaş açmak olduğundan hiçbir şekilde faiz ile muamele etmemek en iyisidir. Bu temenni ile Allah’a emanet olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.