Fedakar Bir Şehit: Şehit Resul
Hayatını yardımlaşmaya adamış bir şehit. Çevresi tarafından her zaman hayırla yad edilen Şehit Resul, çevresine merhametle yaklaşır kimin bir müşkülü varsa yardımına koşardı.
Masum Erden / Diyarbakır
Babası Ali Amca’nın dilinden şehit Resul;
Resul 1970 yılında Diyarbakır’ın Ayşık köyünde dünyaya geldi. Şehit, sürekli çevresine yardımcı olur merhametle yaklaşırdı. Çok yardımseverdi ve daima insanların dualarını alırdı. Köyümüze göçebeler gelirdi. Köy, anayoldan üç kilometre uzak olmasına rağmen onlara yardım ederdi. Özellikle de yaşlı insanları görünce koşar ellerindeki yüklerini taşırdı. Ancak dualarını alınca içi rahat ederdi. 1992 yılında arkadaşları aracılığıyla İslami camiayla tanıştı. Bugünden sonra bir rahatlık sarmıştı onu. Sürekli, “Ya Rabbim sana ne kadar hamd-u senalar etsem, şükürlerimi sunsam azdır. Şirk ve dalalet yeryüzünü tamamen sarmış olduğu hâlde sen hidayetini bize nasip ettin. Ve bize kereminle yaklaşıp tüm aileme hidayeti nasip ettin. Sen bu keremi ancak sevdiğin kullarına nasip edersin” derdi.
DOĞRU BİLDİĞİNİ SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEZDİ
Çok samimi, çok itaatkâr ve dürüsttü. Oldukça mert, cesaretli ve sükûneti severdi. Doğru bildiğini söylemekten çekinmezdi. 19 yıl aradan sonra aklıma şu sözü geldi. Bir gün bölgedeki büyük âlimlerin meclisinde oturuyor ve sohbeti dinliyordu. Sohbet bittikten sonra derin bir nefes aldı ve bir şeyler söylemek istediğini ifade etti. Seydalardan izin aldıktan sonra şöyle dedi; “Konuşmama başlamadan önce belki bilmeden sizi incitebilirim veya sözlerim sizlere ağır gelebilir, beni affediniz. Sizin sohbetlerinizden anladığım kadarıyla Allah ve Resulullah’tan başkasının emrine, sözüne, hükmüne, kanununa, nizamına itaat etmek haramdır. Peki, şu ana kadar neden bunları İslam âlemine anlatmadınız? Bundan dolayı müslümanlar dalalete düşüp hakikati kaybettiler ve birbirlerine düşman oldular. Eğer siz zamanında vazifelerinizi tam anlamıyla yerine getirmiş olsaydınız bugün bizler ve akrabalarımız arsında düşmanlıklar olmazdı. Biz kendimize değil onlara acıyoruz. Biz ölsek bile ne uğruna, ne için öldüğümüzü ne için mücadele ettiğimizi biliyoruz. Onlar ise ne için öldüklerini, ne için mücadele verdiklerini dahi bilmiyorlar, bilemezler. Vallahi eğer siz İslam âlimleri ve şeyhleri İslam’ın hakkını hakkıyla eda etmezseniz bizler de sizlere hakkımızı helal etmeyiz. Bir ümmet olarak mahşer gününde her iki elimizle yakalarınızdan tutup Allah’ın huzurunda sizlerden hakkımızı isteyeceğiz.” Bu olaydan 17 yıl sonra o mecliste bulunan bir âlimle buluştum. Şehid Resul’den bahsedilince hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüm.
BİR YANDAN KEMALİZM DİĞER YANDAN KOMÜNİZM
Şehit 1992’de inandığı değerler uğruna cezaevine düştü ve 3 ay içeride kaldı. Sonra da köye döndü. Bir yandan Kemalizm’e diğer yandan da Komünizme karşı mücadelesini sürdürmeye devam etti. Birgün annesi ona “Resul, şu an benim yanımdasın ama seni içime dahi koysam rahat etmem” dedi. Şehit ise şöyle cevap verdi: “Ana, sanki oğlun İslam uğruna Bilal gibi, Ammar gibi, Habbab gibi, Süheyl gibi işkence görmüş onca cefaya ve eziyetlere katlanmış. Bizler ne yapmışız ki anne? Ancak şehadete kavuşsak, rahat ederiz” dedi.
RÜYADA RESULULLAH (S.A.V) İLE GÖRDÜLER
Aile içerisinden biri şehit hakkında bir rüya gördü. Şehit Resul Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ile fotoğraf çektirmişti. Ve o fotoğraf şehidin annesinin elindeydi. Ve annesi birkaç kişi ile tartışıyordu. Onlara şöyle diyordu; “Eğer bu dava hak olmasaydı Resulullah oğlum Resul ile beraber fotoğraf çekmezdi. İşte bakınız, kendi gözlerinizle görünüz. Bu kanıt bu delil sizlere yetmez mi?”. Bir başka rüyayı da köylülerden birisi görmüştü. Rüyada Resulullah köylüye: ‘Ben Resul’ü affettim’ diyor. Köylünün ‘Peki beni affettiniz mi?’ sorusuna cevap gelmiyordu.
Bu rüya üzerinden bir gün geçti ve ertesi gün 18 Aralık 1993 Tarihinde Resul şehit oldu.
ŞEHİDİN ŞEHADET ANI
Aldıkları emir doğrultusunda Pkk’lılar tarlamızı başkalarına icar etmişlerdi. Şehit onları tarlayı sürmemeleri için uyarmaya gitmişti. Dönüşte Pkk’lılar yola pusu kurmuşlardı. Dört kişi orada şehide ateş açtılar. Resul’ü şehit ettiler ama gözü dönmüşlerin içleri hala rahatlamamıştı. O halde işkence yapmaya başladılar. Tıpkı Uhud müşrikleri gibi bedenine büyük işkenceler yapıp şehidi göle attılar. Üç gün suyun altında kalan şehidin mübarek cesedi bulunduğunda gözleri açıktı ve gülen bir siması vardı. 21 Aralık’ta defnedildi ve o yıl şehidin kanının bereketi ile 27 Aralık tarihine kadar tarlalara çıktığımızda güller ve papatyalar açılmıştı. Herkes bu duruma şaşırıyor ve “Sübhanallah bu Aralık ayında çiçek ve papatyaların açılması tarihte görülmemiştir” diyordu. Şehidin mezarı Diyarbakır Dökme Taş köyünün kabristanına defnedildi. Allah gani gani rahmet eylesin, şehadetini kabul etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.