Abdullah ASLAN
Fiskaya'nın, Sur'un veya Madaya'nın çocukları
Biz bu hafta, bütün kargaşa ve çatışmaların, halkı Müslüman memleketleri nasıl fakr ve acz içinde bıraktığını ve genelde de –halkın ihmal edilen bu sefaletinden- yabanilerin nasıl da istifade ettikleri ve aramıza nasıl da perde çektikleriyle alakalı birkaç kelam etmek istedik.
Yokluğun gözü kör olsun derler ya! İşte öyle! Ya Rabbi şu mazlum biçareleri yoklukla imtihan etme! Onları namerde muhtaç bırakma!
Garibanları zalimlerin insafına terk etme! Muhtaçların sahibi sensin! Onları rahmetinle kuşatarak duyarsız hemcinslerinin eline duçar etme!
Açları, çorapsızları, ayakkabısızları insafsızların bahtına terk edişimizin vebalini taşıyacak takatimiz var mı?
20-30 yıl oldu, davayı götürdüğünü düşündüğümüz insanlar hala mazlum, hala mağdur. Allah'ım, Fiskaya'nın, Sur'un veya bir başka yoksul semtin, ilçenin mazlum çehrelerine, muhtaç ailelerine davanı götürdüğünü düşünen bizlerden bugünkü neticeyi sorarsan cevabımız ne olabilir ki?!
Şu kış aylarında sokak ortalarında ayakkabısız ve mağdur durumdaki çocukların hesabını vermek o kadar kolay olacak mı?
Hiçbir savaş, hiçbir kaos, bize, mazlumlardan yana tavır koymaktan alıkoyacak düzeyde galebe çalamaz, çalmamalıdır.
O masum ve masumelerin ihtiyaçlarını görmek, o biçarelerin yanında yer almak, onlara teselli olmak, insani ve İslami bir görev olsa gerek!
Birebir muhatap olunduğunda, onların mukaddesata dönük saygıları, Kur'an-ı Kerim'e olan hürmetleri şüphe götürmez bir gerçektir.
O çocukların çorapsız ve yırtık elbiseleriyle boyunlarındaki elif-ba ve Kur'an-ı Kerim kılıflarıyla cami yolunu tutuşları, oradaki halk için bir umut, bir ümit ışığı olabiliyorken neden onlar hala yalnız, neden onlar hala kimsesiz.
Yoksul halkın bu yönünden yararlanarak onları ifsada sürükleyenlere seyirci kalmak kabul edilebilir bir mazeret olabilir mi?
Şu an sivil toplum kuruluşlarının başlatmış olduğu yardım kampanyaları çok değerli olup halkın sefaletini ortadan kaldıracak zamana kadar da devam etmeli.
Bir cami hocasının değişik tarihlerde camiye çorapsız gelen öğrencilere niye çorapsız geldiklerini sorması üzerine çocukların ‘çorabımızı annemiz yıkadı, başka da yoktu…' şeklindeki cevapları, aslında her şeyi ve sorumluluklarımızı bize bir kez daha anlatıyor.
Bu terk edilmişliği sona erdirecek bir yaklaşım içinde olmak başta sivil toplum kuruluşlarının ve davetçi insanların görevi olsa gerek.
Fakirlik her türlü kusuru ortaya koyan bir husustur. İbni Abbas(r.a.)'tan rivayetle Peygamber Efendimiz(s.a.v) “İlim ve mal her kusuru örter. Cehalet ve fakirlik de her kusuru ortaya çıkarır” buyuruyor.
Kimi kusurlara takılmaksızın her manada yardımcı olmak tebliğ yollarını da kolaylaştıracaktır inşallah!
Bütün İslam memleketleri bütün sorunlarıyla İslam davetçilerinin ilgi alanlarıdır. Her tarafta kendilerini hissettirmeleri onlar için bir görev ve sorumluluk olsa gerek.
Bugün Sur ve Cizre'de yarın Madaya veya başka diğer mazlum ve biçare halkların yanında görülmeleri, Rabb'leri katındaki hesaplarını da kolaylaştıracaktır.
Bugün Madaya veya diğer açlık bölgelerinde yaşam mücadelesi veren mazlum halkların vebalini kim nasıl taşıyabilir ki? Açlıkla ölümü dayatan zalimleri Allah'a havale ediyoruz! Allah onların eline daha başka fırsatlar vermesin!
Hasis ve deni çıkarlar uğruna yaşatılan bu zulmü, Allah mutlaka görüyor ve bizleri de bununla sınıyor. Şundan eminiz ki bir diyar küfürle devam edebilir ama zulümle asla!
Yine çocuklar, yine kadınlar, yine masumlar katledildi… PKK, Kürtlerin başına bela olmuş tam bir vahşet örgütüdür. Legal olanla olmayanın birbirinden hiçbir farkı yoktur. Bu böyle anlaşılmadıkça da bu iş çözülmez, çözülemez! Çınar'daki saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır dilerken; katillerine de lanet olsun' diyorum.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.