Abdullah ASLAN
Gaziantep’te okurlarla buluştuk
Gazetemiz yazarlarının okurlarıyla buluşma programı çerçevesinde geçen hafta da Gaziantep’teydik. Yazarlarımızın, İslamî basın hassasiyetini oluşturma gayretlerini nerede olursa olsun görmek elbette ki mutfakta olan kardeşleri mutlu etmekte/edecektir.
Programın olduğu her yerde gerek yereldeki ilgili kardeşleri, gerek merkezdeki kardeşleri belli bir süreliğine de olsa okur kardeşlerden gelen ilgi-alaka ve işlerini kolaylaştırma konusundaki adımlar hem sevindiriyor hem de çalışmalardaki ivmeyi arttırıyor. Tabi programın fayda çıtası da, o beldedeki temsilciliğimizin okurları davet ederkenki gayretiyle paraleldir. Ne kadar çok hassasiyet gösterilmiş ve davette ihmalkârlıklar olmamışsa, o ölçüde katılım ve fayda daha fazla olmuştur ve olacaktır.
Bu çabaların büyük hassasiyet ve İslamî eserler etrafında toplanmaya ve kenetlenmeye vesile olacağı, böyle olunca da İslami eserleri farklı insanlara ulaştırma görevini üstlenen insanların sayısının artacağı mülahaza edilmektedir. Aslında biz bu çalışmalara ‘İslami çalışmalarda yardımcı tebliğ ordusu oluşturma’ da diyebiliriz. Bu gayretler çerçevesinde İslami yayın yapan Rehber TV Frekansını kendi apartmanındaki insanlara vermek suretiyle izlemelerini sağlayan bir okurun şu beyanı ne kadar mutlu etmektedir: “Tv’nin frekanslarını komşulara verdik, inanın bazen evde oturuyoruz, komşular arayıp ‘Rehber Tv’yi açın, İlahi Nağmeler veya şu program, bu program çıktı diye haber veriyorlar”
İslami eserlere ve İslami basın yayına ilgi ve alakayı arttırmak; tebliğ alanında atılacak adımları hızlandırmak ve o alanla ilgili yardımcı unsurlar oluşturmak olduğunu bilmekte fayda vardır.
Gaziantep’te bizi sıcak karşılayan ve İslami basın-yayına ilgi gösteren tüm kardeşlerimize buradan da teşekkür ediyor, Allah’ın rızasına nail olmalarını temenni ediyorum!
***
Peki, ya Müslüman tutsaklar için ne yapıyorsunuz?
Hatırlarsanız bir ara cezaevinden gelen mektupta bir mahpus, cezaevine herkesin girip çıktığını bir Müslüman tutsakların içerde bırakıldığını söylüyordu. Bu kardeşimiz, yazdıklarında bir kez daha haklı çıktı. Birçoğu müebbetten yatan Balyoz Davası mahkûmları bir anda dışarı salıverildi. Balyozcular darbe yapsaydı ancak bu şekil cezaevleri kapılarını açar ve hep beraber dışarı çıkarlardı. İlginçtir, bunlar içeri tıkılırken bu hükümet ‘ülke normalleşiyor… Biz bu davanın savcılarıyız…’ diyordu ve içeri tıkmaları tüm benliğiyle savunuyordu. Şu an da aynı hükümet onların dışarı salışlarına ‘biz olmasaydık dışarı çıkmazlardı, dışarı çıkışlarını yasayla biz sağladık…’ diyor. Şimdi hem girişler hem çıkışlar senin döneminde olmuşsa söyler misin hangisi doğrudur; içeri atılmaları mı, dışarı salınmaları mı?...
Aslında onların içeri alınışları veya dışarı salınışlarıyla ilgilendiğim yok. Benim söylemek istediğim başka bir şey. Senin döneminde cezaevlerine güya girişleri yanlış olanları sen salıyorsun da, senden önce başkaları tarafından hem de zihniyet olarak mahkûm ettiğin hükümetler tarafından zülüm ve haksızlıkla içeri tıkılan Müslümanlarla ilgili peki ne yapıyorsun? Onların dışarı çıkarılması yani serbest bırakılmasıyla alakalı nasıl bir çalışmanız var?
Öyle ya, Müslüman kimliğe sahip bir başbakanın döneminde cezaevinde 21-22 yılı deviren Müslümanlar yatıyorken, İslam ahkâmı için ‘devri geçmiş çağdışı’ diyecek kadar cüret gösterenlerin salınması İslami vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu? Lütfen samimi olalım!
Darbeyle yargılanıp ceza alanlar davul-zurnayla dışarı salınırken mahkûm edilmiş Müslümanlar oradan buraya sürgün edilmekte. Sürgün edilenlerin, memleketlerine dönüşleriyse ayrı bir makale konusu. Kendi istekleri dışında memleketlerinden uzak diyarlara götürülen Müslümanlar ya bulundukları yerlerde tutulup aileleriyle beraber mağdur ediliyor ya da 3 bin 4 bin TL gibi astronomik masraf tahsilatlarıyla dönüşleri gerçekleştirilebiliyor. Sanki onları o uzak diyarlara götüren kendileri değilmiş gibi.
Hükümet için savunma pozisyonunu alanlar da, ‘kraldan kralcı davranıp sorumluluk sahipleri yerine mazeret üretmeye lütfen kalkışmayalım!
***
Anneler meydanı bırakmamalı
Çocukları dağa götürülen anneler büyük bir gayretle eylemlerine devam etmekteler. Bunu görmezden gelmek tam bir vebaldir. Özellikle İslami basın-yayının şu mazlum mağdur ve mağdurelerin sesini olabildiğince gür duyurmasında fayda vardır. Annelerin de her platformu kullanmasında yarar vardır ancak meydanı terk ederek çözümü salt Ankara veya başka yerlerde aramaları çözümden çok çözümsüzlük getirebilir. Çözüm bulunana kadar meydanı terk etmeden hatta yeni anne-babaları cesaretlendirerek şu anki sesi çeşitlendirmek halk ve ilgililer nezdinde daha sürükleyici olacaktır.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.