Gazze, zaferle özdeşti, zafere ulaştı; sehadet ile özdeşleşmiş bir İslam beldesi, şehitler yurdu oldu. Ümmetin yüz akı ve cihadın ilham kaynağı… Gazze, İslam Ümmetine daima can suyu, kan ve ruh olmuştur. Ama geçmişte de kalsa İslam Ümmetinin Gazze'deki serdengeçtilere aynı karşılığı verdiğini söylemek pek mümkün görünmüyor. Gazze'nin dağları yoktur ama dağ gibi yiğitleri var ki, her birisi bir ümmete bedel… İşte İslam Ümmetine gerçek ruhunu kazandıracak olan yiğitler de bunlardır. Bu husus, hayati bir öneme sahiptir. Zira İslam Ümmetinin en temel eksikliği budur.

İslam Ümmetini özgürlüğe kavuşturacak olan, bu ruhtur. Bugün, İslam Ümmeti teslim olmuş ise bunun nedeni şehadet kültürünün ortadan kalkmasıdır; ölüm korkusu ve dünya sevgisidir.

İslam orduları tarafından Gazze fethedildikten sonra, kısa bir süre Haçlıların işgali altında kalması dışında, genelde İslam yurdu olmuş ve İslam kültürü ile ilmek ilmek dokunmuştur. Bir İslam beldesi olarak günümüze kadar İslam kültürünün her anlamda tipik bir örneği ve simgesi olmuştur. Gazze küçük bir coğrafya olduğu halde, burada çok sayıda İslami eserler mevcuttur. Her tarafında İslam tarihinin eserleri ve ruhu mevcuttur. Bu hususun çok önemli olduğunu kavrayan siyonistler, camilerden tutun da ta mezarlıklara varıncaya kadar, tarihe ve İslam medeniyetine ait ne kadar unsur varsa bunları ortadan kaldırmaya ve Gazze'yi, İslam kültüründen arındırmaya çalıştılar/çalışmaktadır. Bu konuda başarıya ulaşamayan küresel şer güçler ve onların karakolları mesabesindeki siyonistler, zelil olup anlaşmayı kabullendiler. Ne demişti Ben Gvir:" Sevinç çığlıklarının geldiği yere bakarsanız kimin yenildiğini anlayacaksınız." doğrudur, yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz.

İşgalciler içeriden hainleri devşirmek suretiyle Gazze'nin ruhunu ortadan kaldırmaya çalıştılar. Her şeye rağmen, bu ruhu öldüremeyince bu defa Gazze'nin eğitim sistemine el atıp geçmiş ile yeni nesiller arasındaki bağı koparmaya çalıştılar. Özellikle bazı İslam düşmanları bu durumu son zamanlarda sıklıkla dile getirmektedir. Bu kültür var oldukça, bu ruhu öldüremeyeceklerini ve Gazze kalesini yıkamayacaklarını anlayınca, eğitim sistemine göz koydular. Bu kültürü öldürmek, Gazzelileri korkutmak ve İslami direnişe karşı ayaklandırmak için, Gazze'yi yakacaklarını, yerle yeksan edeceklerini ve cehenneme çevireceklerini söyleyenlerin en büyük destekçileri ABD yurdu, Aziz ve Celil olan Allah'ın takdiri ile cehenneme döndü ve tarihin en büyük yangınlarından birisini yaşamaktadır.

Peygamberler diyarı, alimler yurdu ve dağ gibi adamların memleketi olan Gazze, adeta zeytin gözlü yiğitler yetiştirmektedir. Zeytini meşhur olan Gazze'de zeytinden daha meşhur olanı ise yiğitleri ve şehitleridir. Gazze, şehitleri ile daima İslam Ümmetini ayakta tutmaktadır. Buradan ilham alınan ruh ve kültür ile geleceklerini inşa etmeye çalışmaktadır. Gazze'nin olmadığı bir yerde İslam Ümmetinin ruhu ve kimliği eksiktir Bu anlamda Gazze ve bu anlamda bu zafer müstesna bir yere sahiptir.

Ayrıca Gazze'nin ehemmiyetli olmasının bir diğer nedeni de; tüm Müslümanların ortak davası olan Filistin davası ve bu davanın merkezinde olan Kudüs ve Kudüs'ün kalbi olan Mescidi Aksa'nın Gazze'siz düşülemeyeceğidir. Zaferin manevi ruhu olan bu mekanlar ilahi vahyin bereketinin tecellisini yaşatıyorlar. Bütün dinamikleri ve özellikle de şehadet kültürü ve dağ gibi adamları ile bu davanın kolu kanadı Gazze'dir. Gazze zaferi, Filistin'in zaferdir. Bu zaferi ruhu ise şehadet ve şehitledir, cihaddır. O halde; şehadet ve direniş diyarı Gazze'yi ayakta tutan, şehadeti ve direnişi kuşanan yiğitler ayakta kalmalı, desteklenmelidir.

Bu ordu, numune bir ordudur. Bu ordu, şehitler ve yiğitler kervanıdır. Bu ordu, İslam'ın fedaileridir. Bu ordu, son tahlilde insanlık ordusudur. Zira insanlığın evrensel tüm değerlerini en üst seviyede savunan medeniyet ordusudur.

1917'den bu yana, özellikle 1948'den sonra ve özellikle de 7 Ekim'den sonra, Gazze'de akan mazlum kanları adeta bir nehir oldu. Gazze'deki şehit bedenlerinden adeta koca bir dağ oluştu. İşte bu; İslam ve özgürlük mücadelesinin bedeli, Tevhidi bilince şehadet elbisesi giydirmenin ete kemiğe bürünmüş halidir.

Gazze'de her şey var onur, özgürlük ve direniş adına zaferle yoluna devam ediyor.

Bir yandan mazlumiyetin zirvesi yaşanmakta. Gökler ağlar bu mazlumiyete… İnsanlık tarihinin en kesif karelerinden birisi. İnsanlık tarihi matem elbisesi giymiş, Gazzelilerin mazlumiyetine ve İslam Ümmetinin zilletine… Lakin zafer matemi sevince hem de çıldırtan bir sevince çevirdi. Direnen izzetli olandır.

Öte yandan Kur'ani ve Nebevi bir nefes ve iklim ile Hayber yaşanmakta. Yiğitlik kitabının satırlarını yazma cihetiyle, adeta Hayber günümüze taşınmış. Gazze'nin düzlüklerinde ve kumlarında dağ gibi adamlar, zulme karşı insanlığın onur duruşunu temsil ettiler/etmektedir. İslam'ın ete kemiğe bürünmüş hali olarak; İnsanlığın yiğitlik tarihinin kitabının satırlarını şehit kanları ile zafer zafer yeniden yazılmaktadır.

Netice itibariyle;

Gazze, sıradan bir toprak parçası değildir. Yiğitleri sıradan değildir, şehadetleri sıradan değildir. Örnek ve önder bir direnişin/direnişçilerin dünyaya cihad nasıl olurmuş diye gösterdikleri izzet sahibi kimselerdir. İzzet sahibi bir yurttur. Gazze'deki aziz topluluk da sıradan değildir. Hem insanlık ve de Müslümanlar açısından ilim ve şehadet yurdu olan bu topraklar ve bu bereketli toprakların yetiştirdiği insanlar, tüm insanlığın ve ümmetin ortak değeridir.

Bilhassa Müslümanlar, direniş ve şehadet, sonu zaferle olan bir aşkla, İslam yurdunun sakinlerinin yüzü suyu hürmetine; hala İslam'ı, vahiyi ve Nübüvvetin ayak izlerini teneffüs etmektedir. Bu kaynak mutlaka muhafaza edilmelidir. Böyle fedakâr ve sabır timsali ve cihad ehli bir toplumu yeryüzünde bulmak zordur. Zira Rabbani ve Nebevi ruh ile İslam'a, insanlığa ve medeniyetine bu denli sahip çıkan yeryüzünde çok az sayıda topluluk vardır.

Mehmet Zülküf YEL